Avrupa ve Kafkas bölgesinde doğal yaşlı ormanların en yoğun olduğu, Kafkas ekonomik bölgesinin en önemli uzantısı olan Cerattepe, onlarca endemik bitki türü ve özel hayvan türleri ile Türkiye’deki iki “kuş göçü” yolundan birini barındırıyor.
Bölgede aynı zamanda bakır ve altın da var. Ama yöre halkı yerüstü zenginliğine de sahip çıkarak; yaklaşık 20 yıl önce gelip altın, bakır, gümüş ve çinko aramak için ruhsat alan Kanadalı şirkete topyekûn direnmiş. Kanadalı iş adamları o süreçte direnişi kıramayınca, şirketi bir başka Kanadalıya satıp gitmiş. Daha sonraki süreçte siyasal iktidar, adrese teslim Cengiz inşaata Cerrattepe’yi vermesiyle birlikte Artvin halkının mücadelesi de yeni bir boyuta taşınmıştır.
Cerrattepe’yi hukuk dışı yöntemlerle alan Cengiz inşaat birçok kez iş makineleriyle çalışma alanına girmeye kalkınca Artvin halkının direnişiyle karşılaştı. Artvin halkının direnişi bu alanda bugüne kadar çalışmanın yapılmasını engellemiştir. Cengiz inşaatın tüm girişimlerini boşa çıkartan Artvin halkı Yeşil Artvin Derneği öncülüğünde “Artvin halkı yenilmez Cerrattepe geçilmez” sloganıyla aylardan beri nöbet tutmaya başlamıştı. Bir yandan Cerrattepe’de nöbet diğer yandan ise hukuksal mücadele bugüne kadar devam etti.
ARTVİN ZORLAMA MADENCİLİĞE KARŞI AYAKTA
Cengiz Holding tarafından açılmak istenen ‘Cerrattepe Bakır Madeni’ için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2013 yılında verilen son ÇED olumlu kararına karşı 283 yurttaş ve sivil toplum örgütleri dava açmış, Rize İdare Mahkemesi ise bakanlığın kararını iptal etmişti. Yeni bir ÇED süreci daha başlatan şirket, buna yönelik açılan dava sürerken maden sahasına güvenlik güçleri eşliğinde girmek istiyor. Artvin halkı ise hukuk süreci devam ederken yapılan bu girişime karşı direniyor. Polis ve Jandarmanın gaz bombalı saldırılarına karşı ise halkın tepkisi ve direnişi devam ediyor.
ÖMER ERLAT: “ARTVİN HALKININ DİRENME HAKKI TESCİLLİ”
Artvin halkının direnişinin meşru ve haklı olduğunu dile getiren Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) grubundan Av. Ömer Erlat, Rize idare Mahkemesi’nin Artvin’de açılmak istenen madenle ilgili 2014 yılında aldığı kararı anımsatarak, kararda yer verilen; “Bu bağlamda bilirkişi raporunda da bilimsel gerçeklerle birlikte açıkça ortaya konulduğu üzere planlanan bu maden faaliyetinin hayata geçirilmesi Artvin ilini yöre sakinleri açısından yaşam alanı olmaktan çıkaracağı sonucu doğuracaktır” ifadelerinin, Artvin halkının direnme hakkının mahkemece tescili anlamına geldiği görüşünü savunarak “Artvinli şu anda yaşam alanını korumak için mücadele ediyor, onların direnme hakkı mahkeme kararı ile tescil edilmiş meşruiyet içermektedir” demiştir.
MADEN AÇILMAK İSTENEN YER ŞEHİR MERKEZİNİN DİBİNDE
Artvin şehir merkezine yalnızca 4 kilometre mesafede açılmak istenen ve 4 bin 400 hektarlık alanı kapsaması planlanan maden sahası, Hatila Vadisi Milli Parkı’nın da 660 metre yakınında bulunuyor. 31 hektarlık kısmı ise tamamen ormanlık alan. Rize İdare Mahkemesi’nin, bilirkişi raporuna dayanarak aldığı kararda, projenin çalışma koşullarıyla ilgili pek çok ayrıntının belirsizlikler taşıdığına işaret ediliyor. Çevre hukuku açısından ders olarak okutulacak nitelikte olan mahkeme kararında, özetle şu görüşlere yer veriliyor: “…ekosistemin parçalanması, su kaynaklarının kirlenmesi, toz ve zararlı gazların salınımı, orman örtüsünün tahribi, orman ağaçlarının zayıf düşmesi nedeniyle çevrede yoğun böcek zararlarının yaşanmasının kaçınılmazlığı, gürültü kirliliği, manzara bütünlüğünün bozulması vb. nedenlerle, madencilik çalışmaları telafisi olanaksız zararlara neden olacaktır. Proje etki alanı içinde, Artvin ili, Milli Park, Turizmi Koruma ve Geliştirme Bölgesi, kayak tesisi bulunmaktadır. Davaya konu ÇED Raporu bahse konu zararları önleyecek tedbirler içermemektedir. Esasında, davaya konu alan da madencilik yapılması durumunda tarafımızdan ortaya konulan bu zararların önlenmesi olanaksızdır.
‘KALKINMA İÇİN MİLYONLARCA YILLIK DENGE BOZULAMAZ’
Ulusal kalkınmada ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ ile ‘Sürdürülebilir Çevre’ arasında, birisi diğerine feda edilmeden sağlıklı bir denge kurulması gerekmekte, sağlıklı ve sürdürülebilir bir ulusal kalkınma hedeflenirken milyonlarca yıldır devam eden ekolojik dengenin bozulmamasına ve yine milyonlarca yıldır var olan tabii güzelliklerin gelecek kuşaklara en güzel bir şekilde devredilmesine özen gösterilmesi gerekmektedir.
İNSAN YAŞAMI EKONOMİYE KURBAN EDİLMEMELİ
Ancak madenlerimizin üretimi ve işletilmesi ekonomik yönüyle gayrisafi milli hâsılaya olumlu katkı yaparken gayri insani yaşam koşullarına yol açmamalı, Anayasanın yukarıda belirtilen hükmü ile güvence altına alınan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının kullanılmasını engellememeli, bir yandan gelişme ve kalkınma odaklı bir üretim anlayışı benimsenirken diğer yandan da bu gelişme ve kalkınmadan pay alacak olan insan unsuru göz ardı edilmemelidir. Aksi halde, olumsuz çevre koşulları yaratıcı nitelikteki bir ekonomik kalkınma ve gelişmenin insanların refahını artırmak bir yana yaşam imkânını ortadan kaldıran veya tehlikeye atan sonuçlar doğurması kaçınılmazdır.
MADEN AÇILIRSA ARTVİN YAŞANILIR OLMAKTAN ÇIKACAK
Bu bağlamda, bilirkişi raporunda da bilimsel gerekçeleriyle birlikte açıkça ortaya konulduğu üzere planlanan bu maden faaliyetinin hayata geçirilmesinin, Artvin ilinin yöre sakinleri açısından yasam alanı olmaktan çıkacağı, bu bölgede aynı anda dava konusu proje ile bu projenin etkisi altında bulunan yasam alanları ve koruma altındaki alanların bir arada olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Maden arama çalışmalarına karşı çıkma nedenlerini şöyle sıralıyor:
-Artvin’in hemen tepesinde “doğal yaşlı ormanlarla” kaplı Cerattepe’de yapılacak madencilik, doğamızı, suyumuzu, toprağımızı, kısaca yaşam alanlarımızı kirletecek ve yok edecektir.
– Çıkarılacak madenin ülke ekonomisine hiçbir katkı yapmayacağı açıktır. Şirketin kendi ifadeleri ile belirttiği istihdam yaratma potansiyeli 80-90 kişi ile sınırlıdır ve bu istihdam sadece 7-8 yıllık bir dönem içindir. Ayrıca, çalışacak olan bu elemanların önemli bir kısmı yabancı uyruklu teknik elemanlardan oluşacaktır. Halbuki Artvin’in herhangi bir yöresinde kurulacak olan turistik bir otel veya yeni açılan Artvin Çoruh Üniversitesi’nde kurulacak yeni bir bölüm, bir yüksekokul veya bir fakülte ile daha fazla sayıda insan daha uzun süreler için istihdam edilebilir. Bu sayede artacak olan turist veya öğrenci sayısı ile bölgenin ekonomik gelişimine -doğaya zarar vermeden- katkıda bulunulmuş olacaktır.
– Alandaki cevher kükürtlü olduğundan oluşacak asit maden suları yüzey ve yeraltı suları yoluyla çevre sağlığını tehdit edecektir.
– Madencilikte binlerce yılda oluşmuş olan verimli üst toprak kazı sırasında verimsiz toprak ile karıştırılarak yok olacaktır.
– Önceleri 8 ton altın rezervine göre yapılması düşünülen 70 metre yüksekliğinde ve 25 hektarlık yüzeyi olan siyanür ve ağır metallerle kirletilmiş atık barajı, sadece ekosistemi değil, sonsuza kadar görsel kaliteyi ve yörenin turizm potansiyelini de olumsuz etkileyecektir.
Maden Kanunu uyarınca, maden şirketinin elde etmeyi düşündüğü gelirin sadece yüzde 2.2 gibi çok düşük bir oranı (toplam 12-14 milyon dolar) ilgili kamu kurumlarına ödenecektir. Artvin’e yıllık sadece altyapı yatırımları için 30 milyon YTL (yaklaşık 23 milyon dolar) aktarılmakta olduğu düşünüldüğünde elde edilecek 12-14 milyon dolarla ilgili bir değerlendirme yapılabilir. Ayrıca, bu tip yatırımlara devlet tarafından sağlanan “teşvik” (vergi muafiyeti, SSK primlerinin ve harcanan elektriğin yarısının devlet tarafından ödenmesi, vb.) ile devletin aldığı payın çok üzerinde bir para maden işletmecisine geri ödenmiş olacaktır. Bu, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
10 BİN AĞAÇ KESİLECEK!!
Proje sahası ve teleferik hattı güzergâhındaki ormanlar ladin, kayın, sarıçam, köknar, meşe ve fıstık çamı gibi türlerden oluşmaktadır. Proje sahası ve teleferik hattı güzergâhında kesilecek olan toplam ağaç sayısı 9100 civarında olup, kesilecek ağaçların toplam serveti yaklaşık 7.624 m3’tür (ÇED Raporu, 2005). Teleferik hattı güzergâhı boyunca muhafaza ormanı karakterinde sahalar bulunmakta olup, buralardan kesim yapılmaması gerekir.
Maden sahasının bulunduğu yer çok tipik, korunması için özel yönetim statüleri oluşturulan, doğal yaşlı ormanlardan oluşmaktadır. Bu ormanlar, büyük oranda korunmuş ve insan eli ile ana ekosistem yapısı değiştirilmemiş çok özel ekosistemlerdir. Üzerindeki madencilik faaliyetleri sonucu son derece hassas bir dengede bulunan doğal yaşlı orman ekosistemi yapısı değişerek hızla tahrip olacaktır.
GELECEK KUŞAKLARA KÖTÜ BİR MİRAS KALACAK
Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi öğretim üyeleri, hazırladıkları raporda Cerattepe’deki altın ve bakır madeninin çıkarılması sırasında geri dönülemez çevresel bozulmaların yaşanacağına dikkat çekiyor.
* Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesi Akademik Kurulu; Artvin Cerattepe Mevkii’nde yapılması planlanan madencilik etkinliklerinin yöreye, bölgeye ya da ulusal ekonomiye yararlı olmayacağı gibi, onarılamaz çevresel sorunların da doğmasına neden olacağı değerlendirmesini yapıyor. 22 öğretim üyesinin imzası bulunan raporda, maden aramalarına devam edilmesi halinde ortaya çıkabilecek tehlikelere dikkat çekiliyor:
* Cerattepe’de madencilik faaliyetlerinin başlaması durumunda, şu anda bakıra odaklanan maden işletmeciliği daha sonra altın çıkarmak için yeni bir süreç başlatabilecek, bu noktada ilave çevre sorunlarının ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
* Altın madeni işletmeciliği sonucu oluşan ve atık barajında saklanacak olan siyanür ve diğer ağır metallerle kirlenmiş, insan ve bitki sağlığı için zehirli 3.5 milyon metreküp atık malzeme, 70 metre gövde yüksekliği olan ve yaklaşık 25 hektarı kaplayan devasa bir atık barajı, olağanüstü bir peyzaj güzelliği içinde bir çirkinlik abidesi olarak Artvin’e ve Artvinlilere sonsuza kadar hemşerilik edecek, gelecek kuşaklara bırakılan çevresel bir yük -bir kötü miras- olarak kalacaktır.
* Maden işletmeciliğinin olası iflası durumunda veya maden işletme faaliyeti bittikten sonra oluşacak çevresel tahribatın düzeltilmesi amacıyla yatırılmış herhangi bir teminat olmadığından, söz konusu çevre tahribatlarının bedeli kamuya yüklenecektir.
* Madenin çıkarılması esnasında oluşacak patlatmaların Artvin’deki heyelanların artmasına neden olacağı, MTA ve diğer ilgili uzmanların raporları ile net olarak ortaya konmaktadır.
ANAYASAYA AYKIRI: KAMU YARARI YOK
* Cerrattepe’de gerçekleştirilmesi planlanan etkinliğin “kamu yararı” kapsamına girebilmesi için doğacak faydanın gerek mekân, gerekse toplum katmanları olarak yaygın biçimde gerçekleşmesi gerekmektedir.
* Anayasanın 169. maddesine göre orman alanları sadece kamu yararı varsa irtifak konusu olabilmektedir. Orman ekosisteminde gerçekleştirilmek istenilen madencilik faaliyeti, çevre, sağlık ve eğitim gibi daha büyük kamu yararı içermediğinden, bir ormanın tahsisi için kamu yararı değil, üstün kamu yararı ve kesin zorunluluk aranması gerekmektedir.
* Bu zorunlulukların da tartışmaya konu edilen etkinlikte var olmadığı, tersine yapılacak işlemlerin Artvin’in yaşam destek sistemleri için ciddi riskler taşıdığı gerekçeleriyle, Artvin-Cerattepe’deki madencilik faaliyetleri durdurulmalıdır.
* Öte yandan, yörede planlanan bu etkinlik aynı zamanda Anayasamızın; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir.” şeklinde başlayan 56. maddesine de aykırıdır.
Halkların sağlıklı ve doğal (ekolojik) dengeler uygun bir çevrede (ortamda) sürdürebilir ve iyi bir yaşam sürme hakkı vardır. Ne yazık ki Türkiye de bu hakların kullanımı için mücadele etmek zorunda kalınmaktadır. Bu bağlamda özellikle son yıllarda çevre dengesi gözetilerek oluşturulan Kenya, Bolivya ve Ekvator Anayasaları örnek alınmalı ve çevre hakkı konusunda benzer hükümlere yer verilmelidir.
İHD RİZE TEMSİLCİLİĞİ