Demokratik Kamuoyuna

Türkiye cezaevlerinde, 20 Ekim 2000 tarihinden beri ölüm oruçları yaşanıyor. Ölüm orucu eylemi yaparak hak arayışına giren tutuklu ve hükümlülerin, sorunlarının çözümünü sağlayamadıkları ve bu eylem sonucu ölümlerin gerçekleştiği bilinmektedir. Dolayısıyla eylem, ölüm orucu yapanların iradelerinin dışına taşarak ölüme dönüşmüştür. Sonuç ölüm olmuştur.

Hem de 91 kişinin ölümüdür sonuç.
400'den fazlasının Wernicke ya da Korsakof hastalığına yakalanmasıdır.
Sırada 55 eylemci daha vardır.

Tutuklu ve hükümlüler, tecrit koşullarını ölerek de kaldıramamışlardır.
Demokratik kamuoyu olarak, her birimizin yüzlerce etkinlik ve girişimi de tecrit koşullarını ortadan kaldırmaya yetmemiştir.

Tutuklu ve hükümlüler ölüme doğru yürüyorlar.

Ölümler gerçekleşmesine rağmen sonuç alınamıyorsa ve sessizlik sürüyorsa, ölüme dur diyebilmek için demokratik kamuoyunun inisiyatifine, farklı tarzda girişimlerine ihtiyaç var demektir. İHD eylemcilere, eylemlerini sona erdirme çağrısı yaptı. Ama aynı zamanda Adalet Bakanlığına da çağrıda bulundu. Amaç ölüm değilse ve fakat ölümler gerçekleşiyorsa bu noktada, hızla bir şeyler yapılmalı.

Hangi demokratik ülkede yurttaşlar birer birer ölürken, kamu otoritesi diyalog yolunu reddeder, çözüm seçeneklerini ihmal edebilir?

Ama tüm öneriler reddediliyor.

Tecrit sorunu çok uzun zaman mücadele edilmesi gereken bir sorundur. Yalnızca bugün cezaevinde bulunanların sorunu değildir.

İşte tam da bu noktada demokratik kamuoyunun yaratıcı inisiyatifine ihtiyaç var. Ölüm orucunun sona erdirilmesi için tutuklu ve hükümlülere; insan onuruna uygun koşulları sağlaması için Adalet Bakanlığı'na yaptığımız çağrıya destek istiyoruz. Ölümü seçenek olmaktan çıkarmak için buna ihtiyaç duyuyoruz.

Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın