Jı Zımanê Kurdî re Âzadi
Türkiye’de Kürtçeye karşı olan tahammülsüzlüğü doğrusu anlamış değiliz. Doğu ve Güneydoğu’da bulunan cezaevlerindeki ihlaller son dönemlerde durmadan artarak devam ediyor. Kötü muamele ve işkence uygulamaları, yasalarla kazanılmış hakların cezaevi idaresinin keyfi davranışlarıyla kullandırılmaması, siyasi görüşünden dolayı dış dünyadan izole edilmesi, kapasitesinin üstünde tutukluları barındırmasından dolayı yerlerde yatılması gibi tutuklu ve hükümlülerin sorunlarına karşı olan duyarsızlık ve ilgisizliğin yanından bir de tutuklu ve hükümlülerin anne ve babalarıyla ana dilleri olan Kürtçe konuşamaması, konuştuğunda engellenmesi, askeri hastanede hasta ziyaretinde ziyaretçilerin kendi aralarında Kürtçe konuşulmasına izin verilmemesi, sert bir dille yasaklanması doğrusu devletin Kürtçeye olan yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır.
Bir yandan 29 Mart 2009 yerel seçimler öncesi kamuoyuna açılımlar yapıldığı havasını, vermek amacıyla Kürtlerin genel kabul ettiği yetkin ve uzman sanatçılarından muhataplarından ziyade, bu işi salt ticari kaygılarla yapanlarla kotarmaya çalışırken, bir yandan da askeri hastanelerde koridorda kendi aralarında Kürtçenin kullanılmasına izin verilmemesi, ailesiyle evi arayarak haftalık telefon görüşünde Kürtçe konuşmasına izin verilmeyip telefonun kapatılması çelişkinin ne kadar vahim boyutta olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Son dönemde ailelerini telefonla arayıp onlarla Kürtçe konuşmaya çalışanların konuşması ile görüşte aile üyeleriyle Kürtçe konuşanların konuşması kesilmektedir. Bu yasakçı uygulamaya dair bölge cezaevlerinden yüzlerce başvuru aldık. Yine bazı Cezaevlerine Kürtçe günlük gazete olan Azadiya Welat ile Kürtçe şiir, öykü, roman gibi kitapların da alınması keyfi olarak engellenmektedir.
Bu keyfi ve hukuk dışı uygulamalar karşısındaki girişimler de sonuçsuz kalmaktadır. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na yaptığımız başvurular neticesinde bizlere bildirilen Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 88. maddesinin (p) bendine göre “ Telefon görüşmeleri Türkçe yapılır. Ancak hükümlünün Türkçe bilmemesi veya görüşeceğini bildirdiği yakınının mahallinde yaptırılacak araştırma ile Türkçe bilmediğinin tespit edilmesi halinde, konuşmasının yapılmasına izin verilir’ denilmektedir.
Bu işlem ulusal ve ulusal üstü belgelere ve temel insan hakları hukukuna aykırıdır. Bir insan cezaevinde olan yakını ile istediği dilde konuşabilmelidir. Bunun Adalet Bakanlığı tarafından tüzükle düzenlenip birçok şarta, araştırmaya, incelemeye bağlı olarak, incelemeyi yapacak güvenlik güçlerinin, ikna olup, olumlu rapor vermesiyle uygulanmasını, gayri insani bir muamele olarak görmekteyiz. İnsanların Türkçe bilmeme koşulu bile baskının var olduğunun ispatıdır.
Aslında bu zorlu ve dolambaçlı yollar ile Kürtçeye getirilen yasak, Devletin Kürt sorununa bakışını açıkça ortaya koymaktadır. Burada başka dilde konuşamaz ibaresi Kürtçeye getirilen bir yasaktır. Kürt halkı bu ülkenin bir realitesidir. Anadolu gibi çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bir coğrafyanın halklarının dillerini inkar edip, onları tek dille iletişime zorlamak, yasakçı zihniyeti açıkça ortaya koymaktadır.
Şubemize yapılan 2 başvuru Kürtçeye uygulanan yasağın boyutunu gözler önüne koymaktadır.
“22 Aralık 2008 günü derneğimize başvuran Nurettin Evset ile Medeni Aslan Diyarbakır Askeri Hastanesinde giriş kapısında beklerken kendi aralarında Kürtçe konuştuklarını, nöbetçi, astsubayın konuşlarına müdahale tiklerini, burada Kürtçe konuşamayacaklarını, sert bir dille onlara aktardıklarını, bu durumun kendilerini tedirgin ettiğini, ana dillerini nerde konuşup konuşmayacaklarına dair kaygı yaşadıklarını, ana dillerini konuşmak istediklerini ifa ettiler.”
“23 Aralık 2008 tarihinde derneğimize başvuruda bulunan M. U. (isminin yazılmasını istemiyor) adlı anne Bayburt Cezaevinde tutuklu bulunan oğlu Mehmet’in 2007’de işlediği bir suçtan dolayı müebbet ceza aldığını, Bayburt Cezaevine nakledildiğini belirtti. Her hafta oğluyla telefon aracılığı ile görüştüklerini fakat geçen hafta oğlunun kendilerini aradığında kızının telefona çıktığını, abisinin Kürtçe konuştuğu için cezaevi yönetiminin kendisine kızdığını, ‘Kürtçe konuşabilmesi için ailesinin savcılıktan izin alması gerektiğini söylediğini’ bildirdi. Anne M.U.’nin bu hafta da yapılan telefon görüşmesinde oğlunun Kürtçe konuştuğu için cezaevi yönetiminin oğluna kızdığını ve telefon görüşmesini yarıda kestiklerini söyleyip tarafımızdan yardım talep etmektedir.”
Siyasetçilerin Kürtçe konuşmalarına, Belediye Başkanlarının Kürtçe bastırdıkları davetiye, kitap, afişlere soruşturma açılmakta, cezalar verilmektedir. İnsan Hakları Derneği olarak Türkçenin, Kürtçenin, Arapçanın ve diğer dillerin nerede kullanılıp, nerede kullanılmayacağının tüzüklerle yasaklanmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu gün herkes çok iyi biliyor ki hiçbir halk, kendi ana dilinden kolay kolay vazgeçmemiştir. Bir insanın kendi ana diliyle konuşmasını yasaklamak, evrensel temel insan hakları hukukunun en fazla karşısında olduğu bir uygulamadır.
Dil, insan kimliği için temel bir unsurdur. Bireyler açısından olduğu gibi, toplumla ilişki açısından da kendini tanımlama için temel bir referans noktası oluşturmaktadır. Demokratik toplumlarda anadil, kişi kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Anadilde eğitim de temel insan haklarından birisidir.
Dil sadece bir iletişim aracı değil, hayattan daha fazla haz alabilmenin, çok iyi iletişim kurabilmenin de temel ölçütüdür. Yabancısı olduğunuz bir dilde, o dili bilseniz dahi iyi iletişim kuramayacağınız ve sorunlarınızı iyi anlatamayacağınız bir gerçektir.
Hastanelerde, Cezaevlerinde kısaca kamusal alanda Kürtçe hala yasak. Cezaevlerinde ailelerini telefonla arayan tutuklu ve hükümlülerin Kürtçe konuşmalarının engellenmemesini, yine aile ile cezaevlerinde yaptıkları görüşlerde de Kürtçe konuşmalarının engellenmemesini, cezaevlerine Kürtçe günlük gazetenin, Kürtçe kitapların alınmasını, bu yasakçı zihniyetin ürünü olan uygulamalardan vazgeçilmesini, cezaevlerinde Kürtçeyi yasaklayan ilgili Tüzük’ün 88. maddesinin kaldırılmasını, cezaevlerindeki keyfi muamele ile kullanmalarına izin verilmeyen sosyal hakların geri verilmesini, alel acele seçim yatırımı kokan Kürtçe Heşt Tv. yerine Kürtçe konuşmanın kamusal alanda öncelikle serbest bırakılmasını, okullarda okutulmasını, Kürtçe üzerindeki baskının artık sona ermesini talep ediyoruz.
Av. Muharrem ERBEY
İHD Diyarbakır Şube Başkanı
Ve Genel Başkan Yardımcısı