19 Aralık Operasyonu’nu Unutmadık, Unutturmayacağız!

19.12.2016

19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerinden dumanlar, feryatlar yükselmeye başladı. Tüm dünya 20’yi aşkın cezaevinden yükselen feryatlara, alevlere, yanmış vücutlara tanıklık etti. İkisi asker olmak üzere toplamda 32 insan yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı veya sakat kaldı. Yapılan operasyon devlet yetkililerince “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak nitelendirildi; ancak bu operasyondan geriye sadece gözyaşı ve ağıtlar kaldı.

20 Ekim 2000 tarihinde bazı cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler F Tipi Cezaevleri koşullarını ve tecrit uygulamasını protesto etmek amacıyla açlık grevine başladılar. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk operasyondan birkaç gün önce, yani 9 Aralık 2000 tarihinde, bir açıklama yaparak toplumsal mutabakat sağlanmadan F Tipi Cezaevlerinin kullanıma açılamayacağını belirtti. Ancak bu açıklamanın ardından henüz birkaç gün geçmeden yirmiye yakın cezaevinde operasyon başlatıldı ve 32 insan hayatını kaybetti. Yapılan operasyonun ardından cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler F tipi Cezaevlerine nakledildi. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler F Tipi Cezaevlerine yönelik eylemlerine devam ederek ölüm orucuna başladı. 2 yılı aşkın bir süre devam eden ölüm orucu eylemlerinde yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüzlercesi yanlış müdahale sonucunda tedavisi mümkün olmayan Wernicke Korsakoff Sendromu’na yakalandı.

Kanlı operasyonun üzerinden tam 16 yıl geçti. İktidarlar, siyasi jargon, ülke gündemi tamamen değişti. Ancak o günden bugüne değişmeyen tek şey devletin cezaevi politikası oldu. Cezaevleri bir ülkenin aynasıdır dedik her seferinde. Çünkü cezaevinin dört duvarı arasında yapılan işkenceler görünmez, bilinmez sandılar. Katlettiler, cezaevinde ölüme mahkum ettiler, sürgün ettiler, feryatlara ağıtlara kayıtsız kaldılar.

İnsan Hakları Derneği, 16-17 Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirdiği Genel Kurulu’nda 19 Aralık gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etme kararı aldı. Çünkü cezaevlerinin duvarları ardında neler yaşandığını bilmek bizim hakkımız. İnsan Hakları Derneği kurulduğu günden bu yana cezaevlerine karşı görünmez sandıklarını görünür kılmış, kayıtsız kalanların yüzüne karşı haykırmıştır.

Bugün hala cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere yönelik kötü muamele ve işkence devam etmektedir. 2016 yılı içerisinde derneğimizin genel merkezi ile şubelerine 958 işkence ve kötü muamele başvurusu olmuştur. Cezaevlerine yönelik uygulanan bu politika olağanüstü hal koşulları ile daha da ağırlaştırılmıştır. İşkence ve kötü muamele sadece tutuklu ve hükümlüye yönelik olmayıp aileler de adeta cezalandırılmaktadır. Yakınlarından kilometrelerce uzakta bulunan cezaevlerine sürgünler ile hem mahpuslar hem de aileler cezalandırılmaktadır. İnsan hakları derneğinin tüm cezaevlerinden almış olduğu hak ihlallerine ilişkin yaptığı başvurular cevapsız kalmakta, sorumluları adeta ödüllendirilmektedir. Yaptığımız bütün suç duyuruları sonuçsuz kalmakta ya da etkin bir araştırma yapılmadan iddiaların asılsız olduğu belirtilmektedir. Kısacası devlet yetkilileri cezaevlerinde yaşanan insanlık dramını dün olduğu gibi bugün de görmezden gelmektedir. Gelinen nokta ise siyasi iktidar tarafından yapılacak yeni cezaevleri, seçim vaadi olarak kullanılmaktadır.

19 Aralık Operasyonunun 16. yılında tüm devlet yetkililerine ve kamuoyuna sesleniyoruz;

  • Tüm mahpusların insan onuruna saygı gösterilmelidir.
  • Hiçbir mahpus tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamalıdır.
  • 19 Aralık katliamı davası sorumluları yargılanmalıdır. Zamanaşımı usulü ile uygulanan cezasızlık politikasına son verilmelidir.
  • Adalet Bakanlığı kendisinin hazırlayıp yayınladığı 45/1 nolu Genelge’yi, hiçbir mazeret ileri sürmeden derhal uygulamalıdır.
  • Tutuklu ve hükümlülerin haklarını ihlal eden, onlara işkence yapan, yaralayan ve öldüren kamu görevlileri hakkında davalar açılmalı, açılmış davalar bir an önce sonuca bağlanarak failler hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdır.
  • Cezaevleri sivil izlemeye açık olmalıdır.
  • Cezaevlerindeki mahpusların savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, beslenme, aileleriyle, avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmelidir.
  • Yaklaşık 10 yıldır uygulanan tecrit koşulları insan haklarına aykırı olduğu için özel mevzuatla yönetilen tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevi kapatılmalıdır.
  • Yeni İnfaz Yasası, ilgili uzmanlık örgütleri ve insan hakları örgütlerinin görüşleri alınarak insan hakları hukukuna uygun değişikliklere uğratılmalıdır.
  • Kadın Cezaevleri ve Çocuk Islahevleri, insan onurunun korunması bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ MERKEZİ HAPİSHANELER KOMİSYONU

Bir cevap yazın