BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN ÖNCELİKLE TERÖRLE MÜCADELE KANUNU KALDIRILMALIDIR

Devlet Bütün Kurumlarıyla Özel Hayatımızı Gözetliyor!

TBMM gündemine alınan “TCK’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” basın özgürlüğünü sağlama iddiası ile Hükümetçe hazırlanmıştır. Kanun tasarısını incelediğimizde, tasarının gerekçesinde istihbari dinleme, izleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ile ilgili MİT, EGM ve JGK faaliyetlerinin, “hukuka aykırı olarak” ibareleri altında gizlendiği ve bu şekilde özel hayatla ilgili elde edilen verilerin soruşturmalarda kullanılabileceği, bunların aleniyete intikal ettikten sonra yayınlanabileceği anlamı çıkmaktadır. Hükümet özel hayatın gizliliğinin korunması noktasında bir adım daha ileri gitmiş, özel hayatı tamamen korumasız bir noktaya sürüklemiştir. Tasarı bu yönü ile Genel Kurul da düzeltilmelidir.

Özel Hayatımız İfşa Ediliyor!
Tasarının 1. maddesinde ve 3. maddesinde “hukuka aykırı olarak” elde edilen özel hayata ilişkin görüntü, ses ve haberleşmelerin suç oluşturmayacağına dair ekleme yapılarak istihbarat amaçlı özel hayatla ilgili verilerin kullanılabilmesine imkan tanınmıştır. Özel hayatı korumasız bırakan bu anlayıştan vazgeçilmelidir. Tasarının 4. maddesinde ise gereksiz bir düzenleme yapılarak özel hayatla ilgili ifşa edilen bilgilerin yayınlanmasının suç olmayacağı belirtilmiştir.  Oysa basın özgürlüğü gereği aleniyete intikal etmiş bilgilerin kullanılması mümkündür. Bu düzenlemenin kanuna yazılmasının gereği yoktur. Bu durumda bu şekilde bilgiler aranıp, bulunacak ve özellikle yayınlanacaktır.

Masumiyet Karinesi Basın Yayın Organlarının İnsafına Bırakılıyor!
Tasarının 6. maddesi ile soruşturmaların gizliliğinin ihlal edilmesinde suçun oluşumu için yeni kriterler getirilmiştir. Bu kriterlerin uygulanması adil yargılanma hakkının ihlalini doğurabilir. Özellikle soruşturmanın gizliliğinin sınırlandırılmasında masumiyet karinesinin ihlali yolu ile adil yargılama hakkı ihlal edilebilecektir.

Hükümet tasarısında basın özgürlüğünü sağlamak amacı ile yapılan düzenlemeler başka özgürlük alanlarına örneğin özel hayatın gizliliği, haberleşmenin gizliliği, masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkına müdahale ederek, bir denge kuramamıştır.

TMK Kaldırılmadan Basın Özgürlüğü Hayal!
Basın özgürlüğünün sağlanabilmesi için yapılması gereken, öncelikle TMK’nun kaldırılmasıdır. 20 yıldır varlığını koruyan TMK’da en aleyhte düzenlemeler 2006’da yapıldı. Bu siyasal iktidar döneminde TMK’nun açıklama ve yayınlama başlıkla 6. maddesinde yapılan suç tanımı ile terör  örgütleri başlıklı 7. maddesinde yapılan suç tanımı nedeniyle şu anda cezaevinde birçok gazeteci bulunmaktadır. Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması isteniyorsa TMK bir bütün olarak kaldırılmalı, TCK 220/6-7-8, 314/3 yürürlükten kaldırılmalıdır. Gazetecilerin mesleki faaliyetlerini yaparken yasa dışı silahlı örgüt üyesi olarak suçlanmaları bu yasalardan kaynaklanmaktadır. Kamuoyunun bu durumu bilmesi ve hükümetin yargı yolu ile baskı politikasının sonucunda bu tutuklamaların gerçekleştiğini anlaması gerekir.

Özgür Gündem Gazetesi Basın Özgürlüğü Sembolüdür
TMK’nın en büyük mağdurlarından olan Özgür Gündem Gazetesi’nin 17 yıl aradan sonra tekrar yayın hayatına kavuşması bu anlamda verilen anlamlı ve onurlu bir mücadeledir. Gelin görün ki 1991 de çıkan TMK halen yürürlüktedir ve Özgür Gündem Gazetesi yine bu kanundan dolayı mağdur edilecektir.

İsmail Beşikçi ve Düşünceye Özgürlük
TMK’nun mağdurları arasında gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in yanı sıra Birgün Gazetesi yazarı Hakan Tahmaz’ı, Azadiya Welat Gazetesi yazar ve muhabiri Vedat Kurşun’u anmak gerekir. Tabi ki çok sayıda gazeteci olduğunu unutmamak gerekir. TMK’nın üzerinde belki de en çok uygulandığı kişi Sosyolog İsmail Beşikçi’dir. Beşikçi hocamıza Çağdaş Hukukçular Derneği’nin güncel hukuk dergisine vermiş olduğu beyanatlar nedeni ile propagandadan ceza verilmesi, TMK’nın tüm yurttaşlar açısından ne kadar önemli bir baskı aygıtı olarak kullanıldığının kanıtıdır. İsmail Beşikçi, TMK nedeniyle ömrünün önemli bir kısmını cezaevinde geçirmiş bir aydındır. Düşünceyi ifade özgürlüğünün sembol ismidir.

Özgürlükler için Özel Yetkili Mahkemelere Son
Yayınlanmamış bir kitabın toplatılıp yok edilmesi kararı yeni uygulanan bir yöntem değildir. 1991 de yürürlüğe giren TMK’dan öncede eski TCK’nın 141 ve 142’ye dayanılarak uygulanan yargı pratikleri idi. Bu kararlar önce DGM’ler, sonra özel yetkili mahkemeler aracılığı ile uygulanmaktadır. Bu özel merci niteliğindeki özel(!) Mahkemeler TMK’yı uygulamaktadır. Terörle mücadele kanunu, sadece ifade özgürlüğünü değil henüz ifade edilmemiş düşünceleri de yasaklayan bir kanundur. Düşüncenin suç sayıldığı bir ülkede basın özgürlüğünü sağlama iddiasındaki hükümetin samimiyetsizliği ortadadır.

Sonuç itibari ile basın özgürlüğü için önce TMK kaldırılmalı, TCK’daki hükümler haklar arasında özgürlükler lehine yorum yapılıp bir denge kurularak yeniden düzenlenmelidir.

Öztürk Türkdoğan
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın