Bir tekzip açıklaması daha yapmak zorunda bırakılıyoruz.

 

İki gündür Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan, Abdullah Öcalan’a ait olduğu belirtilen ifadelerin bugünkü (18 Mart 1999) bölümünde, Abdullah Öcalan’ın, İHD’ni, PKK’ye “yakın teşkilat” olarak nitelendirdiği, belli ki ifadelerin önceki bölümlerinde bazı adlardan söz ettiği için, “bu atanan şahıslar” dediği ve “böylece bir işbirliği içine girilmiş oldu” açıklamasında bulunduğunun “öğrenildi”ği yer almaktadır.

Önce, her hukuk normunun etik özü de bünyesinde barındırdığını vurgulamak isteriz. Basın Yasası’nın 30. maddesi’nin uygulamasının, etik ilkelere dayalı yapılmasının gereğine inanırız. Ayrıca biz, iletişim özgürlüğünün de sınırlarının en geniş ölçüde tutulması gereğine inanırız. Haber alma, verme, araştırma ve yorumlamanın sınırlarının Türkiye’de sorunlu alanlardan olduğunu biliyoruz. Genel olarak ifade özgürlüğünü, özel olarak basın ya da iletişim özgürlüğünü savunuyoruz.

Türkiye’de, pek çok kez iddianamenin dava açılmadan basın yayın kuruluşlarına verildiğine, bununla da yetinilmeyip, sanık ve vekillerinden gizli tutulan hazırlık soruşturması ifadelerinin ve bazı evrakların da basın yayın kuruluşlarına verildiğine tanık olunmaktadır.

Her insan hakkı, insan için bir “değer”i ifade eder. Savunma hakkı ve kişilik hakları da birer “değer”dir. Gizli olduğu kural olarak kabul edilen bir belgenin, varlığı, nasıl düzenlendiği ve içeriğinin doğruluğu tartışmaya açıktır. Böyle bir belgenin varlığından ve içeriğinden habersiz kişilerin görüşlerine başvurulmadan yayın yapılmasının yayın yapanlar açısından meslek ilkelerine; belgeyi verenler açısından “kamu görevlisi olma niteliğine” ve genel olarak hukuk ilkelerine aykırılığı da açıktır.

İHD yöneticileri atanmazlar, seçilirler.

İHD Genel Kurulları devletin görevlilerinin gözetim ve denetiminde yapılır.

1992 Genel Kurulu 3 listenin, 1994 yılı genel kurulu 2 listenin, 1996 yılı genel kurulu 3 listenin, 1998 yılı genel kurulu 2 listenin yarışması ve her seferinde ortalama 500 delegenin katılımı ile yapılmıştır.

İHD yasal ya da yasa dışı herhangi bir siyasi örgütün yan kuruluşu, yakını ya da bağlı kuruluşu değildir ve bunu da herkes bilmektedir. Türkiye’nin dört bir tarafında şu anda çalışmalarını sürdüren, binlerce insanın üyesi olduğu, her birinin farklı siyasi görüşleri bulunan insanları, yasa dışı bir örgütün yörüngesinde göstermeye kimsenin hakkı olmamak gerekir. Bırakınız böyle bir ilişkiyi, İHD’nin tarihinde yüzlerce genel merkez yöneticisi ve şubeleri de saydığınızda binlerce şube yöneticisi görev yaptı. Bu 13 yıl boyunca değil gündem maddesi olarak, gündem maddesi teklifi olarak bile, yasal ya da yasa dışı bir siyasi örgütün teklifi gündeme getirilmemiştir. Türkiye’nin insan hakları aktivistleri ve İHD’liler, buna izin vermezler.

İHD’ni eleştirme hakkına herkes sahiptir. Eleştirilerden de yararlanıyoruz.

İHD’ni, yasa dışı örgütlerle bağlantısı olan bir kuruluş olarak nitelemek, insan hak ve özgürlüklerinin Türkiye’de yeşermesine ve demokratik standartların yükseltilmesine bir katkı sağlamaz. Tersine, hak ve özgürlük alanının daraltılmasına hizmet eder.

Çünkü İHD, kimseye, dilini, cinsiyetini, milliyetini, sınıfını,siyasi ya da dini inancını sormadan, insan hak ve özgürlükleri için çalışmalar yapıyor. Kimseden talimat almıyor, kimseye talimat vermiyor. Yalnızca evrensel standartları gözetiyor.

Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1998 tarihinde Genel Kurulu’nda kabul edilen, İnsan Hakları Savunucularının Korunması Deklerasyonu, özellikle baskıcı rejimlerde çalışmalarını sürdüren insan hakları aktivistlerinin ve kuruluşlarının karşılaştıkları muameleden dolayı kabul edilmiştir. Deklerasyonda sözü edilen hemen tüm sorun alanları, Türkiye’de yaşanmaktadır.

İHD yönetici ve üyeleri, kendi özgür iradeleriyle ve ulusalüsütü insan hakları belgelerini esas alarak çalışmalarını yürütmekte ve yöneticilerini seçmektedir.

Hiçbir yorum ve yakıştırma, ekonomik ya da siyasi çıkar peşinde koşmaksızın ,gönüllü olarak insan ve değerlerini savunan İHD’lileri, sürdürdükleri tutarlı çizgiden alıkoyamayacaktır. Ülkemizde, hiçbir ihlalin gizli kalmasına izin vermeyeceğiz. Bütün engellere rağmen, Türkiye’de insan haklarına dayalı bir düzenin yerleşmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Hüsnü Öndül
Genel Sekreter

Bir cevap yazın