Hükümetin, memurların meslekten çıkarılmalarını kolaylaştıran bir Kanun Hükmünde Kararname(KHK) hazırladığı ve Cumhurbaşkanlığına gönderdiği biliniyor.
KHK ile insan hakları hukukuna aykırı düzenlemeler getirilmektedir. Bunlar nelerdir?
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. Maddesinde ve Anayasa'nın 38. Maddesinde yazılı masumluk karinesine aykırı davranılmaktadır. Suç teşkil eden eylemler nedeniyle, sanık hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı verilmeden, meslekten çıkarma kararı verilmesi, hem masumluk karinesine ve hem de hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır.
2. Tüm dünyada, genel olarak çalışanlar için "iş güvencesi"nin sağlanması doğrultusunda bir gelişme yaşanırken, devlet memurlarının iş güvencesinden yoksunlukta işçilerle eşitlenmesi kabul edilemez niteliktedir. Oysa yapılması gereken, işçilerin de devlet memurlarının sahip oldukları güvencelere kavuşturulmalarıdır. Yapılan düzenleme, kazanılmış hakların hukuk dışı yollarla geri alınması sonucunu doğurmaktadır.
3. KHK ile yargıç ve savcılar üzerinde de yürütme organının baskı kurması sağlanmaktadır. Türkiye'de yargı yapısal olarak bağımsızlık ve güvencesizlik içersinde iken, bir de KHK ile bağımlı hale getirilmektedir. Bilindiği gibi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararlarına karış yargıç ve savcıların yargıya başvurmaları olanaksızdır. Yalnızca itiraz hakları vardır. Dolayısıyla, hakim ve savcılar hakkındaki kararlar açısından hukuk denetimi de bulunmamaktadır.
4. Anayasa'nın 13. Maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği yazılıdır. Anayasanın 91. Maddesinde, insan hakları ve temel özgürlüklerinin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği hükmü yer almaktadır. Kesinleşmiş mahkumiyet kararı verilinceye değin kimsenin suçlu sayılamayacağı ilkesi bir insan hakkıdır. Hatta, masumluk karinesi, Anayasa'nın 15. Maddesinde, savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü döneminde de bu ilkeye aykırı tasarruflara olanak tanınmayacak haklar arasında sayılmıştır.
5. Hükümet, insan hakları ve özgürlüklerinin kötüye kullanımını ve güvenlik gerekçesini öne sürerek, haklar ve özgürlüklerin özüne müdahale etme ve bu yolla sınırlamada bulunmaktadır. O nedenle sorun hükümetin bakış açısıyla ilgilidir. Sayıları sınırlı bazı memurların memurluk görevlerindeki olumsuzluklarından hareketle 2-3 milyonluk bir kitleye suçlu muamelesinde bulunmak kabul edilemez.
6. Anayasa'nın 125. Maddesinde, idarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olması düzenlenmiş olmasına karşın, Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesinin pek çok açıdan (yargıç bağımsızlığı ve güvencesi açısından, etkin ve sonuç alıcı iç hukuk yollarının bulunmaması açısından, adli yanılgının yüzde elli gibi kabul edilemeyecek denli yüksek oranlarda seyretmesi açısından, davaların uzun sürelerde sonuçlanması açısından, idari yargıda ve anayasa yargısında, mahkemelerin kuruluş yasalarında, idarenin devlet sırrı, gizlilik, devlet güvenliği, milli güvenlik gibi gerekçelerle, yargıya belge ve bilgi vermeyebileceği ve benzeri pek çok açıdan) sorunlu olduğu bilinmektedir. Böyle bir durumda, yargı yolunun açık olduğunun bildirilmesinin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanının, Kanun Hükmünde Kararnameyi imzalamayacağı umudundayız.
Hüsnü Öndül
Genel Başkan