Adı kültür derneği. Amacı da açıklanmış. Yurttaşların, inanç alanına ilişkin çalışmalar yapmak üzere bir araya gelmeleri, demokrasilerde doğal. Ancak Türkiye'de, yasaklar rejimi var. Anayasa hem laik devlet yapısına (2. madde) ilişkin vurgu içeriyor, hem de dini alanda örgütlenmeye (Diyanet İşleri Başkanlığı başlıklı 59. madde) gidiyor. Bununla da yetinmiyor; ilk ve ortaöğretim okulları müfredat programına zorunlu din dersi eğitimini yerleştiriyor (24. madde). "Laik" devlet tarafından, belirli bir dinin (İslam dininin), belirli bir mezhebinin (Sunni), belirli bir kolunun (Hanefi) eğitim-öğretimi ve uygulaması gerçekleştiriliyor.
Dinin siyasallaşması, din ve inanç özgürlüğü hakkının kötüye kullanılmasıdır. Ancak, hakların kötüye kullanıldığına da rastlanması, istisnanın (yasaklama ya da sınırlamanın) kural haline getirilmesini gerektirmez. Aslolan özgürlüktür. Bu açıdan bakıldığında, laik devletin din hizmeti vermesi laiklik ilkesine aykırıdır. Laik devletin, hem Anayasasına eşitlik ilkesini yazması hem de belirli bir din ve inanç mensuplarına hizmet vermesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Yalnız bu kadar da değil. Din özgürlüğü tamamen bireyin özel alanıdır. Bir dine inanıp inanmamak bireyin hakkıdır. Devlet, yurttaşlarına sormadan, onların çocuklarına belirli bir din ve inancın kurallarını aşılamaktadır. Yalnız bununla da kalmamakta, TRT aracılığı ile tüm topluma belirli bir dini, belirli bir mezhebi yayma işini üstlenmektedir. Oysa devletin laik niteliği buna engeldir ve biz yurttaşlar devlete böyle bir görev ve yetki vermiş değiliz.
Bireyin özgürlük alanı ise inanç alanı; aynı şekilde düşünen insanların bir araya gelmelerini ve dernek formatında bir araya gelmelerini, doğal bir hak olarak görmek gerekir. Demokratik bir devletin yapması gereken, bu alandaki haklarını kullanmak isteyenlere yardımcı olmaktır. Gölge olmamaktır yani. Bu hakları kötüye kullanmak isteyenler olduğunda da hukukun gerektirdiğini yapmaktır devletin görevi. Devletin görevi, Türkiye'nin olağanüstü bir zenginlik kaynağı olan, çoğulcu etnik, dilsel, dinsel ve kültürel dokusuna uyum sağlamaktır. Reddetmek, yok saymak, anti demokratik bir tutumdur. Yurttaşlarının farklı özelliğini reddeden bir devlet, demokratik devlet olarak nitelenebilir mi?
Anayasanın değişen 33. maddesi karşısında, Dernekler Yasasının 5. maddesi hükmü bir değer ifade etmez.
Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği davası, yasakçı pratiğin bir örneğidir. Tümüyle gönüllülük esasına dayalı bir birlikteliğe, devlet organlarının müdahalesi kabul edilemez. Yurttaşların demokratik örgütlenmeleri teşvik edilmelidir. Örgütlenme alanında da özgürlükler rejimi hakim olmalıdır.
Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı