SİİRT E TİPİ KAPALI CEZAEVİ RAPORU
Cezaevlerinde yaşanan keyfi hak gaspları her geçen gün artarak devam etmektedir. Bu hak gaspları ve keyfi uygulamalar hükümlü-tutuklunun yaşam hakkı ihlaline bile neden olabilecek noktaya varmıştır. Keyfi uygulanan disiplin cezaları, Ciddi sağlık sorunları yaşayanların tedavi edilmemesi ya da tedavilerinin aksatılması, doktora gidişlerinde ring araçlarında ellerin kelepçeli vaziyette tutulması nedeniyle muayene olmadan geri dönmeleri, cezaevinde sürekli doktorun olmayışı, sağlık haklarını engellemektedir. Derneğimize yapılan birçok başvuruda da anlaşıldığı kadarıyla E Tipi cezaevlerinde ki uygulamalarda, F tipi ve Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinde yaşanan hak gasplarının aynısını içermektedir. Burada insanların onurluca yaşamalarını idame etmelerini ve yaşam haklarının korunmasını bırakın birer işkence merkezlerine dönmüş vaziyettedirler.
İHD Siirt Şubesine yapılan Ocak-Temmuz 2008 tarihlerini kapsayan başvurularda yaşanan bu hak ihlalleri ayrıntılı bir şekilde dile getirilmiştir.
Bunlardan bazıları şu şekildedir;
· Adalet Bakanlığının 2007 yılının başında yayınladığı 10 kişinin haftada 10 saat görüşmesine olanak tanıyan 45/1 sayılı genelgesinin uygulanmadığı gibi uygulamanın da adeta işkenceye dönüştüğü ve idare tarafından bu hakkın F Tipi Cezaevleri için olduğunun söylenmesi. Personel sıkıntısı, güvenlik gerekçesi gibi nedenlerle genelgenin cezaevi idaresinin keyfiyetine bağlı uygulandığı,
· Cezaevinde sürekli bir doktorun olmaması nedeniyle hasta tutuklu-hükümlülerin tedavilerinin geciktiği, gelen doktorunda sadece ağrı kesicilerle tedavi yaptığını, hastaneye sevklerinin uzun bir süreye yayıldığı, hastane sevki yapılan tutuklu ve hükümlüler kelepçeleri çözülmeden muayene olmaya zorlanmaları ve Muayene odasında asker bulunduğu için de muayene gerçekleşememektedir. Kadın-doğum muayenesinde dahi askerler dışarıya çıkmamaktadır.
· Tutuklu ve hükümlüler Kürtçe mektup – kart yazma ve alma haklarından yararlanamamaktadırlar.
· Tutuklu ve hükümlülere verilen keyfi disiplin cezalarından dolayı (hücre cezası, görüş, açık görüş, aile görüşü, mektup, telefon açma) aylarca dışarıyla iletişimleri kesilmektedir. Böylece tutuklu ve hükümlülere uygulanan tecrit cezası işkence şekline dönüştürülmektedir.
· Cezaevi’nde sıcak-soğuk su sorunu yaşanmaktadır. Suların koğuşlara çekilmesi için gerekli olan hortum “bir birlerinize işkence yapacaksınız” gerekçesiyle verilmemekte sular bidonlarla koğuşlara taşınmaktadır. Bu da birçok sağlık sorununun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
· Daha önceki süreçlerde idare tarafından verilen temizlik malzemeleri artık verilmemektedir. Kantinde satılan malzemelerde fahiş fiyatlarla satılmaktadır.
· Koğuşlar uzun bir süredir boyanmadığı, yatak, çarşaf ve yastıklar da kullanılamayacak durumdadır. Pis kokular yayılmakta bu da birçok bulaşıcı hastalığa davetiye çıkarmaktadır.
· Son dönemde görüş alanlarına kamera yerleştirilmesi uygulaması devam etmektedir.
· Koğuşlarda kapasitenin üzerinde kalınmaktadır. Adli, Hizbullah vb ayrılan bölümlerin boş olduğu halde siyasi hükümlü ve tutukluların odalarında sayının fazla olduğu, bu nedenle birçok kişinin yerde yatmak zorunda kaldığı ve bu nedenle bulaşıcı hastalıklar rahatlıkla yayılmaktadır. Sayının fazlalığı nedeniyle sandalye, yatak ve çarşaf sıkıntısı yaşanmaktadır.
· Kürtçe savunmalar yapıldığı ve Kürtçe dilekçe verildiği için soruşturmalar başlatılmakta, 100’lerce kişiye ortak etkinliklerden men cezası verilmektedir. Başlatılan soruşturma çerçevesinde savcılığa Kürtçe yazılı savunmalar yapılmış ancak hâkimlik tarafından tercüman parasının verilmesi durumda dilekçelerin çevirilerinin yapılacağı ve işleme konulacağı aktarılmıştır.
· Özellikle basın açıklamaları ve mitinglerde tutuklananlar zorla adli koğuşlara konulmakta, karşı çıkanlara da hücre cezaları ve açık görüşe çıkma cezası verilmektedir. Adli koğuşlarda kalanlar kötü muameleye ve işkenceye maruz kalmaktadır.
· Ailelerin bekleme salonunda oturabilecek bir tane bile sandalye bulunmamakta, tuvaletler devamlı ya sular akmıyor ya da arızalı gibi nedenlerle kapalı tutulmaktadır.
· Beslenme ve yiyecek konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. Diyetli hastalara düzenli olarak diyet yemekleri verilmemektedir.
· Yaz dönemiyle birlikte içme suyu ihtiyacını bile karşılayacak su akmamaktadır.
· Cezaevinde yaşanan sıkıntılara ilişkin idareye verilen çoğu dilekçe işleme konulmamakta ve cevap verilmemektedir. Hemen hemen tüm dilekçe ve yapılan eylemler nedeniyle disiplin cezaları verilmektedir.
· Cezaevinde kapalı ve açık spor salonları, hobi çalışmaları vb. ortak etkinlikler için düzenleme yapılmasına rağmen tutuklu ve hükümlüler yararlanamamaktadırlar.
· Tutuklu-hükümlülerin hastaneye sevklerinde ve özellikle Diyarbakır’a gidiş gelişlerde 4 saatte yakın süre içerisinde havalandırması olmayan ve elleri kelepçeli bir vaziyette getirip-götürülmeleri de ayrı bir işkence durumudur. Not: öncelikle buranın çevirisinin yapılması ilk 2 sayfa)İnsan Hakları Derneği Siirt Şubesi Cezaevi Komisyonu olarak, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin takipçisi olacağımızı bir kez daha vurguluyoruz.
İHD Siirt Şubesi Cezaevi Komisyonu |
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ SİİRT ŞUBESİ CEZAEVİ RAPORU
(Ocak 2008 – Temmuz 2008)
Siirt E Tipi Cezaevi
İşkence ve Kötü Muamele
1-17.04.2008 tarihinde telefon açmaya giden Aydın Ertekin Cezaevi 1. Müdürü tarafından hakaret, kötü muamele, küfür ve dayağa maruz kalmıştır.
(Kaynak: Aydın Ertekin’in İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 24.04.2008 tarihli mektubu )
17.04.2008 tarihinde telefon etmek için koridora çıktım, hiç beklemediğim, şaşırtıcı, şok edici bir yaklaşımla karşılaştım. Koridorda aniden 1. Müdür ile karşılaştım. Bana bağırıyordu, küfür salıyordu, ses tonu insanı rencide edici düzeydeydi, bizler mahkûmuz ama en önemlisi de insanız. Böyle bir üslup idareden 1. Dereceden sorumlu olan biri tarafından yapılması da ayrıca ayrı bir konudur. 1. Müdür böyle yaparsa başkası ne yapmaz ki. Bağırarak, küfürlerle “ niye kafandakini taktın” diyor daha cevap vermeme fırsat vermeden “ bir yöneticiye yakışmayacak şekilde” bağırıp çağırmalar sağa sola küfürler vb. söylemlerle insanı sindirmeye çalışıyor. Kendisine bu davranışının kanuni olmadığını, gerekli girişimlerde ve suç duyurusunda bulanacağımı belirtiyorum. Bana “şikâyetiniz para etmez” diyebiliyor. Bu durum ne anlama geliyor. Oysa her mahkûmun şikayet hakkı vardır. Kaldı ki şikâyet etme göstermelik bir durumudur? “ ben ne dersem o olur” diyor Bu olayda koridorda “ siz birinci müdürsünüz böyle bir üslup yaklaşımın olmaması gerekir” diyorum. “ biz Erzurumluyuz, böyleyizdir” diyor.
2- 02.04.2008 günü tutuklanan Zeki Akan tutulduğu tek kişilik hücrede Gardiyanlar tarafından saldırıya maruz kalmış ve işkence görmüştür.
Kaynak: Aydın Ertekin’in İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 24.04.2008 tarihli mektubu ile, 09.04.2008 tarihinde şubeye başvuruda bulunan kardeşi Zübeyt Akan’ın dilekçesi )
Cezaevinde mahkûmlara yapılan kötü muamele ve işkenceye ilişkindir. Zaman zaman bu kötü muameleye ve işkenceye maruz kalan tutukluların çığlıklarını bulunduğumuz odaya kadar, yer yer ailelerimizle yaptığımız görüş esnasında bu çığlıkları görüşçülerimiz bile şahit oluyor. Bazı arkadaşlarımız cezaevinin koridorunda adli mahkûmlara işkence yapıldığını kendi gözleriyle görmüşlerdir. Bu durum artık sistemli bir hal almakta. Özellikle yeni tutuklananları sindirmek için bu tür yollara başvuruluyor. Bu son örneğini 21 Mart sonrasında cezaevine getirilen Zeki Akan isimli arkadaşımıza işkence edilmiştir.
Bugün kardeşimin görüşüne gittim. Kardeşim cezaevinde kötü muamele ve dayağa maruz kaldığını beyan etti. Cezaevine götürüldükten 1 kaç gün müşahede odasında tutulmuş, tek başına kaldığını, o sırada diğer müşahede odasında kalan arkadaşıyla konuşmuş, gardiyanlarda bunu duymuşlar ve böyle devam etti. Benim sesimi duyan gardiyan aniden üzerime gelip beni koridora çıkardı ve dövmeye darp etmeye başladı, aynı anda onlarca gardiyan birlikte saldırıp beni dövmeye başladılar. Yere düştükten sonrada beni müşahede odasına geri götürdüler.
Sağlık Sorunları
HASTA HÜKÜMLÜ VE TUTUKLULAR
· İNAYET METE: kısa bir süre önce kalp ameliyatı geçirmiş, sık sık kriz geçiriyor, ayrıca siroz hastası, sinir tahripleri, damar tıkanıklığı, bel fıtığı ve dönem dönem vücudunun her tarafından derin yaralar açılıyor.
· SALİH TUĞRUL: şuan Ankara’da, kalp hastası olduğu için tedavi görüyor. Bize durumunun ciddi olduğu iletildi. Farklı bir şey bilmiyoruz.
· AYDIN ERTEKİN: astım, hastalığı epey ilerlediği için şimdiye kadar verilen ilaçlar yerine başka ilaçlar verilmeye başlandı. Ancak ilaçlar idarece karşılanmıyor. İlaçlarını alacak maddi olanaklardan yoksun.
· MEHMET ŞAHİN: kalp hastası, bel fıtığı ve bağırsak sorunları var. Ciddi bir tedavi görmemektedir.
· HABİB AYDOĞDU: bel ağrıları, yiyecek ve içeceklerden kaynaklı alerji,
· ABDULLAH ÖNGÜLLÜ: ileri derecede bel ağrısı, kronik alerji,
· ABDURRAHMAN GÖK: böbrek hastası, bağırsak iltihabı ve bundan kaynaklı rahatsızlıklar.
· MEHMET BOŞALTLIOĞLU: sara ve böbrek hastası.
· HURŞİT ÇETİN: Böbrek hastası, migren
· OSMAN ÖZÜM: Beyinde kist oluşmuş, şeker hastası, bel fıtığı, kolesterolü yüksek.
· İBRAHİM TEKİN: Böbrek hastası, bel fıtığı, işkence esnasında bir yumurtalığı patlamış ondan kaynaklı ağrılar ve iltihaplanma.
· NEVZAT ÇELİK: Dizinden aldığı kurşundan dolayı sakat, ağrıları süreklidir. Bağırsaklarda sürekli dengesizlik.
· İHALİL AYGAZ: karaciğer iltihaplanması.
· CEMAL ÖLMEZ: Bel fıtığı, sol omuzu sakat
· KENAN BAKAY: Gözlerini kaybetmek üzere (bir gözü artık görmüyor) böbrek hastası tedavisi yapılamıyor.
· DİCLE ÇINAR: Kalbi deliktir.
· MEHMET KURHAN: Bel fıtığı, kronik bronşit, sinüzit, mide ülseri, bağırsak iltihabı
· ENVER UÇAR: Astım, kronik bronşit, nefes darlığı
· LOKMAN TEKİN: Bel fıtığı, akciğer sorunları
· RAMAZAN ADIBELLİ: Kronik farenjit, reflü, mide ülseri, ağız bölgesinde (iç-dış)devamlı yaralar çıkıyor, kalın bağırsak iltihaplanması,
· MAHMUT BİLGEÇ: Bel fıtığı, sol tarafı belden aşağı tutmuyor, hastalık bağırsaklarına nüksetmiş, sürekli kabızlık, normal yürüyemiyor.
· SIDDIK BATUR: Akciğerden ameliyat olmuş, kronik ülser, kronik farenjit, ışık, sigara dumanı, gürültü ve kimyasal madde kokularından etkilenmektedir. Başının belli bölümlerinde uyuşma olmaktadır.
· HÜSEYİN İDİĞ: Migren, mide ülseri, sinüzit, böbrek iltihaplanması.
· SELHATTİN ELMA: Beyin damarlarında genişleme, bel fıtığı, eklem ağrıları, varikos ameliyat geçirmiş,· AHMET ZENGER: Sara hastası, mide ülseri,
· NURETTİN ERDEMCİ: Bel fıtığı, aşırı romatizma ağrıları,
· ABDULLAH ALTUN: Kalp hastası, kronik eklem hastalığı,
· FEYZİ ESEN: Hepatiti B
· ALİ ÇEKİN: Böbrek hastası ve yaşlılıktan kaynaklanan diğer sorunlar
· SELMAN ESMER: Bel fıtığı, menüsküs
· KULİNG SEVİLGEN: Kalp hastası, ayak ve bacakta şişme oluyor,
· NEVZAT ÇAPKIN: Zatüre,
· HABİB GÜLER: Bronşit
· MUSTAFA TUNÇYÜZ: Mide ülseri,
· ERDOĞAN UÇAR: Bel fıtığı, astım, bronşitKaynak: Erdoğan uçar’ın İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 12.02.2008 tarihli mektubu)
· GÜLİSTAN ABDO: Protez ayağı var
· HATİCE YAMAN: Protez ayağı var
· MAKBULE YAŞAR: Sol kolu sakat, akciğerde verem izi bulunmaktadır.
· TAYBET KILIÇASLAN: Ayağından ve kolundan yaralı, boyun fıtığı, böbrek rahatsızlığı ve kansızlık var
· ZERRİN YILMAZ: Bazı bölgelerde yaralanma var, iç iltihaplanma, bel ağrısı ve ayakları karda yanmış
· SAADET ÖZBEY: Kalp ve sara hastası
· HAKİME ÇAM: Zehirli guatr, boyun fıtığı
· YÜKSEL YALÇIN: Bel fıtığı
· ŞAHCAN TÜNER: Göz rahatsızlığı, jinekolojik rahatsızlıkları
· HEDİYE ÇEKİN: Hipertansiyon, mide ülseri, romatizma
· ESMER YAMAN: Göğüs rahatsızlığı (göğüs kanseri olma ihtimali var, göğüslerde kanamalar oluyor)
· NAİME ENCÜ: Bel fıtığı
· FATMA SİDO: Migren ve jinekolojik hastalığı var
· LAMİA ASO: Kansızlık, eklem romatizması var
· AYNUR EPLİ: Barsak kanseri için şuanda Diyarbakır da tedavi görüyor.(Kaynak: Hatice Yaman’ın İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 27.02.2008 tarihli mektubu)
· Mahmut Bilgiç: Bel fıtığından dolayı ameliyat olmuş, belden aşağı tarafı tutmuyor, yürümekte ve bireysel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor. Tam teşekküllü bir hastanenin olduğu yakın bir cezaevine ya da hastaneye yatırılması gerekiyor.
(Kaynak: Mahmut Bilgiç’in İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 23.06.2008 tarihli mektubu)
· İnayet Mete: 13 yıldır cezaevinde, müebbet hapis cezası almış. Gözaltında gördüğü işkence sonrası 3 yıl boyunca felçli bir şekilde yaşamını sürdürmüş, görmüş olduğu işkence vücudunda büyük tahribatlar yaratmış, sayabildiği 14 hastalığı mevcut, tedavisi düzenli yapılmıyor.
Mete özetle başvurusunda bunları dille getiriyor.
Hem var olan koroner ve miyokardit kalp hastalığı, polinöropati, bel fıtığı, boyun fıtığı, omurilik zedelenmesi, karaciğerde siroz, hiperlipidemi, yüksek kolesterol, yüksek trigliserid, mide ülseri, hemoroit, gravitasyonel egzama, kronik egzama ve daha sağlık dosyamda bulunup yazamadığım bir çok hastalığım için Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinin, kardiyoloji, nöroloji, beyin cerrahi, FTR, dahiliye, gastroenteroloji, genel cerrahi polikliniklerinin, Diyarbakır Devlet hastanesinin elektromiyografi raporu, Siirt devlet hastanesinin, yukarıda yazdığım polikliniklerin tetkik ve tedavi önerileri mevcuttur. Ortak görüş, kalp için stentli Anjiyo ve uzun süreli kontrollü tedavi, bel fıtığı, boyun fıtığı, polinöropati, omurilik zedelenmesi ve bunlardan kaynaklı ağrılar için tam donanımlı bir merkezde (FTR merkezinde) en az 6 ay fizik tedavisi, karaciğer fonksiyon bozukluğu için Siroz içinde tam donanımlı bir hastanede daha ileri tetkik ve tedavi için, tam donanımlı bir hastanede bulunmam gerekmektedir. Bu hastalıklarımdan dolayı Diyarbakır Dicle üniversitesi hastanesine bazen ayda dört, bazen de üç dört günde bir gidip gelmem gerekiyor. Bazen ayda üç kez götürülüp getiriliyorum, bazen de asker randevularıma götürmüyor. Şimdiye kadar onlarca kez gidip geldim. Hala gidip geliyorum. Var olan hastalıklarım yazın çok sıcak, kışın çok soğuk olan havasız ring aracıyla götürülüp getirilme sonucu daha da ağırlaşmakta ve gidiş gelişler adeta bir işkenceye dönüşmektedir. 11.07.2007 tarihinde Dicle üniversitesi götürülürken yolda ring aracında kalp krizi geçirdim. Acil olarak hastaneye yatırıldım. Bir ay yatılı tedavi gördüm. Diğer hastalıklarım içinde zaman zaman Dicle üniversitesi hastanesinde yatılı tedavi gördüm. Taburcu olduktan sonra düzenli olarak kontrollere götürülmediğim için sağlık sorunlarım ağırlaşarak devam etmektedir. Dokturlar Diyarbakır da ben burada olduğum için bu kontrollerde yapılamamaktadır. Bu da çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Halen de bazen ayda iki bazen de üç-dört kez Diyarbakır’a gidip gelmekteyim. Bazen orada yapılma Anjiyo grafisi, miyokard perfüzyon sintigrafisi veya endoskopi vb. tedaviler için ilaçlar veriliyor. Bunlar çok ağır, kalp, tansiyon vb. de ritim bozukluklarına yol açıyor, yarı baygın halde oluyorum. Buna rağmen asker apar topar ringe bindirip buraya getiriyorlar. Havasız ve güneş altında adete bir fırına dönüşen araçla buraya gelene kadar adeta ölüp ölüp diriliyorum. Şu an 24 saat acılar içinde kıvranıyorum. Siirt devlet hastanesi sağlık kurulu raporu var ve ancak tedavimin Diyarbakır da yapılabileceğini belirtiyor. Bu rapora rağmen bakanlığın dilekçelerime cevap vermemesi, sevkimi yapmaması suçtur ve hukuk dışıdır.
(Kaynak: İnayet Mete’nin İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 23.06.2008 tarihli mektubu)
· Ali Çekin: 75 yaşın üstünde, karaciğer kanseri olduğu, bunun tüm vücuda yayıldığı, akciğerlerinin iflas ettiği iletildi. Gözleri ve tüm vücudu limon sarısına dönüşmüş durumda. Derisi adeta kemiğe yapışmış, kaslarının tümü erimiş, zaruri ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda. An be an eriyor. Eğer acil bir girişimde bulunulmaz ise bu haliyle cezaevinden sağ çıkamayacak gibi görünüyor. Kaynak: Erdoğan Uçar’ın İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 01.07.2008 tarihli mektubu)
· Ali Çekin’in durumuna ilişkin 01.07.2008 tarihinde mektupla başvuruda bulunan Erdoğan Uçar şunları dille getiriyor “Ali Çekin arkadaşımız Cumartesi günü (28.06.2008) de yanımıza geri getirilmiştir. Şu anda sağlık durumu çok kötü. Bu haliyle sürekli doktur denetiminde bulunması gerekirken hafta sonudur diye kurum doktur yok. Ağır hastalığından dolayı normal beslenemiyor serum takılıp damardan beslenmesi sağlanabilecekken revir kapalı. Normal yiyecekleri yiyemediğinden idareye başvurup kantinden süt, bisküvi vb. yiyecekler aldırmak istedik kantin kapalı. “dışarıdan getirtin” dedik ”getiremeyiz” dediler.” Asker yanlış anlar sorun çıkar dediler. Ölümcül bir hastalığı yaşayan arkadaşımızı bir de açlığa mahkûm eden bu tutum ne kadar insanidir? Arkadaşımızın ömrünün aylarla sınırlı olduğu söyleniyor. Âdete bu yaklaşımlar ile ölümü hızlandırılıyor. Bu durum hiçbir hukuki ve insani esasın kabul edemeyeceği bir tutumdur.
· Ali Çekin’in durumuna ilişkin 03.07.2008 tarihinde mektupla başvuruda bulunan Gülistan Abdo, Zerin Yılmaz, Yüksel Yalçın, Hakime Çam, Makbule Yaşar, Saadet Özbey ile Taybet Kılıçaslan şunları dille getirdiler “ Hediye Çekin ile eşi Ali Çekin 75 yaşını geçmiş. Şuan cezaevinde yatan iki insanımızdır. Yaş haddinden dolayı her halükalde bu iki insanın cezaevinde olmaması gerekirdi. Bu iki insanımızın cezaevinde çektiği hastalık ve zorluklara değinmemize gerek yok. Çekmedikleri kalmadı çünkü. Bunun yanı sıra ikisinin hayatta hiç çocukları olmamış, böyle bir şeyin toplumumuzda ne demek olduğu biliniyor. İki bir ömür birbirlerine tutunarak hayata dayanmışlar.Birkaç önce Ali Çekin hastalanıp doktora götürüldü. Maalesef hastalığına “Karaciğer Kanseri” teşhisi konuldu. Doktorlar amansız hastalığın hızla bütün vücuda yayıldığını söylüyor. Şu an Ali Çekin ömrünün sayılı günleriyle cezaevinde olmasını kabullenemiyoruz. Eminiz vicdan sahibi hiçbir insan böyle bir vebali kaldıramaz. İkisinin okuma-yazması olmadığından ve Türkçe bilmediklerinden çaresiz sesizliklerine ses olup sizden bu iki insanın, kalan günlerini evlerinde geçirmeleri için siz bir insan derneği olarak gereken duyarlılık ve destek vererek yardım etmenizi bekliyoruz.
Keyfi Yasaklar-Uygulamalar
· Osman Özüm: “Hastalıklarımdan dolayı sık sık Siirt devlet hastanesine sevk edilmekteyim. Bu güne kadar sık sık doktur muayenesi esnasında kelepçemin açılmamasında bir ısrarla karşılaşıyorum. Bazen askerler açmamakta ısrarcı olurken bazen de ilgili doktur “ gerek yok” diyerek engellemesiyle karşılaşıyorum.
(Kaynak: Osman Özüm’ün İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 14.02.2008 tarihli mektubu)
· Erdoğan Uçar:Temizlik için gerekli gereçler sağlanmadığı için sularımız kovalarla taşıyoruz, temizlik, banyo ve diğer ihtiyaçlar için suyu kovalarla taşımak zorunda kalıyoruz. Birbirimize işkence yapacağımız gerekçe gösterilerek hortum verilmiyor.
(Kaynak: Erdoğan Uçar’ın İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 12.02.2008 tarihli mektubu)
· Koğuş değişikliklerine izin verilmiyor. Genelgeler de koğuş değişikliği yapılmasına yer verilmektedir.
( Kaynak: Yusuf Çelebi, Nedim Tatlı, Mehmet Şahin, Emin Edemen, Aydın Ertekin, Murat Satılmış, Maruf İmuk Selman Esmer, Kuling Sevilgen, Abdullah Altyn, Salih Tuğrul, Mustafa Akpınar, Şemsettin Kargılı, Murat Duran, Bahri Salgın, Şahin Yıldırım, Rüknettin Filitoğlu, A.Hamit Orbay, Ali Çekin, Hasan İnci, Nurettin Erdemci, İbrahim Halil Aygaz,İhsan Gülmak, Emin Yıldız, Tahsin Atak, Mehmet Boşatlıoğlu, Habib Güler, Hurşit Çetin, Ercan Gundoğdu, Erdoğan Uçar, A.Kadir Enco, Dıjvar İsmail, Celil Keskin, Mehmet Özdemir, Osman Özüm, İzettin Sevilgen,İzet Tekman, İlhan Bengi, Şehmus İlhan, Kemal Çelik, İnayet Mete, Nevzat Çapkın,Abdullah Altürk, A.Hamit Aras, Kadri Önder’in İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 19.02.2008 tarihli mektub)
· Zeki Kayar: Kendisi tarafından Kürtçe yazılan Deli Yürek “Dilê Xembar” adlı şiir kitabı ile W adındaki dergi kendisine verilmiyor. 2007 Ocak ayında çıkan kitabı hakkında toplatma kararı olmamasına rağmen Kürtçe yazıldığı gerekçesiyle kitap kendisine verilmiyor. Başvurusunda kısaca “ 2008’in başında hukuki girişimlerde bulundum ve sonuç olarak “Türk milleti adına” zavallı kitabım yasaklanmıştır. Hala da 5 adet kitabım ve 2 adet W Dergisi Gaziantep H Tipi Cezaevi’nin bodrumundadır. Bana verilmiyor üzerinde adres olmasına rağmen aileme geri de gönderilmiyor.
(Kaynak: Zeki Kayar’ın İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 09.05.2008 tarihli mektubu)
· Gülistan Abdo: “Kütüphanelerden az yararlanıyoruz. Yabancı uyruklu olduğum için kurslara alınmıyorum. Ama kısıtlıda olsa bazen katılıyorum. Keyfi uygulamalarla karşılaşıyoruz Kurslarda idarenin istediği kurslar oluyor. Sıcak su günde 2 defa bulaşık için veriliyor. Banyo günü 10 kişi için sadece 1 saat su veriliyor.(Kaynak: Gülistan Abdo’nun İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu mektup)
· Gülistan Abdo: Haftalarca aylarca hastane sevki bekliyoruz. Kadın olduğumuz halde içeriye asker giriyor, onun için muayene olamıyoruz ve tedavimiz böylece engelleniyor.
(Kaynak: Gülistan Abdo’nun İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu mektup)
Haberleşme Özgürlüğü – Mektup Engeli
· Özellikle Diyarbakır ve Erzurum cezaevine gönderdikleri mektuplardan cevap alamamaktalar.
(Kaynak: tutuklularla yapılan bire bir görüşmede aktarılmıştır.)
Haber Alma Özgürlüğü
· Gülistan Abdo: Gönderdiğim bazı mektuplardan cevap alabiliyoruz. Dilekçelerimize cevap verilmiyor. 2-3 dilekçede ancak cevap alabiliyoruz.
(Kaynak: Gülistan Abdo’nun İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu mektup)
Görüş Engeli
· Gülistan Abdo: 2 defa 3 görüşçü hakkından yararlanmak istedim ancak yabancı uyruklu olduğum için izin verilmiyor
(Kaynak: Gülistan Abdo’nun İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu mektup)
· Gülistan Abdo: Kadın olmaktan dolayı daha ciddi sorunlar yaşıyoruz. Diğer tutuklu-hükümlü arkadaşlarımızla sohbet hakkımızı kullanamıyoruz.
(Kaynak: Gülistan Abdo’nun İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu mektup)
Disiplin Cezaları
· Zeki Akan: 2 ay boyunca açık ve kapalı görüşe çıkmama cezası verildi.(Kaynak: Kendisiyle yapılan görüşmede)· Emine Aşkara ve Elif Cihan’a açık görüşe çıkmama cezası verildi.
(Kaynak: Kendisiyle yapılan görüşmede)
· Kürtçe savunma yaptıkları nedeniyle 100 kişi hakkında disiplin soruşturması başlatıldı. 2 ay boyunca ortak etkinliklerden men cezası verildi
. (Kaynak: Erdoğan Uçar’ın İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 13.06.2008 tarihli mektup)
· 10 günlük açlık grevi yapan 10 kişiye de ortak etkinliklerden men cezası verildi.
(Kaynak: Erdoğan Uçar’ın İHD Siirt Şubesine yazmış olduğu 13.06.2008 tarihli mektup)
ÖNERİLER:
Adalet Bakanlığının 45/1 sayılı Genelgesi cezaevlerinde hayata geçirilmeli, tutuklu-hükümlülerin bir araya gelmeleri sağlanmalı, faaliyetler ve kurslar konusunda seçenekler sunulmalıdır.
Cezaevindeki uygulamalar ve fiziki yapısı insan onuruna yakışır nitelikte olmalıdır.
Tutuklu-hükümlülerin muayeneleri en kısa zamanda ve mahremiyete uygun yapılmalı, muayene esnasında hekimle yalnız bırakılmalı ve elleri kelepçeli bir vaziyette olmamalıdır. Bu durum sağlanmadığı takdirde muayene esnasında hazırda bulunanların kimlik bilgileri rapora yazılmalıdır.
Cezaevinde devamlı bir hekimin hazır olması sağlanmalıdır. Sağlık hizmeti tam olarak verilmelidir.
Tutuklu-hükümlülerin yapmış oldukları başvuru ve şikâyetler herhangi bir engellemeye takılmadan gerekli mercilere ulaştırılması sağlanmalıdır.
Yapılan tüm başvuru ve şikâyetler adli ve idari mekanizmalar tarafından hemen işleme konulmalı ve yapılan suç duyuruları da içinde etkin bir soruşturma yürütülmelidir.
Tutuklu-hükümlülerin anadilde görüşme ve yazışma hakları güvence altına alınmalı, uygulamalardan kaynaklanan soruşturmalar durdurulmalı ve engellemeler ortadan kaldırılmalıdır.
Verilen yemekler yeterli, sağlıklı ve çeşitli olmalıdır. Sağlık sorunu olan tutuklu-hükümlüye diyet yemekleri aksatılmadan verilmelidir.
Cezaevi kantininde satılan ürünler yeterli çeşitlilikte olmalı ve fiyatları cezaevi dışında satınla ürün fiyatlarıyla yanı olmalıdır.
Tutuklu-hükümlülerin sevk, hastane gidiş-gelişleri için kullanılan ring araçlarının teknik bakımı sağlanarak, seyahat edebilecek duruma getirilmelidir.
Cezaevlerinin sivil toplum örgütlerinin denetimine devamlı açık olmalıdır.
İHD SİİRT ŞUBESİ