10 Ağustos 2021 tarihinde Ankara’nın Altındağ İlçesinde bir parkta çıkan kavga esnasında iki kişi yaralanmış, yaralılar hastaneye kaldırılmış ancak yaralılardan bir kişi hastanede yaşamını yitirmiştir. Kavgaya karışan kişilerden Türkiye vatandaşı Emirhan Yalçın yaşamını yitirmiştir. Yalçın ailesine başsağlığı diliyoruz. Kavgaya karışan diğer kişilerden yabancı uyruklu Y.A. ile A.M.A. ise kasten öldürme suçu nedeniyle Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmıştır.
Yaralayan kişinin Suriye olması nedeniyle Suriyelilere dönük saldırılar gerçekleşmiş ve saldırılar 11 Ağustos gecesi şehrin farklı yerlerinden organize olarak geldiği anlaşılan kalabalıklar tarafından kitlesel hale gelmiştir. Saldırganlar tarafından Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde evler taşlanmış, arabalar yakılmış, dükkanların camları kırılmış, eşyaları sokaklara taşınarak yakılmış ve bu saldırılar esnasında bazı sığınmacılar yaralanmış ve adeta pogrom dehşeti yaşatılmıştır. Bu saldırıların yapıldığı gecede güvenlik güçleri gerekli tedbirleri almada yetersiz kalmış, kitleyi dağıtmamıştır. Adeta polis nezaretinde her türlü taşkınlığa izin verilmiştir.
Ertesi gün saldırıların yaşandığı Altındağ İlçesi Önder mahallesine insan hakları savunucuları olarak gözlem amacıyla gidilmiş ancak mahallede özellikle saldırıların gerçekleştiği sokaklarda sığınmacıların bir kısmının tahliye edildiği bir kısmının da korku içinde evlerine çekilerek beklediği ve sokaklarda tedirgin bir sessizliğin olduğu görülmüştür. Dükkanlar ve evler zarar görmüş, bazı hasarlı dükkanlar brandalarla kapatılmış, bazılarında hasarların yoğunluğu gözlenmiştir. Yine sığınmacıların yaşam alanlarında bazı evlere olası saldırıdan korunmak amaçlı bayrakların asıldığı, bazı dükkanlara da bayrak asan kişilerin olduğu görülmüştür. Ayrıca Battalgazi ve Önder mahallesinin ana caddeleri kısmen araç geçişine açılsa da ana caddeden sokaklara geçişlerin neredeyse tamamının polis barikatlarıyla kapatıldığı ve yoğun şekilde polislerin cadde ve sokak girişlerinde beklediği gözlenmiştir.
Mülteci/sığınmacı/göçmenlere dönük ırkçı ve ayrımcı söylemlerin sürekli gündemde tutulduğu ve bu söylemler için etkin soruşturmaların açılmadığı bilinmektedir.
Siyasi iktidar tarafından mülteci/sığınmacı ve göçmenleri araçsallaştıran söylem ve politikalar, muhalefet tarafından mültecileri/sığınmacı/göçmenleri yük olarak gösteren politik söylem konusu haline getirilmesinde iktidar ve muhalefetin sorumluluğu olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’deki yoksulluğun, işsizliğin sorumlusu olarak mülteci/sığınmacı/göçmenlerin gösterilmesi; onları nefret söylemine maruz bırakarak saldırıya açık hale getirmektedir. Mülteci düşmanlığının gittikçe yayılmasının sonucu olarak da Altındağ’da yaşanan bu kitlesel saldırının devamının geleceğinin endişesini yaşamaktayız.
Mülteci/sığınmacı ve göçmenler savaşlardan, yoksulluktan, yaşamlarını tehdit eden tehlikelerden kaçmak, yalnızca yaşama tutunmak amacıyla bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalan insanlardır. Mültecilik bir neden değil acı bir sonuçtur. Terk etmek zorunda kaldıkları yerlerde yaşadıkları travmanın dışında da geldikleri yerlerde yaşamış oldukları her türlü zulüm kendini sürekli tekrar eden bir travmaya dönüşmekte; emekleri sömürülmekte, kötü yaşam koşullarının olduğu yerlerde yaşamaya zorlanmakta, hakları ihlal edilmekte, şiddet görmekte ve yaşamlarını kaybetmektedirler.
Siyasetçilerin araçsallaştırıcı, ırkçı ve ayrımcı söylemleri terk ederek öncelikle mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yaşam güvenliğini sağlamak ve devamında insani olarak yaşam koşullarını düzenlemek, insani bir göç ve mülteci politikasını geliştirmek gibi zorunlulukları vardır. Siyasetçilerin hitap etmiş oldukları kitlelere karşı, mülteci/sığınmacı ve göçmenleri sorunların kaynağı olarak gösteren, provoke edici ve linçe açık hale getiren söylemleri derhal terk etmelidirler.
İnsan hakları savunucuları olarak Altındağ’da kitlesel bir saldırıya dönüşmesinde nefret söylemi ile sorumluluğu olanlar ile sığınmacıların evlerine, dükkanlarına ve araçlarına saldıran, mültecileri yaralayanlar hakkında yetkilileri adli ve idari yönden etkin bir soruşturma süreci yürütmeye davet ediyoruz. Bu sürecin yanı sıra gerekli olan tüm güvenlik tedbirlerinin alınmasını, acil olarak ihtiyaçlarının karşılanmasını, yaşadıkları zararın tazmin edilmesini ve güven içinde yaşamalarının sağlanmasını talep ediyoruz.
İnsan Hakları Derneği