Türkiye’de insan hakları topyekün ihlal edilmeye devam ediyor. İnsan hakları ile ilgili hükümetin göreceli iyileştirme programı hiç de umut verici değil.
Türkiye’de cezaevleri yakıcı bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Kanayan bir yara haline gelen cezaevleri her hükümet döneminde farklı uygulamaların gündeme gelmesi nedeni ile, sorunlar çözüleceğine ağırlaşarak devam ediyor. Cezaevleri reformu diye adlandırılan ve oda tipi denilen hücre uygulamasına yönelik hazırlıklar cezaevindeki huzursuzluğu ve gerginliği artırmaktadır. Elazığ cezaevinde tutukluların sürdürdüğü açlık grevi 30. gününe girdi. Tutuklu ve hükümlülerin insani taleplerinin kabul edilmesi konusunda Adalet Bakanlığı nezdinde yaptığımız girişimler sonuç vermedi. Elazığ cezaevinde süren açlık grevi ciddi boyutlara varmadan, inasani taleplerin kabul edilmesi ile, bir çözüme ulaşmalıdır.
Yeni hükümet döneminde gözaltında kaybedilmeler devam etmektedir. Temmuz ayı raporunda da görüleceği gibi geçen ay 7 kayıp iddası derneğimize ulaşmıştır. 9 Temmuzda Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı Hırmıs köyünde silahlı kişilerce kaçırılan Ali Uçar’ın cesedi, Mardin’in Midyat ilçesi yakınlarında bulundu.
Yazıişleri müdürlerinin cezalarını 3 yıllığına tecil eden, bu süre içinde suçun tekrarlanmaması halinde affını öngören “Basın Affı Yasa Tasarısı”nın kabul edilmesi Türkiye’de düşünce özgürlüğü konusunda yeni bir adım değil, tam tersi düşünceyi ipotek altına alan bir yaklaşımın ürünüdür. Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının ihlali sorunu bu tür makyaj niteliğindeki adımlarla iç ve dış kamuoyunun dikkatinden kaçırılamayacak önemde hayati bir sorundur.
Dışişleri Bakanlığının insan hakları raporu da yeterli olmaktan uzaktır. Ancak raporda dile getirilen önerilerin yaşama geçirilmesinde samimi ve ısrarlı olunması durumunda, iyi niyetli bir adım olarak değerlendirilebilir. İHD, hak ihlallerinin takipçisi ve bu ihlalleri engellemeye yönelik her olumlu girişimin ise yanında yer almaya devam edecektir.
Olağanüstü hal’in kaldırılması yönündeki haberler her dönemde “ikame tedbirler” ile birlikte kamuoyuna duyurulmaktadır. Geçen yıl çıkarılan İl İdaresi Yasası’nın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir. Şimdi ise askeri güçlere bölgedeki Kolordu Komutanlıklarına Olağanüsütü hal yetkilerinin devredileceğinden sözedilmektedir. Olağanüsütü Hal durumunun kaldırılması girişimlerinin, iç ve dış kamuoyunun baskısı nedeniyle demokratikleşme görüntüsü yaratmaya yönelik bir uygulama olmasından kayıgı duyuyoruz. Adı “Olağanüsütü Hal” olmayan başka bir olağanüstü hali’n sürdürüleceği kuşkusunu taşımaktayız.