BASINA VE KAMUOYUNA

Son günlerde Türkiye’deki üniversitelerde Kürt öğrencilere karşı geliştirilen saldırılar-baskılar ve gözaltılar, Balıkesir Üniversitesindeki Kürt öğrencilere de yöneldi. Böylece Türkiye’de üniversitelerde Kürt Türk ayrışmasına neden olacak bu tür yönelimler Balıkesir üniversitesine de sıçratılmaya çalışılmaktadır. Bir süredir Ankara’da Gazi Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde, Muğla Üniversitesi, Afyonkarahisar Üniversitesi ve Karabük Üniversitesinde sol muhalif görüşlü öğrencilere ve Kürt kökenli öğrencilere yönelik baskılar, saldırılar gözlenmekteydi.

En son Akdeniz Üniversitesinde silahlı saldırganlar ateş ederken belgelendi. Okul dışından olduğu saptanan ve MHP Antalya İl binasına gidip-geldiği saklanmayan eli silahlı kişinin cüreti, en başta güvenlik güçlerinin uygulamalarının sorgulanmasını gerektirirken maalesef suçlular gizlendikleri yerlerin dışında aranarak adeta suçsuzların yargılanması ile açığa çıkan çirkefliklerin üstünün kapatılmasına çalışılmaktadır.

Muhalif görüşleri açıklamanın yasaklandığı, güvenlik kuvvetlerinin saldırıları ile basın açıklaması yapmak isteyen öğrencilerin dağıtıldığı (Abant İzzet Baysal Üniversitesi), YÖK düzeni ile kışla disiplininin hâkim kılınmaya çalışıldığı üniversitelerde, silahlı kişiler, tabancalarla, bıçaklarla dolaşabilmekte iken öbür taraftan hiçbir suçu bulunmayan Kürt öğrencilerin gözaltına alınmalarıyla karşılaşıyoruz.

 

27.05.2008 tarihinde Balıkesir Üniversitesin de okuyan ve aralarında Balıkesir İHD şube yönetimine seçilen bir yöneticimizin de bulunduğu 21 Kürt öğrenci Balıkesir Emniyet Müdürlüğü TEM şubesince saat 05.30 ila 06.30 sularında Balıkesir ilinde bombalama eylemi hazırlıkları yapıldığı gibi asılsız bir iddiayla evlerine baskın düzenlenerek aramadan geçirilmiş ve gerekçe gösterilmeden öğrenciler gözaltına alınmışlardır. Ne yazık ki savcılıkça ileri sürülen iddiaya karşılık öğrenci evlerinde kitapların toplanmış olması, herhangi bir bomba düzenek ve malzemelerinin bulunmamış olmasına rağmen gözaltların sürdürülmesi, gözaltı sürelerinin uzatılmasının emniyet tarafından eğitim hakkından geri bıraktırma çabası olduğu, emniyet kurumunun hukuksuz asılsız uygulamalarının geride bırakmış olduğu suç izleri olarak tespit edilmiştir.

 

Ayrıca gözaltı biçiminin öğrencilerin yaşadıkları mahallelerdeki komşularına teröristler biçiminde lanse edilmesiyle toplumda Kürt-Türk infialinin hedeflendiğini de ortaya koymaktadır. 

 

Ayrıca öğrenciler tarafından İHD ye yapılan başvurulardan anlaşılacağı üzere gözaltında CMUK gereği avukat talebinin emniyet yetkililerince dikkate alınmamış olması ciddi bir hukuk ihlali olmasına rağmen savcılıkça da durumun bilinmesine rağmen herhangi bir işlem yapılmamıştır. İHD olarak Balıkesir Barosuna yapılan bilgilendirmeye rağmen herhangi bir girişimin yaşanmamış olması toplumsal dokunun ne kadar tahrip olduğunu da ortaya koymuştur.

 

Balıkesir Üniversitesinde sırf Kürt oldukları ve diğer organizasyonlardan dışlandıkları için DTP siyasal organizasyonu içinde Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi adıyla örgütlenme hakkını kullandıkları için Balıkesir Emniyetince söz konusu kişilere terörist damgası vurulduğu şüphelilerin yakalama tutanağından açıkça anlaşılmaktadır.

 

İnsan Hakları Balıkesir Şubesine yapılan başvuru sonrasında Emniyet Müdürlüğü TEM şubesi, Baro ve öğrencilerden elde edilen bilgiler doğrultusunda Kürt öğrencilere karşı genel bir dışlama siyaseti izlendiği bunun için yetkililerce acil önlem alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

Başta insan hakları savunucusu ve Balıkesir Şube Yönetim Kurulu üyesi Ali Haydar ALTUN olmak üzere tüm öğrencilerin serbest bırakılmalarının hukuksal açıdan bir yanlıştan dönülmesi anlamını içerdiğinin bilinmesini istiyoruz.

 

Ayrıca Balıkesir Cumhuriyet Savcılığınca öğrencilerin okuldan bıraktırılmalarına neden olan karar sahipleri hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu ve savcının da basın aracılığıyla suç duyurusunu kabul etmesini diliyoruz.

 

Aksi durumda hapishanelerin sol görüşlü öğrencilerle dolu olması, neredeyse tümü düşüncelerini açıkladığı için cezaevlerinde yatması, bir o kadar da tutuksuz yargılananlara YÖK disiplin yönetmelikleri ile baskı kurulması karşısında bizler insan hakları savunucuları hep şu soruyu yetkililerin vicdanlarını karartmak için de olsa sormaya devam edeceğiz. Nasıl bir güvenlik ve yargı sistemi var ki Türkiye’nin, solcu Kürt ve öğrenci gençliğini baskı altında tutmaktan ve cezalandırmaktan vazgeçmiyorsunuz?

 

Nitekim son dönemlerde çeşitli kentlerde solcu ve Kürt öğrenciler ayrımcı muameleye, şiddete ve baskılara maruz kalmaktadırlar. Üniversitelerde kendilerini,“milliyetçi”, “ülkücü” olarak nitelendiren bazı kesimlerin korunduğu–kollandığı, gencecik insanların başka gençlere yönelik kışkırtıldığı anlaşılmaktadır. Üniversitelerdeki bu saldırganlık ve kışkırtıcı baskıcı uygulamalar toplumu etkilemekte ve gerilimi arttırmaktadır.

 

Üniversiteler, idari, mali ve bilimsel özerkliğe sahip kuruluşlar olmalıdır.

 

Tüm öğrenciler için can güvenliği ve eğitim ve öğretim hakkı devletçe garanti altına alınmalıdır.

 

Kamu görevlileri, hukuku, tüm öğrenciler için eşit uygulamalı ve ayrımcı uygulamalardan vazgeçmelidir.

 

Asılsız iddia üretenler ve uygulayanlar için hukuki yaptırımlar devreye sokulmalıdır.

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİBALIKESİR ŞUBESİ 

Bir cevap yazın