Şırnak Barosu Disiplin Kurulu Başkanlığı, Şırnak Barosu avukatlarından ve aynı zamanda Derneğimizin MYK üyesi, bir dönem Şırnak temsilcisi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı yöneticisi olan Büşra Demir hakkında 27.03.2017 tarihinde Şırnak Baro odasında, Şırnak Barosunu kastederek kullanmış olduğu “Rezil Baro’’ ifadesinden dolayı Avukatlık yasasının 34, 134 ve 135/1 maddelerini ihlal ettiği gerekçesi ile UYARI cezası vermiştir.
Yöneticimizin bu ifadeyi kullanmasının perde arkası şöyledir: 21/03/2017 tarihinde Şırnak’ta bir ailenin ofisine gelerek 1998 doğumlu Z.K. isimli kızlarının 20/03/2017 tarihinde gözaltına alındığını ve Şırnak TEM şubede tutulduğunu, Z.K.’nın avukatlığını yapmasını talep etmesi üzerine Büşra Demir, TEM Şubede görüşme yapmaya gitmiş, dosyada gizlilik kararı olduğunu ve şüpheli ile müdafi görüşmesinin de 5 gün süre ile kısıtlandığını öğrenmiş, kısıtlama kararının dayanağı olan OHAL düzenlemesinin 684 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırıldığı gerekçesiyle sulh ceza hakimliğine itirazda bulunmuş, itirazı kabul edilmiştir. Bunun üzerine TEM Şubeye giden Büşra Demir’in Z. K ile görüşmesi Şırnak TEM şubedeki görevlilerce Z. K.’nın kendisiyle görüşmek istemediğine dair tutulan bir tutanak gerekçe gösterilerek engellenmiştir. Büşra Demir, Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan ELÇİ’yi arayarak Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı ve Şırnak TEM şubenin hukuksuz bir şekilde müvekkiliyle görüşmesine izin vermediklerini, müvekkiline baskı yapılıyor olabileceğini ve bu sebeple Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı ile görüşmesini istemiş, Nuşirevan Elçi dosya ile ilgilenen savcı ile bu hususta bir görüşme yapmıştır, ancak yine de müvekkiliyle görüşme sağlayamamıştır. Büşra Demir’in müvekkili olan Z.K.’nın ifadesi dört gün gözaltından sonra OCAS’tan avukat atanarak alınmıştır. Bir gün sonra yani 25.03.2017 tarihinde Büşra Demir, yine ailesinin talebi üzerine müvekkili olan gözaltındaki B.K. ile görüşmek için TEM Şubeye gittiğinde aynı durumlar yaşanmış, görüşmesi engellenmiştir. İki gün sonra ise Şırnak Barosu odasında bir avukatın neler olup bittiğini sorması üzerine emniyetin keyfi ve hukuka aykırı uygulamalarına Baronun sessiz kaldığını belirterek söz konusu ifadeyi kullanmıştır. Belirtmek gerekir ki avukatıyla görüşmesi engellenen Z.K. Şırnak 3. Ağır Ceza Mahkemesinde sanık olarak yargılandığı davada 17/01/2018 tarihinde mahkeme huzurunda verdiği ifadede “Beş gün gözaltında tutulduğunu, gözaltına alındığında çok korktuğunu, üzerine çok fazla gelindiğini, ilk ifadesini kabul etmediğini, kendisine teşhis için fotoğraf gösterildiğini, fotoğrafları gösterilenleri tanımadığını söylemesine rağmen, tanıyorsun şeklinde dayatma yapıldığını teşhis ve ifadesini kabul etmediğini” beyan etmiştir.
Halen İHD Şırnak Şubesi’nde faal olarak çalışan yöneticimiz aleyhine verilen bu karar, Avukatlık Kanunu’na, meslek ilkeleri ve etiğine aykırı olmakla birlikte yöneticimizin en temel haklarından biri olan ifade özgürlüğüne de büyük bir darbedir. Her şeyden önce insan hak ve özgürlüklerinin devletçe ihlaline karşı hukuk mücadelesi vermekle görevli bir kuruluş olan baronun, devletin ifade özgürlüğünü ihlal ederken kullandığı dil, üslup ve yöntemlere başvurmasına şahitlik etmekten dolayı üzgünüz. Devlet ve kurum yöneticileri, sert, sarsıcı, rahatsız edici, can sıkıcı bile olsa eleştirilere tahammül göstermek zorundadırlar. Türkiye’de bugün başta Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları olmak üzere, devlet yetkilileri ve kurumlarını eleştirmeye yönelen on binlerce kişinin ceza tehditleriyle karşı karşıya kalmasının sebebi, “hakaret” suçunun ifade özgürlüğüne dair Anayasal güvenceler ve başta AİHS olmak üzere yasal mevzuat ve içtihatlar hiç dikkate alınmadan yargılama konusu yapılması ve aynı anlayışla hükme bağlanmasıdır. Barolar, bu anlayışla mücadele etmesi gereken kurumlardır, bu anlayışı taklit eden kurumlar değil.
Büşra Demir, en başta sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemler olmak üzere, Şırnak’taki hak ihlallerine karşı ve özellikle işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için olağanüstü özverili bir mücadele yürütmüş, hem bir insan hakları eylemcisi hem de bir avukat olarak, başta bölgedeki TEM görevlilerinin olmak üzere, polis ve adliye bürokrasisinin açık hedefi haline gelmiştir. Başta Baro’nun kendisi ve barodaki diğer meslektaşlarından umduğu yardımı bulamadığı duygusuyla baroyu eleştirdiği konuşması, rahatsız edici, sert, can sıkıcı bulunabilir, ancak eleştirinin cevabı yine bir eleştiridir, bir ceza değildir. Disiplin cezasının karar metni, hukukçulardan çok hükümet yetkilileri tarafından düzenlenmiş gibidir.
İnsan Hakları Derneği’nin özverili bir çalışanı olan Büşra Demir’in, insan hakları ihlallerini önlemek, belgelemek, raporlamak ve mesleğini hakkıyla yapmak için devlet görevlilerinin engellerine karşı nasıl mücadele ettiğini en iyi Şırnak Barosu yönetimi, organları ve mensubu avukatlar bilir. İnsan hakları mücadelesinde önemli bir ortak olarak gördüğümüz Şırnak Barosu’nun bu kararı, hak savunuculuğuna değil, ihlalci devlet mantığına yaslanıyor olup derin bir hayal kırıklığına yol açmıştır. Karar için başvuruyu yapanları, kararı alanları ve kararı onaylayanları ifade özgürlüğü konusunda bir daha düşünmeye davet ediyor, bu hatadan en kısa sürede dönüleceğini umuyoruz.
İnsan hakları savunucuları yalnız değildir.
İnsan Hakları Derneği