Ankara Bildirgesi

Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH), İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 18-21 Eylül 2003 tarihleri arasında, Ankara'da "11 Eylül ve Sonrasında İnsan Hakları ve İnsancıl Hukukun Askıya Alınması Girişimi" adlı bir bölgesel seminer gerçekleştirdiler. Seminere Türkiye, İsrail, Ürdün, Cezayir, Mısır, Lübnan, Fas, Filistin, Suriye ve Tunus'tan 100'e yakın insan hakları savunucusu, tabipler, hukukçular ve uluslararası hukuk uzmanlarının yanı sıra ABD, İsveç ve Yemen gibi ülkelerin sivil toplum kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve hükümet temsilcileri de katıldı.

Sonuçlar

Konferans katılımcıları, 11 Eylül 2001 tarihli son derece üzücü terörist saldırıyı hatırda tutarak nerede ve kim tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin sivillere yönelik bütün saldırıları haklı gösterilemez ve bağışlanamaz olarak tanımlar ve açık bir biçimde kınarlar.

Bununla birlikte katılımcılar, 11 Eylül 2001 sonrasında, devletlerin "terörle mücadele" adı altında uluslararası insan hakları hukukunu, işgalci güçlerin yükümlülükleri de dahil olmak üzere insancıl hukukunu ve mülteci hukukunu askıya alma, ihlal etme veya hiçe sayma gerekçesi olarak kullanmalarını da kınarlar.

Katılımcılar, "terörün" evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımının olmamasının bu kavramın bölgesel ve uluslararası düzeyde sınırları son derece geniş, muğlak ve müphem tanımlamalara yol açtığına dikkat çeker. Bu tür muğlak tanımlar, ifade özgürlüğü, dernek kurma ve bir araya gelme özgürlüğü, bilgi alma hakkı ve kamusal konularda söz sahibi olma hakkı gibi uluslararası düzeyde kabul gören hakların meşru kullanımının devletler tarafından yasadışı olarak görünmelerini kolaylaştırdığına dikkat çekerler.

Katılımcılar, bölgede gazeteciler de dahil olmak üzere insan hakları savunucularına, işgal altındaki topraklarda yaşayan siviller, göçmenler, mülteciler, sığınmacılar ve azınlık gruplar gibi hassas grupları hedef alan bütün saldırıları kınarlar.

Toplantının Ankara'da yapılıyor olmasını vesile bilerek ve konunun tatmin edici bir anlayışla ele alınmadığını hatırda tutarak Katılımcılar, Kürt nüfusların temel haklarının ihlalinden duydukları derin kaygıyı ifade ederler.

Katılımcılar, aynı zamanda bölgede Filistinlilere yönelik olarak devam eden insan hakları ihlallerine ilişkin duydukları derin kaygıyı da ifade ederler

. Katılımcılar, "terörle mücadele tedbirlerinin" insan hakları ve temel özgürlüklerine ve hukuk kurallarına uygun bir biçimde uygulamaya geçirilmesinin zorunlu olduğunu yineler.

Katılımcılar, uluslararası hukuk uyarınca, meşru savunma hali dışında veya BM Güvenlik Konseyi tarafından yetki verildiği durumlar dışında güç kullanımının Birleşmiş Milletler Şartının 2. Maddesinin 4. paragrafında yasaklanmış olduğunu hatırlatırlar.

Katılımcılar, bağımsızlığın uluslararası hukukla tanınmış olduğunu hatırlatırlar.

Katılımcılar, 57/219 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararını, Terörle Mücadelede Temel İnsan Hak ve Özgürlüklerinin Korunmasına ilişkin 2003/68 Sayılı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Kararını ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmeleri çerçevesinde kurulmuş olan mekanizmaların ve Komisyonun, terörle mücadele adı altında alınan tedbirlerin insan haklarının kullanılması üzerindeki zarar verici etkilerini ortaya çıkaran bulgularını memnuniyetle karşılarlar.

Katılımcılar, bölgede işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve küçük düşürücü davranış ve cezaların kabul gördüğü ve arttığına dikkat çekerek, işkencenin uluslararası hukukta suç sayıldığını yineler, her koşulda işkence yasağına uyulması gerektiğinin altını çizerler.

Katılımcılar, devletlerin sınır dışı, geri gönderme ve ülkeden çıkarma uygulamalarında işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve küçük düşürücü davranış ve ceza yasağını ihlal ettiğine ve ihlallerin arttığına dikkat çeker. Katılımcılar, suçluların devletlerarası iadesi üzerine uluslararası standartlara uygun olmayan adli işbirliği anlaşmalarının gelişiminden endişe duyduklarını belirtirler.

Katılımcılar, bölgede ve Guantanamo Körfezinde olduğu gibi dünyanın diğer yerlerinde de giderek artan idari ve keyfi göz altıları kınar. Katılımcılar, bu tür uygulamaların uluslararası hukuku ihlal ettiğinden ve kayıplara yol açmasından duydukları endişelerini belirtirler. Katılımcılar, kayıp olaylarının Uluslararası Ceza Mahkemesinin dayandırıldığı Roma Tüzüğüne göre, insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu hatırlatarak, bu tür suçları işleyen kişilerin mutlaka yargılanması gerektiğinin altını çizerler.

Katılımcılar, terörle ilgili davaların istisnai yargılama kuralları uygulanarak sivil mahkemelerde görülmesi ve yine bu davaları görmek üzere askeri mahkemelerin kurulması ve kullanılmasının yaygınlaşmasından endişe duymaktadırlar. Bu uygulamaların adil yargılanma hakkıyla ve yargılamaya ilişkin uluslararası standartlarla bağdaşmadığını belirtirler.

Katılımcılar, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesinin 29 sayılı genel kararında da belirtildiği gibi, bölgedeki bazı ülkelerde uluslararası hukuka ihlal oluşturan olağan üstü hal yasalarının kullanılması ve olağan üstü hal yasalarının daha kapsamlı hale getirilerek insan haklarının kısıtlanmasını kınarlar.

Öneriler

Katılımcılar, devletleri terörle mücadele faaliyetlerinde insan hakları, insancıl hukuk ve mülteci hukuku alanlarındaki uluslararası yükümlülüklerine uymaları konusunda uyarır. Katılımcılar, insan haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesinin sadece demokratik bir toplumun oluşturulması ve varolan toplumun daha demokratikleşmesinin sağlanması ile mümkün olabileceğinin altını çizerler.

Katılımcılar, işkence, diğer zalimane ve gayrı insani ve küçük düşürücü davranış veya cezaların kullanılmasını önlemek için bölgedeki devletleri, gerektiği takdirde İşkence, Diğer Zalimane ve Gayri insani veya Küçük Düşürücü Davranış ve Cezalara karşı BM Sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin Seçmeli Protokole taraf olmaları konusunda uyarırlar. Bu uluslararası yükümlülüklere uygunluk, devletlerin işkenceyi suç sayan ve işkence mağdurlarına gerekli tedavi ve uygun tazminat sağlayan mevzuatın uygulamaya geçirmesini de gerektirir.

Katılımcılar, devletleri uluslararası insan hakları ve insancıl hukuk ihlallerinin faillerini ve sorumlularını bu suça ortaklık edenlerle birlikte yargılanması için gerekli bütün önlemleri alarak dokunulmazlığa karşı mücadele etmeleri konusunda uyarırlar.

Katılımcılar, bölgedeki ülkelerde olağanüstü hal kanunlarının ve insan hakları standartlarına zarar veren ve bu standartlara uygunluk arz etmeyen bu tür kanunların kaldırılması çağrısında bulunur. Katılımcılar, devletlerin şartlar ne olursa olsun, haklara zarar vermeyen uygulamalara uygun davranmaları gerekliliğini hatırlatır.

Katılımcılar, sivil mahkemelerindeki istisnai yargılamaların ve sivillerin yargılanması için askeri mahkemelerin kullanılmasının kaldırılması çağrısında bulunurlar.

Katılımcılar, bölgede ve dünyanın diğer yerlerinde bulunan gizli gözaltı merkezlerinin kapatılması çağrısında bulunurlar.

Katılımcılar, bölgedeki bütün devletlerde ölüm cezasının kaldırılması çağrısında bulunurlar.

Katılımcılar, bölgedeki bütün ülkelerde, Paris İlkelerinde yer alan gerekliliklere tamamı ile uyan, bağımsız ulusal insan hakları kuruluşları açılması çağrısında bulunur.

Katılımcılar, İnsan ve Halkların Hakları Üzerine Afrika Komisyonu ve Avrupa Konseyinin devletlerin terörle mücadele önlemlerinin kabulünde ilgili insan hakları sözleşmelerine uygunluğa özellikle özen gösterme konusunda dikkatli davranmaları çağrısında bulunur.

Katılımcılar, Afrika Birliği devletlerine İnsan ve Halkların hakları üzerine Afrika Mahkemesinin kurulmasına ilişkin protokole taraf olmaları ve onaylamaları çağrısında bulunur.

Katılımcılar, Arap Ligine üye olan devletleri Haziran 2003 Beyrut Deklarasyonunda önerildiği gibi uluslararası insan hakları standartlarının gereklerini yerine getirmek için sivil toplumla bir araya gelerek ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin desteğini alarak İnsan Hakları Arap Şartını yeniden gözden geçirmeye çağırır.

Bu sürecin bir parçası olarak devletler, yeniden gözden geçirilmiş Şart'ın etkin izleme ve raporlama mekanizmalarına yer vermesini sağlamalıdırlar. Bu mekanizmalar, üye devletler tarafından kabul edilmiş olan terörle mücadele önlemlerinin ivedilikle değerlendirilmesine olanak sağlamalıdır.

Katılımcılar Afrika Birliği, Arap Devletleri Ligi ve İslam Konferansı Örgütü üyesi devletleri, Afrika Birliği Terörle Mücadele ve Önlenmesi Sözleşmesi, Terörizmin Önlenmesine İlişkin Arap Sözleşmesi ve İslam Konferansı Örgütü Uluslararası Terörle Mücadele Sözleşmesinde değişiklik yaparak uluslararası insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi için girişimde bulunmaya davet eder.

Katılımcılar, soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarını ortadan kaldırmak ve bu suçların işlenmesini önlemek için bölgedeki ülkelerin hepsini Uluslararası Ceza Mahkemeleri Statüsünün onaylanmasını hızlandırmaya, UCM uygulama mevzuatını iç hukuklarında benimsemeye davet eder.

Katılımcılar, devletler tarafından kabul edilen anti terör tedbirlerinin uluslararası insan hakları enstrümanlarına ve insancıl hukuka uygunluklarını analiz etmek ve değerlendirmek üzere evrensel ve genel izleme mekanizmalarının bir an önce oluşturulması için çağrıda bulunur.

Bir cevap yazın