Gazeteci-Yazarlar Abdurrahman Dilipak ve Ahmet Taşgetiren'e hapis cezası verildi.
Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye, şimdi yeni süreçte Avrupa Birliği'ne yönelmişken, normatif düzenlemeleri ve yargı pratiği ile, bu yeni sürece uyumsuzluklar sergiliyor.
Ulusalüstü insan hakları belgelerinin ve ulusalüstü yargı kurumlarının bağlayıcılığı ve üstünlüğü konusunda bir konsensus oluşmuşken, insanlar düşünceleri nedeniyle cezalandırılıyor.
Bir ülkede yurttaşlar, o ülkeyi yönetenler gibi düşünmek zorunda değildir.
Bir ülkede yurttaşlar, toplumun çoğunluğu gibi de düşünmek zorunda değildir. Düşünce özgürlüğünün güvencede olması demek, farklı olanın, bu farklılığını özgürce ifade edebilmesi, bu nedenle bir yaptırıma maruz kalmaması ya da yaptırım tehdidi altında tutulamaması demektir.
Düşünce açıklamasını suç sayan yasalardan kurtulmalıyız.
Yargı pratiği olarak da, artık, Anayasa'nın 90. maddesine uygun kararlar üretme pratiğine sahip olmalıyız.
Türkiye Cumhuriyeti 46 yıl önce, 1954 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf oldu. Bir nesli düşünceleri nedeniyle cezalandırma pratiğinden ne zaman vazgeçeceğiz? Sözleşmenin altına imza atmak demek, yurttaşlara ve o sözleşmenin tarafı olan devletlere söz vermek demektir. Bu nasıl iştir ki, hem söz veriyoruz, hem de sözlerimizin ardında durmayıp, bildiğimizi okuyoruz?
Düşüncelerini açıklayanları cezalandırma pratiğini protesto ediyoruz. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uygun düzenlemeler yapılmasını ve yargı pratiği içinde olunmasını istiyoruz.
Hüsnü Öndül
Genel Başkan