SELAHATTİN ve ROZERİN AKSU ADLI YURTTAŞLARIN ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN RAPOR

MARDİN İLİ KIZILTEPE İLÇESİ YAŞAR (PİRMİR) KÖYÜNDE SELAHATTİN AKSU (30) İLE ROZERİN (7) AKSU ADLI YURTTAŞLARIN 04 HAZİRAN 2006 TARİHİNDE ÖLDÜRÜLMESİ OLAYINI, ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU

A-OLAY
Öldürülen Selahattin AKSU'nun (30) babası ve Rozerin AKSU'nun (7) dedesi Menduh AKSU (DERİK-57 doğ. DERİK BOZOK köyünde ikamet eder.) İnsan Hakları Derneği, Mardin şubemize başvurusu ile yukarıda adları yazılı yurttaşların Mardin ili Kızıltepe ilçesi Yaşar (pirmir) köyünde mevsimlik işçi olarak ikamet ettikleri, 03.06.2006 gününün gecesinde evlerinde öldürüldükleri, bu cinayette kuşku noktalarının çok fazla olduğu, olayın olay bölgesindeki sosyal ve siyasal gelişmeler ile bağlantısının olma ihtimalinin yüksek olduğu iddia ve olguları üzerine; olay özelinde yaşanan gerçekliğin açığa çıkarılması hususunda İHD'den yardım talep edilmiştir. Bu nedenle köy yerinde araştırma-inceleme yapma gereği duyulmuştur.

B-AMAÇ
Derneğimize yapılan başvuru üzerine, iddia edilen ihlallerle ilgili olarak mağdurların ailesi, varsa görgü tanıkları ile yetkili makamlarla görüşmek, araştırma ve incelemeler ile elde edilen bilgiler ışığında rapor hazırlamak, raporu ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndermek, kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatlarda güvence altına alınan yaşam hakkının korunmasına, faillerinin yakalanarak haklarında gerekli soruşturmanın başlatılmasını talep etmek amacıyla bir insan hakları heyeti oluşturulmuştur.

C-HEYETİN OLUŞUMU
İHD GYK Üyesi- Mardin Şube başkanı Hüseyin Cangir
İHD Mardin Şube Sekreteri Av. Erdal Kuzu
İHD Mardin Şube Kurulu üyesi Beşir Dündar'ın yer aldığı "İnsan Hakları Heyeti" oluşturulmuştur.

D-HEYET GİRİŞİMLERİ
Heyet 04.06.2006 günü Mardin İli Kızıltepe ilçesi Yaşar (Pırmir) köyüne giderek incelemelerde bulunmuştur. Bu kapsamda; olay yerinde Kızıltepe Cumhuriyet Savcılığı ve olay yeri inceleme ekiplerinin incelmelerine tanık olmuş ve olay yerinde bulunan köylüler ve maktullerin ailesi ile olay hakkında şifai görüşmeler yapmiştir.06.06.2006 tarihinde Maktullerin ( Selahattin AKSU'nun babası ,Rozerin AKSU'nun dedesi) Menduh AKSU,Maktuller (Selahattin AKSU'nun eşi Rozerin’in annesi) Leyla AKSU ile görüşüldü. 07.06.2006 tarihinde, olay yeri olan Yaşar köyüne tekrar gidilerek olay yeri incelenmiş ve isimlerinin açıklanmasını istemeyen köy halkı ile Şifai görüşmeler yapılmıştır. Aynı günün akşamında arazi sahibi Davut BOZAN ve maktulleri ilk gören tanıklardan Şeyhmus Bozan ile görüşmeler yapılmıştır. 07.08.2006 tarihinde soruşturmayı yürüten Kızıltepe Cumhuriyet Savcısı ile görüşme yapılmıştır

E-HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER

1-RESMİ GÖRÜŞMELER
Atilla POLAT ( Kızıltepe C.Savcısı)
Kızıltepe C.Savcısı Atilla POLAT ile yapılan görüşmede özetle; "yaşar köyünde 2 vatandaşın öldürülmesi olayı ile ilgilendiklerini, adli tahkikatın henüz devam ettiği infial yaratan olayın aydınlatılması ve faiil veya faiilerin yargı önüne çıkarmak için ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını, öldürme olayı konusunda araştırmanın devam ettiğini, amaçlarının halka hizmet olduğunu, kanunlar çerçevesinde görevlerini yürüttüklerini…" beyan etmiştir.

2-DİĞER GÖRÜŞMELER

MENDUH AKSU (Maktulun babası ve dedesi-1957 doğ.)
Maktul Selahattin AKSU’nun babası ve Rozerin AKSU'NUN dedesi beyanında "Oğlum Selahattin,bundan 8 yıl önce evlendi. Evlendikten sonra Kızıltepe ilçesine yerleşti. Tarla işlerinde çalışıyordu. Oğlum öldürülmeden 1 gün önce yani 02.06.2006 tarihinde en son kendisi ile görüştüm. Oğlumun mevsimlik işçi olarak çalıştığı Kızıltepe ilçesi Yaşar köyünde Davut BOZAN'a ait arazide 25.05.2006 günü yapılan bir operasyon neticesinde Hint keneviri sebebi ile Kızıltepe Şenyurt jandarma karakolu tarafından ifadesi alınmıştır. Bu görüşmemizde bu olayı oğluma sorduğumda Hint keneviri ile bir ilişkisinin olmadığını,birileri tarafından tarlaya bırakıldığını ,ifade için Şenyurt jandarma karakolunda beklerken Rütbelilerden birisinin söz konusu Hint kenevirinin kendisine ve yahut işvereni( Davut BOZAN) ait olduğu konusunda ifade vermesi için zorladıklarını,kendisinin ölümü pahasına dahi olsa kimseye iftira da bulunmayacağını bana söyledi.,Bu olaydan sonra oğluma artık işyerine gitmemesinin söyledim. Bir alacağı varsa kendisinin işvereni ile görüşeceğini söyledim. Oğlum 1990'lı yıllarda örgütsel suçtan dolayı tutuklandı.2 yıl Diyarbakır cezaevinde tutuklu kaldı. Kanaatime göre oğlum davasından beraat etti. Bizim ailenin herhangi bir kimse ile kan davamız ve düşmanlığımız yoktur" dedi.

LEYLA AKSU( 35-MAKTULUN EŞİ)
Maktulun eşi Leyla AKSU beyanında "Eşim ile 8 yıl önce evlendim. Evlendikten sonra Mardin ili Kızıltepe ilçesine taşındık. Eşim Selahattin,03.06.2006 tarihinde saat 15.00 civarlarında evden ayrılarak mevsimlik işçi olarak çalıştığı,Yaşar köyüne gitti. Köye gitmedeki amacı tarladaki buğdaylar arasında kalan sulama borularını dışarı çıkarmak ve bahçemizi sulamaktı. kızım Rozerin'i tek başına sıkıldığı için yanında götürdü. Eşim Selahattin,işini bitirdikten sonra ertesi gün eve gelecekti Evde bulunduğu zaman zarfında telefon ile hiç kimse ile görüşmedi. Kimseyi de aramadı. yemeğini yiyip çıktı. Eşim,Kızıltepe yaşar köyü arasında yolculuk yapan Ferhat ismindeki dolmuş ile yaşar köyüne gitti. Yaşar köyündeki işimize, eşim ve çocuklarımızla beraber yürütüyorduk. takriben köyde 3-4 ay kaldık .Çalıştığımız yer, köye 500-600 metre uzaklıkta idi .Bizim bulunduğumuz eve yakın,3-4 ev daha vardı. bize misafirliğe gelen kimse yoktu. olaydan önce yani ölüm olayından önce hatta çalıştığımız tarlaya esrar atılmadan önce sivil bir araba ile sivil bir şahıs geldi. Öldürülen kızım Rozerin bana hitaben Türkçe konuşan birisinin geldiğini söyledi. Ben dışarı çıkıncaya kadar kendisi evin önüne gelmişti. Bildiğim kadar ile Türkçe ile kendisine hoş geldin dedim. o da bana hitaben eşimin nerede olduğunu sordu .Bende kendisine tarlada sulama yaptığını söyledim. Burada ne yaptığımızı sordu .bende kendisine buğdayları suladığımızı söyledim. buğday işi bitince ne yapacağımızı sordum. Bende mısır ekeceğimiz söyledim .ben şahsın Fiziksel görünümünden buralı olmadığını anladım. kendisine nereli olduğumu sordum. Afyonlu olduğunu söyledi. Ben çocuklarıma seslenirken bana kaç çocuğumun olduğu sordu. Bende 4 çocuğumun olduğunu söyledim. hatta birisinin mahsum Kırmızıgül dizisinde oynayan zilan adındaki oyuncunun ismini taktığımı söyledim. Ben bu insandan şüphelendiğimden dolayı içeri girmedim. Kendisi de kuyunun başında bulunan borunun üzerine oturdu. Bu esnada eşim geldi. Ben içeri geçtim. Eşim selahattin ile 5-10 dakika görüştükten sonra gitti. Eşim ile konuştuğumuzda bana,gelen şahsın kendisinden kimlik sorduğunu eşimin sen kimsin diye söylemesi üzerine o şahsın kimliğini gösterdiğini şahsın askeri subay olduğunu bana söylediğini,niçin geldiğini söylemedi. Fakat şahıs giderken güneş gözlüğünü evimizin kapsının önünde unutmuştu. Bu şahıs çalıştığımız tarlada esrar bulunmadan 10 gün önce tekrar geldi. Bu sefer askeri bir jeep ile üzerinde askeri üniforma vardı. Gelir gelmez selahattin’in sordu. Bende evde olmadığını söyledim. kendiside bana beni tanıyor musun dedi .Bende evet sen birkaç gün önce evimize gelen şahıssın .Benden soğuk su istedi. Bende kendisine ayran ve su ikram ettim. benden o gün geldiğinde güneş gözlüğünü burada unuttuğunu ,güneş gözlüğümün Selahattin’in alıp almadığını sordu. Bende güneş gözlüğünün evde olduğunu eşim Selahattin’in bu şahıs eve geldiğinde bu gözlüğü vermemi istemişti .Eşimin ne zaman Kızıltepe’ye gittiğini sordu. Bugün Kızıltepe’ye gittiğini söyledim. Yalan söylediğimi söyleyerek Selahatinin, bugün değil dün gittiğini söyledi. O doğru söylüyordu. evde tek kaldığım için bu şekilde söyledim. Bu asker şahıs nerede oturduğumuz sordu. bende Kızıltepe Kosar mahallesinde oturduğumu söyledim .askeri şahıs bana Kosar mahallesinde oturan herkesin apocu olduğunu söyledi. bende apocuların her yer de olduğunu söyledim. işverenimiz buraya gelip gelmediğini sordu .tanıyıp tanımadığımı sordu. bende tanımadığımı söyledim. oda bana nasıl olup ta yanında çalıştığın insanı tanımıyorsun. sonra bana işverenimin davut isminde birisi olduğunu soy isminin ne olduğunu sordu. bende bilmiyorum dedim. bu arada davut’un eşi olan Sevinç Bozan ile ilgili birşeyler söyledi. yanılmıyorsam hakaret ettiler. ben kendilerine burada ne aradıklarını sordum. Oda esrar aradıklarını şayet esrar bulursa kendilerini aramamı söyledi. onlar burada esrar olduğunu söyledi. bana esrar gördüğümde tanıyabileceğimi sordu .bende izmir’de çalıştığım zaman küçükken esrar fidesini gördüğümü bu arada kimsenin esrar kullanmadığını söyledim. o şahsı bana esrarın kokusunun kötü olduğunu bahçede duran süpürge otuna benzediğini söyledi. ben mutfağa ayran yapmaya giderken orada bulunan askerlerden birisi abla siz nerelisiniz diye söyledi. bende Derikliyiz. o da bana kendisinin aslen derikli olduğunu fakat şu an Diyarbakır’da kaldıklarını söyledi. ortada bulunan komutan bana askerin ne soylediğini sordu. bende söyledim. bende benimle konuşan askere evimin yakın olduğunu gelebileceğini söyledim .o da komutanına tercüme etti. kalkarken ismim ile hitap ederek sen herşeyi biliyorsun ama bana söylemiyorsun dedi. Ben de buranın yabancısı olduğumuzu kimseyi tanımadığımız söyledim .komutan giderken bahçemizde bulunan çiçeklerin bir kısmını kökleri ile beraber sökerek yanında götürdü. eşim Selahattin Kızıltepe’den döndüğünde bu yaşanılanların tamamını anlattım. oda benim nereye gidip gitmediğimi sordu mu diye sordu. askerler yanımız gelmeden önce kuzeyimizde kalan evin yanında idiler. Sivil olarak gelen şahıs eşime ilk seferinde eşimin ve sevinç bozanın dosyasının yanlarında olduğunu ve kendilerinden kaçış olmadığını söyledi. Eşim daha önce kullanmış olduğu telefonu kartı ile beraber satmıştı. Evimize gelen şahsı 1.80 m-1.85 boylarında saçları beyazlamış zayıf yapılı,güneş gözlüğü takan bir şahıstı. o şahsı görsem tanırım. hatta o şahsı olay günü olay yerinde gördüm" dedi

Davut Bozan (Müteveffaların işvereni-kızıltepe 1967)
Davut Bozan beyanında özetle: "Bundan 3-4 ay önce bahar aylarında buğday tarlamı sulamak için Selahattin aksu ile anlaştım .Anlaşmamız gereği arazimin bulunduğu kızıltepe ilçesi Yaşar köyüne geçici olarak yerleşti. arazimde bulunan iki oda bir mutfakta oluşan evime yerleşti. Kendisi eşi ve 4 çocuğuyla beraber kalıyorlardı. Ben öğretmen olduğumdan dolayı arazime sıklıkla uğramıyordum. ölüm olayında 15-20m gün önce arazime giderken Selahattin AKSU’ya uğradım. Kendisi bana sivil giyimli birisinin geldiğini kendisine askeri kimliğini gösterdiğini Selahattin’den beni sorduğunu ,eşim ve aynı zamanda DTP parti meclis üyesi olan Sevinç Bozanı sorduğunu niye bu işi aldığını benim eşimin ve Selahatti’nin dosyasının kendisinde olduğunu üstü kapalı bir şekilde uyarıldığını ve tehdit edildiğini söyledi ayrıca Selahattin, sivil giyimli şahsın kendisine hitaben 'burada tek başına kalmaktan korkmuyor musun, bir gece ansızın birilerinin kapısını çalacağından korkmuyor musun' şeklinde tehdit edildiğini bana söyledi. Bu görüşmelerimizden sonra askerlerin bir kez daha tarlaya geldiğini söyledi. Bende bu durumun rutin bir çalışma olduğunu düşünerek dikkate almadım.25.05.2006 tarihinde işçim Selahattin, sabah saatlerinde,yanılmıyorsam 9.30 civarında 05362946890 nolu cep telefonu ile beni arayarak hemen köye gelmemi istedi . ben köye niye gelmem gerektiği sordum oda bana tarlaya askerlerin geldiğini söyledi. ben kendisini arayarak askerlerin niçin geldiğini öğrenmeye çalıştım oda bana niçin gelmem konusunda bana hiçbir açıklama da bulunmadı. .Bu telefon görüşmeleri aralıklar ile 3 saat kadar devam etti. bu süreden sonra Selahhatin, bana askerlerin arazimde Hint keneviri bulduklarını söyledi. bu görüşmelerden birisinde jandarma yetkilileri ile görüştüm. jandarma bilgi vermeden hemen gelmemi istediler. Ben gitmedim. bunun üzerine avukatımla beraber Kızıltepe cumhuriyet savcılığına geldim. Avukatım durumu savcılığa anlattı. savcı olay yerine gidip gitmeme konusunda bir şey söylemedi. bende gitmedim. Ben daha sonra Şenyurt jandarma karakoluna gittim. orada şüpheli olarak ifademe başvurdular. ifadem alındıktan sonra eve geldim. hint keneviri bulunduktan 3-4 gün sonra köydeki arazime gittim. sonra Selahattin ile beraber hint kenevirini buldukları iddia ettikleri yere gittim. ben selahattin’e askerlerin ne zaman nasıl geldiklerini, hint kenevirini nasıl bulduklarını sordum. askerlerin önce yaşar köyüne geldiğini daha sonra yolun yukarısında bulunan komşu eve geldiklerini orada bir süre oturduklarını sonra benim tarlaya geldiklerini ve oradan askerlerin tarla içersinde komutana işaret ettiklerini daha sonra askeri komutanın beni alıp olay yerine götürdüğünü söyledi. Jandarma komutanı Selahattin’e bu senin mi yoksa Davut BOZAN’ın mı söyledi. kendisinin hint kenevirinin ne kendisinin ne de Davut BOZAN’ a ait olduğunu söyledi. sonradan kendisinin karakola götürüldüğünü bana söyledi. Bende kendimce orada bulunan ayak izlerini takip etmeye çalıştım. sonra selahattin’e bundan sonraki sulama işlerini bırakmasını, bu olayın beni korkuttuğunu. bu olayın ,kendisine ve bana yönelik bir komplo olduğu konusunda görüş birliğine vardık. o da gitme konusundaki fikre katıldı. ben 1 saat kaldıktan sonra Kızıltepeye geri döndüm. bu tarihten sonra kendisi ile ölüm olayında bir gün öncesine kadar görüşmedik.03.06.2006 günü saat 13.00 civarında Selahattin,bana çağrı bıraktı bende kendisini aradım ve kendisinin beni kızıltepe parkında beklemesini istedim. yarım saat sonra parka gelerek kendisi ile görüştüm. görüşmemizde yazın üzerinde yatmak için yaptığı tahtı alıp köye gitmek istediğini söyledi. Bende acele etmemesini söyledim. önce sulama işine son verilmesini ve köyden ayrılmasını istedim. o da bana çalışmak istediğini iş bulamadığını yoksul olduğunu söyledi .bende ona hint keneviri olayının beni üzdüğünü, bana ve aileme zarar verdiğini bu işin hala çözülmediğini hatırlatarak artık köye gidip 2.mahsul mısır ekmek istemediğimi,eksem bile kendisine vermeyeceğimi,ortakçılara vereceğimi bu durumda da kendisinin işinin kalmadığını ve beni dinleyip köye artık gitmemesini bir an önce eşyalarını toplayıp köyü terk etmesini istedim. onu kırmak istemiyordum .onu bu duruma alıştırmak için uzun süre sohbet ettim. ona bugün köye gitme yarın beraber gidip oradaki işleri bitirip beraber geri döneceğimizi söyledim. oda köye yarın değil bugün gitmemiz konusunda ısrarcı davranıyordu. ben ret ettim. yarın benim telefonumu bekleyip köye gitmemesini isteyerek ayrıldım.04.06.2006 günü Abim olan Şehmus BOZAN beni arayarak sulamacımın vurulduğunu ve acilen gelmemi istedi." dedi

ŞEHYMUS BOZAN ( Öğretmen-49-davut Bozanın tarlası ile komşu tarlanın sahibi
Şeyhmus BOZAN beyanında: "03.06.2006 tarihinde ben maktul Selahattin'i kaldığı yerin batısında saat sabah saatlerinde 08.00-08.30 arasında yanında sırtı bana dönük dönük biri ile oturuyordu. oturan kişiyi net olarak göremedim. Saçları kumraldı. Çömelmiş durumdaydı . yanındaki şahıs bana yabancı geldi daha önce görmediğim bir şahıstı. Çevredeki sulamacılardan biri olabilir diye düşündüm. selam vererek geçtim. 03.06.2006 günü ,akşam tarlamda sulamacım ile ekim hazırlığı yaparken silah sesleri geldi. silah sesleri,saat20.00-21.00 arasında geldi. Silah sesleri çok derinden ve bize uzak gibi geldi. Düğünden atıldığını düşündük .anormal bir durum gözlemedik .silah sesleri seri halde geliyordu. ardından aralıklı seri şeklinde geldi. Atış sesi duydum. arada tek tek silah sesleri geliyordu.03.06.2006 tarihinde saat 23 civarı Kızıltepe deki evime gittim. ertesi gün saat 10.00 civarı ben köye geri döndüm. saat 10.30 civarı,köy muhtarı beni arayarak 'neredesin' diye sordu. Davud'un sulamacısı öldürülmüş diye haber aldım. doğru mu dedi. bunu muhtara da Hasan SELÇUK söylemiş. Bende sulamacım ile beraber Davut hocanın tarla başındaki barakasına geldik. sulamacımla beraber eve gittiğimizde evin mutfak olarak kullanılan kapısının önünde Selahatin’in ayakları içeride ve başı kapıyı yakın olarak sağ omzunun üzerine düştüğünü gördüm. yandaki odanın kapıları kapalıydı. pencereden baktığımızda bir şey fark etmedik. jandarma,muhtara ve kardeşime haber verdikten sonra sıcak olması nedeni ile kendi kulübeme gittim. jandarmanın olay yerine geldiğinde biz tekrar olay yerine gittik. orada Rozerin'in de öldürüldüğünü duyduk" dedi.

HASAN SELÇUK(1948)
"Ben gözlüce köyünde otururum. Olay günü,arazim ile ilgilenmek üzerine geldiğimde Davut BOZAN’ ın sulamacası olarak bildiğim Selahattin bulunduğu tarla içersindeki eve su almak için geldim. İlk başta seslendim. ancak hiçbir cevap alamayınca eve geldim. Selahattin'i kanlar içersinde yerde gördüm. Olay yerine uzaklaştıktan sonra muhtara tellefon açtım. başka bir bildiğim yok."

ŞİFAHİ OLARAK İSİMLERİNİ VERMEK İSTEMEYEN KÖYLÜLERİN BEYANLARI
Olayın yaşandığı barakaya en yakın köy olan Yaşar köyünde yaşayan Köylüler şifai olarak verdikleri beyanlarda aşağıdaki bilgileri aktarmışlardır."Selahattin AKSU'un bundan 3 ay önce köylümüz ve akrabamız olan Davut BOZAN'ın tarlasında çalışmak üzere tarladaki eve yerleştiler. Tarladaki eve yerleştikten sonra bir süre sonra çoğu zaman sivil araç ve sivil giyimli insanların yanına geliyordu., Şenyurt Jandarma karakolu askerleri de geliyorlardı, maktul köyde örgüt propagandası yapardı.,haftanın 3-4 günü Kızıltepe’ye gidiyordu olay yerinde ve olaydan sonra köyde arama yapılırken bir rütbeli bize hitaben Selahattin AKSU’ yu kast ederek ‘adama sıktir ol git buradan,seni harcarlar dedim. ancak kendisinin gitmedi dedi.,köyde kimse onun yanına gitmiyordu. Silah seslerinin saat 20.00-21.00 civarında duyduk., düğünde atılan silah zannettik.,maktullerin 18.00 civarında köye geldiler,köyde bulunan bakkaldan çocuğu için çekirdek ve ,bir ampül almış,. Maktulun barakaya yerleştikten sonra çevrede sürekli olarak sivil insanlar gördük."

 
F-HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER
Heyetimiz, yaptığı inceleme ve araştırmalar sonucunda;

1- Selahattin AKSU'nun kaldığı barakanın durumu:
a-Barakanın,3 odadan oluşan biriketten oluşan üstü toprak damlı olduğu,odalardan birisinin oturma odası,birisinin mutfak,birisinin banyo olarak kullanıldığı

b-Barakanın,Yaşar köyüne uzaklığı 800 metre olduğu,Yaşar köyü ile baraka arasında bir ev ile baraka olduğu,en yakın eve 600 metre ,barakaya 400 metre olduğu,Akdoğan yolu istikametinde,barakanın kuzeydoğu yönünde başka bir işçi barakasının olduğu,olayın meydana geldiği barakanın güney kesiminde yarım bir ay şeklinde tahminen bir km uzaklıkta barakaların olduğu,Olayın yaşandığı barakanın Yaşar AKDOĞAN köyü yolu üzerinde olduğu,bu yolun işler halde olduğu,Yaşardan Tanriverdi köyüne giden ham yolun kullanılmamakta ve bozuk olduğu

c-Olay yerine en yakın askeri birimler

  • Haznedar piyade karakolunun barakaya tahminen 4 km uzaklıkta olduğu,
  • Karatepe piyade karakolunun barakaya olan uzaklığın 5 km uzaklıkta olduğu,
  • Şenyurt beldesindeki jandarma karakolunun barakaya olan uzaklığının 11 km uzaklıkta olduğu tespit edilmiştir.

d-Olay yerinde maktule ait barakanın ışıklarının yandığı,su kuyusunun çalıştığı tespiti yapılmıştır.

2-Maktullerin Durumu:
a-Ölen Selahattin AKSU’ nun (30) barakanın mutfak olarak kullanılan bölümünde içerde başı çıkış kapısına doğru,sağ el üzerinde yerde ölü olarak bulunduğu,vücuduna birden fazla kurşun geldiği,ölünün ayağında bayan terliği olduğu,

b-Maktul Rozerin AKSU’ nun (7) barakanın oturma odası olarak kullanılan bölümünde olduğu,kapının kapalı olduğu,içeriye doğru pencereden atış yapıldığı,birden fazla kurşun isabet ettiği,odanın içinde çitlenmiş çekirdek kabuklarının olduğu,

c-Maktul Selahattin AKSU’nun 90 yıllarda PKK örgütüne İzmir’de katıldığı,iki-üç hafta sonra eve döndüğü,bir süre İzmir'de gözaltında kaldığı,daha sonra serbest bırakıldığı,daha sonra babası ile beraber Bozok köyü harmanlı mezrasına geri dönüş yaptığı,burada tekrar gözaltına alındığı,iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olduğu,tahliye olduktan sonra askere gittiği,askerlikten sonra evlenip Kızıltepe ilçesine yerleştiği,değişik işlerde çalıştığı,Hadep,Dehap,DTP ‘nin siyasi faaliyetlerine katıldığı,bir süre özgür gündem gazetesinde dağıtımcılık yaptığı,en son 3 haziran ‘da DTP tarafından yapılan Basın açıklamasına katıldığı tespit edilmiştir.

d- Maktul Selahattin AKSU'nun köye gidiş nedenin tarlada kalan işlerini bitirmek olduğu,sıkılmamak amacı ile Kızı Rozerin AKSU’ da beraberinde götürdüğü,

3- Diğer tespitler

  • Maktul Selahattin AKSU’nun çalıştığı tarlanın sahibi olan Davut BOZAN’ın eşi Sevinç BOZAN’ın DTP Genel merkez yöneticisi olduğu,Davut BOZAN’ın Eğitim-Sen üyesi olduğu
  • 25.05.2006 tarihinde Davut BOZAN’ın tarlasına koparılmış halde Hint kenevir atıldığı,Maktul ve tarla hakkında soruşturma açıldığı,Maktul ve tarla sahibin ifadelerinde suçlamaları ret ettiği ve kendilerine düzenlenmiş bir komplo olduğunu söyledikler,Davut BOZAN’ın Kızıltepe İlçesinde öğretmenlik yaptığı,sürekli Kızıltepe ilçesinde ikamet ettiği tespit edilmiştir.
  • Kolluk aşamasında tarlada bulunan Hint kenevirinin,maktulun kabul etmesi veyahut başka kişiler aleyhine beyanda bulunması yönünde telkinde bulunulduğu beyanlar üzerine tespit edilmiştir.

G-KANAAT
Baba Selahattin AKSU ve kızı Rozerin AKSU adlı yurttaşların öldürülmesini gerektirebilecek hiçbir makul sebep olamaz. Olayımızda heyetimiz yapmış bulunduğu inceleme, araştırma ve görüşmeler sonucunda kanaatler:

  • Selahattin AKSU ve Rozerin AKSU'a karşı işlenen cinayetin doğrudan siyasi saik ile işlenmediği kanaatine varılmıştır.
  • 2 şahsın siyasi saikle öldürülmesinin bir anlamı görünmese de, işvereninin ve ailesinin konumu,politik tercihleri,maktul Selahattin AKSU'nun yaşamı ölümünde etken olduğu kanaatine varılmıştır.
  • 25.05.2006 tarihinde tarlada bulunduğu iddia edilen hint keneviri ile maktullerin ölümü arasında ilişki olduğu,iki olayın birbirini takip etmesinin bir tesadüf sonucu oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
  • Maktullerin ölümünde uyuşturucu işi ile uğraşan paramiliter güçlerin yer alma olasılığını yüksek olduğu,olayın bir bütün olarak dikkate alındığında fail veya faillerin hukuk dışı güçlü bir ilişki ağında yer aldıkları kanaatine varılmıştır.
  • Fail veya faillerin olayın gerçekleştiği yeri önceden bildikleri,kendilerini güvenlikte hissettikleri kanaatine varılmıştır.
  • Olay yerinde bulunan kovanlardan yoğun olarak atış yapıldığı,maktullerin vücutlarındaki kurşun yerlerinde ve evin duvarlarında tespit edilen kurşun izlerinden atışın seri tarama şeklinde olduğu kanaatine varmıştır
  • Maktul Selahattin AKSU'nun ölümünde evvel kendisi ile görüşen sivil giyimli resmi görevli şahıs ile aralarında geçen konuşmaların içeriği bilinmese de şüphe uyandırdığı ve olay ile ilişkili olma ihtimali olduğu kanaatine varılmıştır

H-SONUÇ :
Heyetimiz, sivil baba ve kız yurttaşlara karşı yapılan cinayetle "yaşam hakkının ihlal edildiği", "güvenlik içinde yaşam hakkının ihlal edildiği", sonucuna varmıştır.

Olayın henüz adli tahkikatının devam etmesi ve C.Savcılığınca yürütülen tahkikatın etkili hukuk yolu olarak sürdürülmediğini gösterir kanıt bulunmaması nedeniyle tahkikat sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, mülki idare ve yargı kurumu faillerinin açığa çıkarılması için etkin ve hızlı bir çaba içinde olmalıdır. Bu iki makamın sahip oldukları olanaklar dikkate alındığında bunun olanaklı olduğunu görüyoruz. Olayın açığa çıkarılmasında gecikmeler; iddiaları, başta aile olmak üzere toplumun büyük kesiminde hükme dönüştürecektir.

İHD her koşulda kutsal olan yaşam hakkına yönelik gerçekleşen bu ihlallerin faillerinin tespit edilerek haklarında gerekli yasal soruşturmaların başlatılması sürecinin ısrarlı takipçisi olacaktır.

Saygılarımızla,

Av.Hüseyin Cangir
Av.Erdal KUZU
Beşir DÜNDAR
 İHD GYK üyesi-Mardin Şube Başkanı İHD MARDİN Şube sekreteri  İHD MARDİN Şube yöneticisi

Bir cevap yazın