İnsan Hakları Derneği kurulduğu 1986 yılından beri coğrafyamızda yaşanan toplumsal sorunların ve Kürt Meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesini savunagelmiştir. Özellikle 1990’lı yıllarda Kürt Meselesinde şiddet ve savaş politikalarının tek çare olarak görüldüğü ve toplumun önemli derecede susturulduğu dönemde de İnsan Hakları Derneği Barış ve diyalog yolunun tercih edilmesi konusundaki çağrısını ve çabasını sürdürdü. Şüphesiz ki; bu topraklarda Barış Hakkını savunanların karşılaştığı zorluklardan İnsan Hakları Derneği de nasibini aldı. İnsan Hakları Derneğinin 23 üye ve yöneticisi savaş politikalarının sürmesini isteyen karanlık güçlerce katledildi. İki kez derneğimizin genel merkez binasında genel başkanlar silahlı ve fiziki saldırıya uğradı. Barışın bedeli ne olursa olsun insan hakları savunucuları olarak bu bedeli ödemekten asla çekinmedik.
En cılız barış girişimlerine dahi İnsan Hakları Derneği büyük önem atfederek destekledi. Başarısız sonuçlanan Çözüm Süreçlerinde de İnsan Hakları Derneği kurumsal olarak önemli görevler üstlendi ve sürecin devamı konusunda da Barış çağrılarını yineledi. 24 Temmuz 2015 tarihinde Çözüm Sürecinin bitmesi ve yeniden çatışmalı dönemin başlamasından bugüne kadar da İnsan Hakları Derneği defalarca Barış çağrılarını çeşitli eylem ve etkinliklerle sürdürdü. Son olarak 1 Eylül 2022 tarihinden beri 26 aydır Barış Nöbeti eylemlerini sürdürmekteyiz. 16-17 Mart 2024 tarihinde Diyarbakır’da Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı düzenleyerek barış ihtiyacı ve olanaklarını tartışarak kamuoyuyla paylaştık. İHD 38 yıldır kesintisiz Barış mücadelesi yürüten bir dernek vasfını hiçbir dönem kaybetmedi.
1 Ekim 2024 tarihinde TBMM de başlayan ve her geçen gün yeni boyutlar kazanan Barış ve Demokratik Çözüm tartışmalarını İnsan Hakları Savunucuları olarak önemli ve değerli bulduğumuzu ifade etmek isteriz. Kuşkusuz bu sürece gelinmesinde Barış annelerinin, Cumartesi Annelerinin, Mahpus Yakınlarının ve İnsan Hakları savunucuları ile hak ve hukuk örgütlerinin her türlü baskı ve yargı tacizine karşın ısrarla yürüttükleri Tecridin Kaldırılması, İnsan Haklarına dayalı demokratik barışçıl politikalara dönülmesi çağrısının önemli ve etkili olduğunu düşünüyoruz.
Başarısızlıkla sonuçlanan çözüm süreci sonrası yaşanan şiddetli çatışmalı dönem ve demokratik hakların kullanılmasının askıya alınması demokratik kitle örgütlerinin başlayan tartışmalara temkinli yaklaşmalarına yol açmış görünmektedir. Gündemi işgal eden yeni bir Barış ve Çözüm Süreci tartışmaları önemli olmakla birlikte; güven verici adımlarla sürecin samimiyeti ve ciddiyeti ortaya konulmalıdır. Halen demokratik hakların kullanımının ciddi baskı altında bulunduğu bir gerçektir. Öte yandan İfade, toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü konusunda da yasakçı anlayış devam etmektedir. Halen Cumartesi annelerinin eylemine getirilen 10 kişiyle sınırlandırılmış katılım baskısı devam etmektedir. Barış Annelerinin barış talepli etkinlikleri şiddetle engellenmiştir. Halen gazeteciler tutuklanmakta ve yargılanmaktadır. Ağır Hasta Mahpuslar sağlık hakkına erişememekte ve hapishanelerde hayatlarını kaybetmektedirler. Kürtçe Müzik dinledikleri ve halay çektikleri için onlarca kişi tutuklanmış durumdadır. Halen Kürt sivil siyasetçiler ile gezi davasında yargılananlar hukuksuz bir şekilde hapishanede tutulmaktadır. Kürt Meselesinin çözümünde temel bir aktör olduğu devleti yönetenlerce de ifade edilen Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve izolasyon halen devam etmektedir.
İnsan Hakları Derneği olarak 1 Ekim 2024 tarihinde TBMM çatısı altında başlayan ve giderek söylem düzeyinde önemli bir aşamaya evrilen Barış ve Çözüm tartışmalarını anlamlı ve önemli bulduğumuzu tekrardan ifade etmek isteriz. Bu anlamlı söylemlerin demokratik kamuoyunda karşılık bulabilmesi için yukarıda saydığımız yasakçı anlayışın ve politikaların derhal terk edilmesi ve güven arttırıcı adımların ivedilikle atılması gerekmektedir. Bir önceki Çözüm Sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açan durumlardan ders çıkarılarak; Sivil toplum örgütleri, hak ve hukuk örgütleri ile emek ve meslek örgütlerinin sürece dair söz söyleme olanakları ve mekanizmaları acilen yaratılmalıdır.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ