AB Tartışmaları Üzerine: Akıl ve Aydınlanma

Türkiye geç aydınlanma çağını olanca yoğunluğu ile yaşıyor. Süreç sancılı geçiyor. Avrupa Birliği tartışmalarında yurttaşın hak ve özgürlüğü, başka bir ifade ile rejimin demokratikleşmesi sorunu ihmal ediliyor. Ulusal menfaat, "Devlet menfaati, devlet güvenliği" kavramları içinde eritiliyor. Ulus yurttaşlardan oluşur. Yurttaşın hak ve özgürlüğünün ve genel menfaatinin dışında, onunla çelişen bir "devletin menfaatinden" söz edilemez. Yurttaşlarını her geçen yıl yoksullaştıranlar, insan haklarını ve özgürlüklerini kullanma olanağından yoksun bırakanlar, kendi paranoyalarını ulusa mal edemezler. Bu paronaya, halkı yönetme fiili durumunun sona erecek olmasından kaynaklanmaktadır. Bu devletin menfaati değil, fiili durumu sürdürmek isteyenlerin menfaatidir. Böyle bir menfaat anlayışının Türkiye'yi getirdiği nokta ortadadır. İnsana sorarlar, özgürlükler rejimi açısından ulusunu kaçıncı sırada tutuyorsun, dünya ulusları arasında? İnsana sorarlar, kişi başına kaç dolarlarda tutuyorsun ulusunu? İnsana sorarlar, niye çocuklarını eğitimsiz bırakıyorsun da dünyanın en büyük silah alıcısı ülkelerinden birisi olabiliyorsun? İnsana sorarlar, yurttaşlarına verdiğin sağlık hizmetlerinin ve yaşam koşullarının derecesi ne? İnsana sorarlar, adalet devletinin temeli ise, bütçenden kaç para ayırıyorsun adalet hizmetlerine? Hangi onurdan söz ediyorsun? Onur, insanın insan olma imgesine uygun muamele beklentisidir. Yurttaşına yaptığın muameleler bilinmiyor mu sanıyorsun? Düşünce yasaklarını koymak ve sürdürmek, dil ve kültür yasaklarını koymak ve sürdürmek onurlu bir iş midir?

Korku Avrupa Birliği'nden değildir. Türkiye toplam ihracat ve ithalatının %50'den fazlasını AB üyesi ülkelerle yapmaktadır. Para hükmünü sürdürmektedir. Ekonomik yasalar, emrin konusu değildir. Halk, ekmek ve özgürlük istemektedir. Halk ülkesinin kendi özgür iradesi ile seçtiği yöneticiler eliyle yönetilmesini istemektedir. Korku, demokratikleşmedendir. Korku, yurttaşların daha çok hak ve özgürlüğe sahip olmasındandır.

Son günlerdeki AB tartışmalarına Kant'la katılıyoruz:

"Aydınlanma insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır. Sapere aude! Aklını kendin kullanmak cesaretini göster! sözü şimdi Aydınlanmanın parolası olmaktadır."

(Kant Immanuel, seçilmiş Yazılar, ç.Nejat Bozkurt, İstanbul, Remzi Kitabevi Yayınları,1984.)

Hüsnü Öndül
Genel Başkan

Bir cevap yazın