PARTİ KAPATMA VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Fazilet Partisi, bazı partililerin, özellikle hoşa gitmeyen düşünce açıklamaları nedeniyle kapatıldı.

Yargıçlar memur değildir. Yasama organının memuru hiç değildir. Yasa kurallarını hukukun evrensel ve genel ilkeleri doğrultusunda uygularlar. "Yasaları değiştirsinler biz onu uygulayalım" mantığı kabul edilebilir bir mantık değildir ve yargıcı, kendisi dışındaki siyasal ve/veya egemen iradeye tabi kılar. Dolayısıyla "yasaları değiştirsinler biz onu uygulayalım" mantığı yargıç mantığı değil, memur mantığıdır. Böyle bir yaklaşım ise ülkemizde hukukun ilerletilmesine yargının hiçbir katkısının olamayacağı sonucunu doğurur. Oysa yargı, hukukun ilerletilmesinde, farklı bir güç olarak yasama organının da önünde bir rol oynayabilir ve oynamalıdır. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesi, yalnızca yasa değişiklikleri ile demokratik ülke konumuna gelmemiştir. Yargı, kararları ile hem hukukun üstünlüğü ilkesine hayat vermiş hem de demokratikleşme yolunu açmıştır.

1999 yılında düşüncelerini açıklayanlar için toplam 500 yılı aşkın ceza istiyordu Cumhuriyet Savcıları.2000 yılında ise toplam 1700 yılı aşkın ceza istediler. Bu durum 2000 yılında daha çok sayıda insan hakkında dava açıldığını gösteriyor. Türkiye yargısı, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'ni ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni hala "kendisi dışında" görme yanlışında ısrar etmektedir. İnsan hakları ve demokratik standartları siyasiler nasıl "kendisi dışında" görüyorsa ve "Avrupa istediği için değil, biz istediğimiz için standartları yükseltmeliyiz" banal argümanını kullanıyorlarsa, "kendisi dışında", "yabancı" kompleksi, ne yazık, egemen bir eğilimdir.

Bu eğilimi, başka siyasi partilerin temsilcileri ya da demokratik kitle örgütlerinin yöneticilerinin düşünce açıklamaları karşısındaki tutumlarında da görmekteyiz.

Demokrasi ve Barış Partisi (DBP) Genel Başkanı Sayın Yılmaz Çamlıbel hakkında açılan ve yürütülen soruşturmalar, farklı düşünceye tahammülsüzlüğün yeni örneklerini oluşturuyor. Başlangıçtan beri şiddeti, siyasal mücadelede yöntem ve araç olarak görmeyen ve bunu kesin bir dille reddeden bir Genel Başkan'a ve O'nun partisine yönelik kuşatma kabul edilemez. Sırf hoşa gitmeyen (egemen ve nerede olduğu, kim olduğu bilinmeyen iradenin hoşuna gitmeyen) düşünceleri nedeniyle kesif bir soruşturma sürecini yaşıyor Sayın Çamlıbel. Geçmişte bir kötü alışkanlık olarak her "Kürt" sözcüğünün geçtiği konuşmalar ve yazılar soruşturma konusu olurdu. Dünyanın ve Türkiye toplumunun geldiği aşamada, Kürt sorunu konusunda ciddi ve barışçıl çalışmaları olan bir siyasetçinin ağır baskı koşullarında tutulması, kendisinin ve Partisi'nin yargı gölgesi altında çalışmaya mecbur bırakılması, Türkiye demokrasisi ve Türkiye yargısının pratiği açısından, hazindir.

Hüsnü Öndül
Genel Başkan

Bir cevap yazın