Gün geçmiyor ki sabah uyandığımızda hükümetin ileri demokrasi örneklerinden birine daha maruz kalmayalım. Bu sabah yeni bir KCK adı altında yapılan soruşturma kapsamında baskınlara ve gözaltılara tanık olduk.
İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Mersin, Adana, Van, Malatya, Şanlıurfa, Elazığ, Mardin, Siirt, Batman, Şırnak’ta Terörle Mücadele Şubelerine bağlı polis ekipleri evlere ve kurumlara baskınlar düzenledi.
Soruşturma kapsamında İHD Diyarbakır Şubesi’nde, BDP’nin birçok ildeki binalarında, KESK Genel Merkezi’nde, çeşitli illerdeki BDP’li belediye binalarında, Kurdî-Der’in Diyarbakır binalarında, TUHAYDER’de, Kayapınar Cegerxwîn Kültür Gençlik Merkezi’nde, Dicle Fırat Kültür Merkezi’nde Eğitim-Sen Diyarbakır ve Şanlıurfa Şubelerinde arama yapılırken; aralarında BDP Merkez Yönetim Kurulu üyesi Tuncer Bakırhan, BDP eski milletvekili Fatma Kurtulan, DİHA muhabiri Murat Çiftçi, KESK uzmanı İsmet Aslan’ın da bulunduğu şimdilik 45 kişinin gözaltına alındığı; Ankara’da Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’nın evine ve bürosuna baskın yapılarak arama yapıldığını öğrendik.
Yeni Strateji Dur Durak Tanımıyor
Böylece Hükümetin merkezden planladığı yeni stratejinin bir hamlesi daha gerçekleştirildi. Türkiye millî birlik ve beraberlik projesinde bir adım daha attı! Ayrıca Başbakanın Leyla Zana’yı hedef alan açıklamaları da karşılığını buldu. Özel yetki savcılar ve mahkemeler de siyasal iktidarla ne kadar iç içe çalıştıklarını bir kez daha kanıtladı.
Bugün İHD Diyarbakır Şubemizde de polis tarafından arama yapılmış, dernekte bulunan tüm bilgisayarların hard disklerinden imaj alınmış ve çeşitli dernek dokümanlarına el konulmuştur. Arama ve el koyma ile ilgili olarak İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın 2010/521 soruşturma nolu dosyası kapsamında talepte bulunulmuş, bu talep İstanbul 10. Özel Yetkili ve Görevli Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/400 sayılı arama el koyma kararıyla kabul edilmiştir. İHD Diyarbakır Şubesi’ne yönelik bu arama ve el koyma kararında şube yönetici ve çalışanlarıyla ilgili hiçbir işlem yapılmadığı halde doğrudan doğruya tüzel kişiliğe yönelik karar verilmesi açıkça hukuka aykırı ve keyfidir. Kararda hiçbir somut gerekçeye yer verilmemiştir. İstanbul Savcılığı’nın Diyarbakır’da bulunan bir dernekle ilgili bir soruşturma yürütmesi de CMK’ya da açıkça aykırıdır. İHD Genel Merkezi bu hususla ilgili gerekli girişimlerde bulunmuştur.
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’ni açıkça ihlal etmiştir. Ağır hak ihlallerinin giderilmesi noktasında 1986 yılından beri mücadele eden derneğimizin Diyarbakır Şubesi’nin bu kadar keyfi bir şekilde aranması ve belgelerine el konulması kabul edilemez.
Türkiye, otoriter yönetim anlayışından totaliter rejime doğru hızla ilerlemektedir. Siyasal iktidarın bu gidişte sorumluluğu açıktır. Siyasal iktidarı demokrasiye bağlılığa davet ediyoruz. İnsan hakları savunucularının mücadelesi, tüm engelleme çabalarına rağmen, devam edecektir.
İnsan Hakları Derneği