11 Nisan 2015 günü Ağrı ili Diyadin İlçesi Yukarı Tütek Köyü kırsalı Tendürek Dağı eteklerinde yaşandığı belirtilen silahlı çatışma ile ilgili kamuoyuna yansıyan bilgiler olayın vahim düzeyde olduğunu göstermiştir.
Bilindiği gibi 21 Mart 2013’ten beri fiili bir çatışmasızlık yaşanmaktadır. PKK’nin ilan ettiği 8. Ateşkes sürecini siyasal iktidarın onayı ile TSK uymuş ve böylece fiili bir çatışmasızlık ortamı doğmuştur. Bu süreçte yapılan yasal değişiklikler ile jandarma veya kara kuvvetlerine bağlı silahlı birliklerin kırsal bölgelerde operasyon yapması vali onayına tabi tutulmuştur.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Ağrı Valisinin talebi ve onayı ile Tendürek Dağı eteklerine bir askeri birlik gönderilmiştir. Kamuoyuna yansıyan gerekçeye göre yapılacak fidan dikme etkinliğine PKK gerillalarının katılacağı ve halka siyasi propaganda yapacağı, bu nedenle de bunun önlenmesi için askeri birlik gönderildiğidir. Bu gerekçe ile kırsal bölgeye askeri birlik göndermek asker ile gerillanın çatışmasını istemek demektir. Bilindiği gibi Türkiye Kürdistan’ının dağlık kırsal bölgesinde binlerce PKK gerillası bulunmaktadır. Son iki yıldır da fiili bir çatışmasızlık ile sorun İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerle çözülmeye çalışılmaktadır. Böylesi bir durumda bir valinin askerlerin yaşamlarını tehlikeye atacak bir operasyona göndermesi şüphe ile karşılanmalıdır.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre operasyon yapan askeri birlik ile gerilla arasında silahlı çatışma yaşanmış, çatışmayı duyan Diyadin halkı çatışma bölgesine giderek çatışmayı durdurmuş, yaralı halde bulunan askerleri çatışma bölgesinden çıkarmış, çatışmayı durdurmaya çalışan sivil halka askerler tarafından ve özellikle de helikopterlerden ateş açılmış, bu olaylar sonucunda sivil halktan Cezmi Budak ile Serhak Kızılay isimli gerila yaşamını yitirmiş, 4 asker ile bir sivil yaralanmıştır.
Öncelikle Ağrı Valisinin hangi gerekçeye dayalı olarak askerleri operasyona gönderdiğinin açığa çıkarılması bakımından İçişleri Bakanlığının görevlendireceği Mülkiye Başmüfettişleri tarafından soruşturulması gerekmektedir. Bununla beraber Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığının olay hakkında etkili soruşturma açarak olayın sorumluları hakkında kamu davası açması ve bu olayda cezasızlığa izin vermemesi gerekmektedir.
Barış ve çözüm sürecinin geldiği aşamada 28 Şubat 2015 deklarasyonuna ve Abdullah Öcalan’ın 21 Mart 2015 günü okunan mektubuna uygun olarak izleme kurulunun oluşturulması ve diyalogdan müzakereye geçişin sağlanarak bu tip olaylara bir daha meydan verilmemesi gerekmektedir.
7 Haziran 2015 seçimleri öncesi çeşitli provokasyonlarla siyasal süreci etkilemeye dönük girişimlerin barış sürecini olumsuz etkileyeceği ve siyasal taraflara hiçbir fayda getirmeyeceğinin bilinmesi gerekmektedir. Ortadoğu’nun ateş çemberinde olduğu bir dönemde ülkemizdeki barış ve çözüm sürecinin başarıya ulaşmasından başka bir seçeneğimiz olmadığını siyasal iktidarın kavraması ve buna uygun adımları atması gerektiğini vurgulamak isteriz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ