Anadili Haktır, Dünya Anadili Günü Tüm Halklara Kutlu Olsun!

Anadili bireyin annesinde doğduğunda herhangi bir dışsal öğrenme çabasına girmeden içine doğduğu topluluğun günlük yaşamında kullandığı, sosyalleştiği, sanat ve kültürel değerlerini yaşadığı sosyal ortamdan doğalında öğrenilen dildir. Bu yönüyle anadil hakkı hem bireysel bir hak hem de ait olunan topluluğun kollektif hakları kapsamındadır.

Bugün dünya üzerinde 7 bin civarında anadilin konuşulduğu ve bunların 2500 tanesinin yok olma ile karşı karşıya olduğu bilinmektedir.

Bu tehlikeye dikkat çekmeye çalışan UNESCO 17 Kasım 1999 tarihinde 21 Şubat’ı Uluslararası Anadil Günü olarak ilan etmiş ve 2000 yılından bu yana da dünyada kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadili Günü” olarak kutlanmaya başlamıştır.

Dünya Anadili Gününün 24. yılında ne yazık ki Dünya üzerinde diller yok olmaya devam ediyor ve pek çok dil de tehdit altındadır. Yok olan ve tehdit altında olan diller azınlık gruplarına mensup toplulukların dilleri ile devletleşememiş toplulukların dilleri olmaktadır. Anadil topluluk bireylerinin en kolay sosyalleştiği, etkileşimde olduğu ve gelişimini en rahat devam ettirebildiği bir dildir. O nedenle anadilinde eğitim hakkı olarak tanınması bu bağlamda temel bir insan hakkıdır. Anadilinde eğitim hakkına kavuşabilmiş olan toplulukların her anlamda gelişimi daha fazla olacak ve topluluklar arasındaki eşitsizliği de ortadan kaldıracaktır. Ayrıca, yapılan bütün araştırmalar anadilinde eğitim gören çocukların pedegojik olarak daha başarılı olduklarını ortaya koymaktadır.

Ancak Dünya üzerinde egemen olan ulus devletlerin asimilasyoncu politikaları, tekçi uygulamaları nedeniyle egemen ulusun dili diğer topluluklara da zorunlu hale getirilmektedir. Oysa anadil toplumların varlıklarının, kimliklerinin ve kültürlerinin en önemli aktarıcısıdır ve göstergesidir. Topluluklar dilleriyle var olurlar. Dili olmayan toplulukların topluluk olarak varlıklarını devam ettirmeleri oldukça zordur. Dünya üzerinde yok olan, tehlike altında olan ve konuşulan tüm diller insanlık aleminin ve insanlık tarihinin ortak değeridir. Diller üzerinde tekçi ve asimilasyoncu politikalar ve zor aygıtları kaldırılmalıdır. Halkların kendi dillerinde konuşma, eğitim alma, yaşamlarını ve kültürlerini devam ettirmeleri sağlanmalıdır. Dilsel ve kültürel çoğulculuk ile toplumların barış içinde bir arada ve özgürce yaşamaları sağlanabilecektir.

Türkiye’de Türkçe dışında anadili kullanımı konusundaki durum dünyadaki durumdan daha da vahimdir. Türkiye coğrafyasında günlük yaşamda 36 farklı dilin konuşulduğu bilinmekle birlikte UNESCO’nun tespitlerine göre konuşulan 3 dil kaybolmuş, 18 dil ise kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Türkiye’de çok sayıda dil olmasına rağmen, Türkçe dışındaki bazı diller 2012 yılında çıkarılan seçmeli dersler genelgesi kapsamında 5’inci sınıftan başlamak üzere seçmeli ders olarak okutulabilmektedir. Bir çocuğun ilkokul 5’inci sınıfa kadar ailesinden öğrendiği dilden kopması ve resmi dili öğrenerek bilime, sanata, kültüre ve eğitime erişmeye zorlanması hem çocuk haklarının ihlali hem de pedagojik olarak çocuğun ruhsal, sosyal ve duygusal dünyasının parçalanması anlamına gelmektedir. Farklı Dil ve Lehçelerin seçmeli ders olarak okutulması yetersiz bir hak olmasının yanında bu dilleri seçmek ve okulda öğrenmek neredeyse imkânsız hale getirilmiştir. Yeterince öğretmen atanmaması, bir sınıfta en az 10 öğrencinin o dersi seçmek zorunda oluşu, eğitim araç ve gereçleri ile ders kitaplarının eksikliği, çocukların ve velilerin ders seçim dönemlerinde haberdar edilmeden idarenin uygun gördüğü çoğunlukla da dini içerikli derslere çocukların yönlendirilmesi gibi zorluklar nedeniyle bu hak bile kullanılamamaktadır. Ayrıca ailelerin ve çocukların ayrımcılığa ve sosyal dışlanmaya uğrama endişesi de anadilinde eğitim taleplerinden caydırıcı etkisi olmaktadır.

Türkiye’nin çözüm bekleyen en temel sorunlarının başında gelen “Kürt Sorununun “çözümü ve toplumsal barışın sağlanmasının en temel ilerleme araçlarından birisi kuşkusuz Kürt Dili ve lehçelerinin kullanımı önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Yasal hiçbir güvencesi olmadan 2009 yılında Kürtçe yayına başlayan TRT 6 kanalı ve 2012 yılında başlatılan seçmeli ders uygulamaları milyonlarca Kürt yurttaşın anadil taleplerini karşılamaktan oldukça uzaktır. Yaşamın her alanında Kürtçenin kullanımı ciddi engelleme ve baskılar yaşaması yanısıra, mülki idari makamların gerekçe bile bildirmeden Kürtçe tiyatro, sinema, konser ve benzeri kültürel etkinlikleri yasakladıklarına tanık olunmaktadır.

Her çocuğun annesinden doğduğundan itibaren hiçbir eğitime tabi olmadan dünya ile iletişim kurduğu dili özgürce öğrenmesi ve tüm toplumsal süreçlere anadili ile dahil olabilmesinin olanaklarını sağlamak uluslararası evrensel belgelerde devletlerin yükümlülüğü olarak belirtilmiştir.

Türkiye başta BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17,29 ve 30 uncu maddelerine koyduğu çekince olmak üzere taraf olduğu evrensel insan hakları belgelerinde farklı dil, kültür ve inanç değerlerinin öğretilmesi ve yaşatılmasına olanak veren maddelerdeki çekinceleri derhal kaldırmalıdır. Eğitim alanında eşit ve özgürlükçü bir ortamın her çocuk için sağlanabilmesi için BM-UNESCO “Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşmesine” taraf olunarak gereği yerine getirilmelidir.

İnsan Hakları Derneği olarak Dünya Anadil Gününü kutluyor her bireyin en doğal insan hakkı olan kendi anadili ile eğitim alması ve dünya ile iletişim kurması hakkının ivedilikle hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

21 Şubat Dünya Anadil Günü Tüm Dillere Özgürlük Günü Olsun!

21ê Sibatê Roja Zimanê Zikmakî ya Cihanê Li Hemî Zimanan Pîroz Be!

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ