ASKERİ-YARGI VESAYETİ SÜRDÜKÇE DEMOKRATİKLEŞME GERÇEKLEŞEMEZ!

Anayasa Mahkemesi askere sivil yargı yolunu açan kanunu iptal etti. Böylece bir kez daha yargı vesayeti kendisini gösterdi. 12 Eylül Anayasası çok açık bir şekilde askeri ve yargı vesayetini sivil iradenin üzerine monte etmiştir. Gelen iktidarlar bu basit ve açık gerçekliği ya anlamak istememiş ya da bu vesayeti kendileri lehine kullanmanın arayışları içerisine girmiştir. 8 yıldır iktidarda bulunan AKP demokratikleşme için olmazsa olmaz olan vesayet rejimine son vermeyi bir türlü gerekleştirememiştir. Artık sürecin sonuna gelinmiştir. Türkiye ya vesayet rejiminden kurtulacak ya da kurtulacaktır. Bunun başka yolu yoktur.

Birkaç gündür basında yer aldığı şekli ile balyoz darbe planları inkar edilmemekte ancak bunun tatbikat amaçlı seminerler olduğu ifade edilmektedir. Ne zamandan beri vatandaşların imhası da dahil hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıracak, hükümetleri devirecek tatbikatlar yapılmaktadır. Askeri makamlar demokratik kamuoyu ile dalga geçmektedirler. Askeri vesayet bu cesareti anlaşıldığı kadarı ile anayasadan almaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bu anlayışı doğrular kararlar vermektedir.

AKP hükümeti Avrupa Birliği uyum sürecinde en son 2001 yılında yapılan kapsamlı Anayasa değişiklik çalışmalarına devam etseydi, şimdi bambaşka bir demokratik düzeyde olabilirdik. Kendine demokrat AKP hükümetinin kendine yönelik darbe teşebbüslerini soruşturma girişimleri de Anayasa Mahkemesi engeline takılmış durumdadır. Demokratik kamuoyuyla işbirliği yapması gereken hükümetin, demokratik kamuoyunun önemli bir kesimini oluşturan Kürt siyasetçi ve belediye başkanlarını, insan hakları savunucularını, sendikacıları, üniversite öğrencilerini, aydın–yazar ve düşünürleri kendine bağlı polis teşkilatı vasıtasıyla soruşturarak tutuklanmalarını sağlaması anlaşılır gibi değildir. Hükümet bu politikasıyla kendi sonunu getirdiğinin farkında değildir.

Tüm bu olumsuz gelişmelerin olumlu bir noktaya çevrilmesi için acilen yapılması gereken düzenlemeler bulunmaktadır. İlk olarak hükümetin demokratik çevrelere yönelik soruşturma kıskacını sonlandırması ve bu çevrelerle işbirliği yapması gerekmektedir. İkinci olarak antidemokratik tüm idari düzenlemeler iptal edilmelidir. Hükümetin bunun için idari bir karar alması yeterlidir. Emasya protokolünün iptali ve ismini bilmediğimiz bunun gibi ne kadar gizli protokol varsa hepsi iptal edilmelidir.

AKP’nin gündemine alacağı ilk Anayasa değişiklik çalışmasında Anayasanın giriş bölümü mutlaka kaldırılmalı, askeri–yargı vesayetine kaynaklık eden ideolojik arka plana son verilmelidir. Bunun yanı sıra askeri yargı kurumları ortadan kaldırılmalı, herkes tek bir yargı düzeninde yargılanmalıdır. Bunun için de hukukun üstünlüğüne uygun bir yargı yapılanması tesis edilmelidir.

Bunun yanı sıra açılım süreçlerinin başarıya ulaşabilmesinin ön koşulu olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalı, temel hak ve özgürlükler “amasız, lakinsiz, fakatsız” bir biçimde güvence altına alınmalıdır.

Ancak bunlar gerçekleştirildikten sonra toplum bir bütün olarak demokratikleşme açısından gerekli olan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü, din ve vicdan özgürlüğünün güvence altına alınması ve insan haklarına saygılı bir Anayasal sisteme kavuşabilir düşüncesindeyiz.

Siyasi iktidar tüm bu olup bitenlerin siyasi sorumluluğunu almalı, yapacağı bir özeleştiri ile demokratik kamuoyunun yol göstericiliğine kendini açık hale getirmelidir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın