İzleme-Gözleme: Polis Devleti Pratikleri

Türkiye, son zamanlarda, belki de hiç olmadığı kadar polis devleti pratikleri sergiliyor. Siyasi iktidar 2005 yılı sonrası hızla bu duruma getirdi Türkiye’yi…

İronik bir durum da yok değil. Reformlardan keskin dönüş yapan iktidar, şimdi hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilkelerine uygunluk arayışı ve beklentisi içerisinde… Otoriter sistem, siyasi iktidarı bile, kendi iktidarının derdine düşürdü…

Gelinen nokta itibariyle, siyasi iktidarın demokrasi ve hukuk devletine dair yol haritasının bulunmadığı da anlaşıldı.

 

Belirtilen durumda, hakların ve özgürlüklerin içeriği ve çerçevesi, güvenlik bürokrasisi ve insan hakları hukukuna yabancı yargı tarafından biçimlendiriliyor.

Örnek olsun, o nedenle insan merkezli ve özgürlükler temel alınarak hazırlandığı iddia edilen yeni ceza kanunları döneminde hapishaneler dolup taşıyor.

2005 yılında 57 bin olan tutuklu ve hükümlü sayısı 2008 Mayısında 97 bin gibi rekor seviyelere ulaşıyor. Hükümet bu yeni eğilimin alt yapısını 2006 Terörle Mücadele Kanunu ve 2007 Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunları ile hazırlamıştı zaten. Yalnızca yargı değil demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükleri ilkelerinin yaşam bulmasına direnç gösteren. Bizzat hükümet pratikleriyle bu ilkeler ihlal edilmekte.

Sormak lazım: Devlet herkesi. Bir de izleme-gözleme yoluyla ‘gözaltında’ tutuyorsa, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesi bunun neresinde?

Bütün bir toplumun dinlenmesi ve izlenmesi kararının bir mahkeme tarafından veriliyor olması, kararın insan hakları hukukuna uygun olduğunu göstermez. Bütün otoriter ve diktatöryal sistemlerde de gerektiğinde yargı kararı ile desteklenebilir insan haklarına aykırı uygulamalar. İzleme-gözleme kararı bırakınız genel olarak insan hakları hukukuna aykırılığını; konuyla ilgili yasaların (5397 sayılı yasa ile düzenlenen 2559 sayılı yasanın 7. maddesi) hükümlerine de aykırıdır. Genel izleme kararı hukuk dışıdır. Ancak belirli suçlarda ve belirli, somut kişilerle ilgili olarak karar verilebilir. Yasa’nın hükümlerine göre, izleme, takip, kayıt hangisi ise, o türün ve süresinin belirtilmesi de gerekir.

Hükümete bağlı birimler (emniyet, jandarma, istihbarat örgütleri) somut hiçbir neden, gerekçe ve kanıt göstermeden, insanların hakları ve özgürlüklerine müdahale anlamına gelen talepte bulunabiliyor. İnsanların haklarını ve özgürlüklerini koruması gereken yargı da, talebe yasallık, kazandırabiliyor.

Oysa biliyoruz ki, demokratik hukuk devleti, tüm eylem ve işlemlerinde hukuka uyan ve hukukla bağlı devlettir. Bu hukuk herhangi bir hukuk olmayıp, içeriği bakımından insan hakları hukukudur.

Devlet organlarını insan haklarına saygılı olmaya davet ediyoruz.

Hüsnü Öndül

Genel Başkan

 

Bir cevap yazın