Sevgili; İnayet Mete, Ali Çekin

İnsan Hakları Derneği’nin cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla başlattığı etkinliğimiz 6. Ayını dolduruyor. Bu kez mektubumuzu aynı cezaevinde yatan, aynı mağduriyetleri yaşayan sizlere gönderiyoruz. Cezaevlerine dönük başlattığımız bu dayanışma mektupları çalışmamızda onlarca mektup alıyoruz. Biz insan hakları savunucuları, cezaevlerinde yaşam savaşı verenleri görünür kılmaya çalışıyoruz. Sesimizi ve sözümüzü hiç usanmadan, yılmadan söylemeye devam edeceğiz.

Sevgili İnayet Mete, Ali Çekin

İnsan hak ve özgürlüklerinin en çok kısıtlandığı ortam cezaevleridir. Ülkemizde mahpuslar, bir de yeni genelgeler, keyfi disiplin cezalarıyla tecrit edilmektedir. Bulunduğunuz Siirt cezaevinde de çok ciddi hak ihlalleri ile karşı karşıya olduğunuzu gönderdiğiniz onlarca mektupta anlatıyorsunuz. Ne acıdır ki, halen bize kendi ana dilinizde bile mektup yollamanız mümkün değil. İnsan hakları savunucuları, devlet organlarının keyfi uygulamalarına karşı yanınızdadır. Herkes, Anayasa ve yasalar karşısında, hak ve özgürlükler bakımından eşit olduğu temel ilkelerimizdendir.

Sevgili İnayet Mete

Bize göndermiş olduğunuz mektupta sağlık sorunlarınıza dönük uzun bilgi vermişsiniz. 13 yıldır cezaevinde bulunmaktasınız. Gözaltı sırasındaki işkenceler nedeniyle 3 yılınızı felçli bir durumda yatalak geçirmişsiniz. Halen var olan ( koroner ve miyokardit kalp hastalığı, polinöropati, bel fıtığı, boyun fıtığı, omurilik zedelenmesi, karaciğerde siroz, hiperlipidemi, yüksek kolesterol, yüksek trigliserid, mide ülseri, hemoroit, gravitasyonel egzama, kronik egzama ) rahatsızlıkları ve diğer sağlık bilgileriniz dosyada olduğu anlaşılıyor. Mektubunuzda; “yazamadığım bir çok hastalığım için Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin, kardiyoloji, nöroloji, beyin cerrahi, FTR, dahiliye, gastroenteroloji, genel cerrahi polikliniklerinin, Diyarbakır Devlet Hastanesinin elektromiyografi raporu, Siirt Devlet Hastanesinin, yukarıda yazdığım polikliniklerin tetkik ve tedavi önerileri mevcuttur. Ortak görüş, kalp için stentli Anjiyo ve uzun süreli kontrollü tedavi, bel fıtığı, boyun fıtığı, polinöropati, omurilik zedelenmesi ve bunlardan kaynaklı ağrılar için tam donanımlı bir merkezde (FTR merkezinde) en az 6 ay fizik tedavisi, karaciğer fonksiyon bozukluğu için Siroz içinde tam donanımlı bir hastanede daha ileri tetkik ve tedavi için, tam donanımlı bir hastanede bulunmam gerekmektedir. Bu hastalıklarımdan dolayı Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesine bazen ayda dört, bazen de üç dört günde bir gidip gelmem gerekiyor. Bazen ayda üç kez götürülüp getiriliyorum, bazen de asker randevularıma götürmüyor. Şimdiye kadar onlarca kez gidip geldim. Hala gidip geliyorum. Var olan hastalıklarım yazın çok sıcak, kışın çok soğuk olan havasız ring aracıyla götürülüp getirilme sonucu daha da ağırlaşmakta ve gidiş gelişler adeta bir işkenceye dönüşmektedir. 11.07.2007 tarihinde Dicle Üniversitesine götürülürken yolda ring aracında kalp krizi geçirdim. Acil olarak hastaneye yatırıldım. Bir ay yatılı tedavi gördüm.” Diye yazmışsınız. Tüm sağlık sorunlarınızın yanı sıra, sizin en büyük sorunu Diyarbakır hastanesine sevklerin işkenceye dönüşmesinde yaşadığınız ortada.

Sevgili Ali Çekin

Sizin;” 77 yaşında, okuma yazma bilmediğinizi ve yatalak durumda olduğunuzu” belirten mektup elimize ulaştı. “Karaciğer kanseri olduğunuz, bunun tüm vücuda yayıldığı, akciğerlerinizin iflas ettiği “tarafımıza iletildi. Sizi anlatan mektupta ;”Gözleri ve tüm vücudu limon sarısına dönüşmüş durumda. Derisi adeta kemiğe yapışmış, kaslarının tümü erimiş, zaruri ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda. An be an eriyor. Eğer acil bir girişimde bulunulmaz ise bu haliyle cezaevinden sağ çıkamayacak “diyor arkadaşlarınız. Tahliye olabilmeniz için İstanbul adli tıptan rapor almanız gerekiyormuş. Cezaevi aracıyla İstanbul’a gitmeniz mümkün olmadığından ambulans tahsisi gerekiyormuş, bu da sağlanamıyormuş. Ağrı kesicilerle ve düşük dozda antibiyotiklerle tekrar cezaevine yollanıyormuşsunuz. Normal beslenme yapamadığınızdan, serumla beslenmek durumunda olduğunuzu ama cezaevi revirinin de açık olmamasından kaynaklı açlığa terk edildiğiniz anlatılıyor.

Sevgili İnayet Mete, sevgili Ali Çekin

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un m.16/2 hükmü "diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur." Düzenlemesini getirmektedir. … Durumunuz en azından bu açıdan değerlendirilip, tedavisinin ve doğal olarak bunun uzantısı olan bakımının sağlanabileceği bir sağlık kuruluşuna gönderilmelisiniz. Durumunun ağırlığı ve ihtiyaçlarının kendi imkânıyla karşılayamamasındaki açıklık  mümkün olan en  kısa sürede bir hastaneye sevkini gerekli kılmaktadır. Kaldı ki bu şekilde infazının devam etmesi hayatı için açıkça tehlike doğurmaktadır. Kişinin salt yaşamsal faaliyetlerinin kendisi tarafından yerine getirememesinin yanında yatalak bir durumda ve hareketsiz kalması nedeniyle kendisinde gelişebilecek diğer rahatsızlıklar da göz önüne alınmalıdır.  Durumunuz bu bağlamda Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un m.16/2 de düzenlenmiş "ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır" hükmünün uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.

Sevgili İnayet Mete, sevgili Ali Çekin,

Yazdıklarınızı okuyunca biz insan hakları savunucuları insanlığımızdan utanıyoruz. Utanması gerekenler duyarsız. Ne acıdır ki UTANMIYORLAR. Bu durumu engellemek için yüzlerce başvuru yapıyoruz. Ama Adalet bakanımız Mehmet Ali Şahin “Biz, cezaevlerini prestij kurumları olarak görüyoruz. 13 ilde bulunan ‘yüksek güvenlikli cezaevlerimiz’ dışarıdan eleştirildiği gibi değil. Yurtdışındaki cezaevlerinin yanında bizim cezaevleri saray gibi.” diyor.

Sevgili İnayet Mete, Ali Çekin

Sizlerin durumu, saray denilen Cezaevlerimizde, koşulların saraya benzemediğini açıkça gösteren iki örnek. Elimizde daha yüzlercesi mevcut. Bu mektuplar da yaşananlar bir insanlık trajedisidir. Yaşam hakkının en kutsal hak olduğu, yaşam hakkının korunması gerektiği temel anlayışından hareketle, sizin adınıza başta Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e ve tüm vicdanlara bir kez daha; 29 şubemizden tüm yöneticilerimiz ve üyelerimizle sesleniyoruz: İNAYET METE, ALİ ÇEKİN SAHİPSİZ DEĞİLDİR.Biz insan hakları savunucuları sizlerden gelecek sağlık haberleri ile yolumuza devam edeceğiz. Cezaevlerinin olmadığı günler özlemiyle.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın