BURSA İNEGÖL LİNÇ GİRİŞİMLERİ İNCELEME VE ARAŞTIRMA RAPORU

BURSA İNEGÖL LİNÇ GİRİŞİMLERİ İNCELEME VE ARAŞTIRMA RAPORU

04 Ağustos 2010

Bursa-İnegöl’de 25 Temmuz 2010 tarihinde bir minibüs sürücüsü ile birkaç kişi arasında başlayan kavgada meydana gelen yaralanma olayından sonra, ilçede yayılan söylentiler üzerine gelişen olaylar bir Kürt-Türk çatışmasına dönüştürülmek istenmiştir. Olayların gelişme seyri başta İnsan Hakları Derneği olmak üzere, yerel halkı ve demokratik kitle örgütlerinin büyük bir endişe duymalarına neden olmuştur. Bu nedenle İnsan Hakları Derneği bir heyet oluşturarak 30 Temmuz 2010 tarihinde İnegöl’e giderek inceleme ve araştırmalarda bulunmuştur. Heyetimiz; İnegöl Kaymakamı Durmuş Gençer ve beraberinde İlçe Emniyet Müdürü ve Garnizon Komutanı, İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Eğitim-Sen temsilcisi, Ses temsilcisi, BDP Bursa il eş başkanları Hüseyin Armağan ve Ayla Yıldırım, olayda yaralanan Şaban Demir, olaya karışanların yakınlarından Bayram, işyerlerine saldırı yapılan iki esnaf ve halktan insanlarla görüşmeler yapmıştır.

OLAY
25 Temmuz 2010 tarihinde Bursa İnegöl’de bir minibüs sürücüsü ile minibüsün arkasında seyreden otomobilde bulunan birkaç kişi arasında başlayan ağız dalaşından sonra, minibüsün tekrar aynı güzergâhtan geçmesiyle gerçekleşen karşılaşmada taraflar arasında yaşanan kavga nedeniyle 5 kişi yaralanmıştır.. Olayla ilgili olarak 3 kişi  şüpheli olarak gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınanların yakınlarından oluşan yaklaşık 20 kişilik bir grup karakolun önünde toplanmış ve bu sırada ilçede “Kürtler Türklere saldırdı iki kişiyi öldürdü” söylentisi hızla yayılmıştır. Toplanan kalabalık  gözaltına alınanların kendilerine teslim edilmesini istemiş  ve karakolda gözaltında olan şahısların yakınlarına saldırma girişiminde bulunmuşlardır.. Emniyet mensupları, gözaltına alınanların yakınlarını emniyet çevresinden uzaklaştırmaya çalışmış,  fakat  20 kişilik Kürt kitlesinin güvenliğini sağlayamamıştır. Kalabalık arttıkça bekleyen Kürt ailelere saldırı teşebbüsleri şişe, taş ve başka kesici cisimlerle devam eder. Saldırıya maruz kalan bu grup,  “Polisin iradesi hilafına zorla” Polis Karakolu’nun içine sığınmışlardır. Hızla artan kalabalık “Kahrolsun PKK, Şehitler ölmez vatan bölünmez, Burası İnegöl buradan çıkış yok, Kahrolsun Kürtler, İnegöl size mezar olacak” vb sloganları atarak karakola saldırmaya başlamıştır. Saldırılar, belediye binasına, banka şubesine, Kürtlere ait  işyerlerine yönelerek devam etmiştir. Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları Huzur (Karadere) Mahallesi’ndeki halk,  karakola sığınmış olan akrabalarının can güvenliğinden endişe duyarak, ayrıca bulundukları mahalleye de saldırı olabileceği endişesiyle mahallenin de girişi olan Bursa-Eskişehir karayolunu trafiğe kapatmışlardır. Huzur Mahallesi ile Şehir merkezi yaklaşık 10 km mesafede bulunmaktadır. Bu uzaklık Kürtlere dönük saldırıların sonucunun daha ağır olmasına engel olmuştur. Gerginlik ilçenin tamamında sabaha karşı saat: 04.30 sıralarına kadar devam etmiştir.

AMAÇ
Kürtlere yönelik geliştirilen ve halk arasında asılsız ve provakatif söylentilerle büyütülen saldırganlık eğilimi ve düşmanlık, birçok kitlesel katliamda karşımıza çıkan kirli bir oyunun yeniden sahneye konulmaya çalışıldığını göstermektedir. Bu saldırganlığın daha büyük olaylara ve katliamlara yol açmadan önlenmesi için olayların gerçek boyutlarını açığa çıkarmak, toplumu ve yetkilileri uyarmak, objektif bilgilere dayalı olarak hazırlanacak raporu kamuoyu ve yetkililerle paylaşmak amacıyla İnsan Hakları Derneği olarak bir heyet oluşturulmuştur.

HEYETİN OLUŞUMU
Heyet, İHD MYK üyesi ve Marmara Bölge Temsilcisi Rıza Dalkılıç, İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Abdulbaki Boğa, İHD Bursa Şube Başkanı Av. Mustafa Yağcı, İHD Bursa Şube Yönetim Kurulu üyesi Av.Enver Hakan Özdemir, İHD Bursa Şube Yönetim Kurulu üyesi Av.Ayşe Batumlu, Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Av. Gül Emek ve Bursa Barış Meclisi Üyesi Azra Aydoğdu’dan oluşmuştur.

YAPILAN GÖRÜŞMELER
İnegöl Belediye Başkanı, Alinur AKTAŞ : “ İlçemiz, Boşnak, Çerkez, Arnavut, Abhaz, Kürt gibi birçok farklı etnik yapıya sahip toplumsal kesimlerin bir arada yaşadığı bir yerdir. Kozmopolit niteliği nedeniyle küçük İstanbul olarak tanımlıyoruz. Şimdiye kadar ilçemizde yaşayan farklı kesimler barış içinde ve kardeşçe yaşadılar. Son yaşanan olay kesinlikle bir etnik çatışma değildir. Sarhoş, kendini bilmez gençlerden oluşan bir kitlenin yaptığı bir saldırıdır. Olayın arkasında siyasi bir gaye yoktur. Seçimlerde Kürtlerin yaşadığı Huzur Mahallesi’nde en çok oyu alan parti aday olduğum AKP’dir. Benzer olayların yaşanmayacağını düşünüyorum ama bunun garantisini veremem. Belediyeye de saldırı oldu, camlarımız kırıldı. Biz gece sabaha kadar şehirde faaliyet içindeydik ve normal hayata dönmek ve saldırının izlerini ortadan kaldırmak amacıyla çalıştık. İlçe sakinleri ve esnaf, sabah 08.00’den başlamak üzere normal sosyal ve ticari hayata başlamıştır. İlçede herhangi bir olay yaşanmamış gibi bir ortam vardır. Herkes normal hayatına başlamış durumdadır. İnegöl’ün böyle bir olayla anılması bizleri üzmüştür.

İşçilerin sosyalist Partisi İlçe Başkanı, Cahit AVCI : “Orhaniye Mahallesi’nde ana caddede seyreden ve içinde MHP’li olduğu söylenen bir özel otomobil hızla ilerlerken arkasında yolcu minibüsü bulunuyor. Taksi ani fren yapıyor. Minibüs çarpmamak için zor duruyor. Bu vaka ‘sivrinin kahvesi’ denilen mevkide gerçekleşiyor. Bunlar taksiden iniyorlar kahvede bulunanlar da geliyor ve Kürt minibüs şoförünü linç edercesine dövüyorlar. Şoförün akrabaları da bıçak ve sopalarla söz konusu kahveye geliyorlar herkese saldırıyorlar ve 5 kişiyi yaralıyorlar ve saldırıya karışan 6 tane Kürt gözaltına alınıyor.  İnegöl halkı arasında, ‘Bir silah alıp Huzur Mahallesi’ndeki Kürtlerin tamamını tarayacaksın’ şeklinde yaygın olan bir söylenti vardır. MHP Cerrah belde mitingi yapıldığı gün, Düzce ve Sakarya’dan mitinge katılanlar, Devlet Bahçeli gittikten sonra bunlar İnegöl’de kalıyorlar. Aynı gün Emel SAYIN konserine gidenlerin çoğu içkili ve uyuşturucu almışlardır. ‘Kürt-Türk kavgasında 2 kişinin öldüğü’ söylentisi yayılıyor, konserden çıkanlar ve mitingden gelenler hastanenin önüne gidiyorlar. Bu kitle yolda giderken, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez, Kahrolsun PKK’ vb sloganlar atıyorlar. Kürtlere ait olduğunu düşündükleri ‘Osmanlı Döner, Şaypa market ve Binbirçeşit mağazasını’ tahrip ediyorlar. Ayrıca otobüs durakları, 4 zabıta aracı, 3 polis aracını ve iş bankasını tahrip ediyorlar. Polis memurlarına saldırıyorlar. Emniyette bulunan gözaltındaki şahısların kendilerine teslim edilmesini istiyorlar. Gözaltındakilerin yakınları (yaklaşık 20 kişi civarı) emniyetin önüne geliyorlar. Gelen saldırganlar kendilerine saldırmak istiyor. Ziraat bankasının bulunduğu alanda korunmaya çalışmışlar ama durum tehlikeye girince zorla emniyete girmişler. Huzur Mahallesi’ndeki Kürtler (yaklaşık 5 bin kişi) sabah saat 05.00’ e kadar kendi güvenliklerini almak için Eskişehir-Bursa yolunu kapatmışlar. Burada sadece 2 polis aracı bulunmakta, fakat gece 03.00 civarı Bursa’dan 1 panzer ve bir otobüs Çevik Kuvvet polisi destek ekip olarak gelmiş. Ertesi gün Bursa Valisi muhtarlar, siyasi partiler ve STK’lar ile bir toplantı yaptı. Bende katıldım. Vali: ‘Bu yaşanan münferit bir olaydır, bir daha yaşanmayacaktır, devlet güçlüdür, tedirginlik olmasın bir daha böyle olaylar olmaz.’ Benim itirazım üzere, hala toplumda gerginlik olduğunu söylemem üzerine lafımı kesip dinlemeden, yine vali: ‘devlet yasa yapar herkes de buna uyar’ dedi.  Eğer bu olayda taraf olan Kürtler değil de bu ilçede yaşayan başka bir etnik unsur (Boşnak, Gürcü, vs…)  olsaydı bu linç girişimi gerçekleşmezdi. Bu kışkırtmayı yapanların MHP’li olduklarını herkes tarafından biliniyor. Yaralı olanların tamamı MHP’lilerdir. Olayı yönlendiren İnegölspor amigosu MHP’lidir. Yaralananların tamamı da bu amigonun arkadaşlarıdır.  Milliyetçi iş adamları, Başsavcı ve Emniyetle görüşerek, ‘olay sonrası tutuklanan 53 kişinin bırakılmasını ve ilçede oluşan zararları kendilerince karşılanacağı’ vaadinde bulunduklarını duydum.”

Eğitim-Sen Temsilcisi : “ Bu linç ve Kürt işyerlerini tahrip eden, ırkçı slogan atanların içinde, MHP’liler, anti-Kürt solcular, CHP’liler de vardı. Belediyeye saldırma gerekçesi aslında AKP’ye saldırı amaçlıdır. Devlet olay’dan sonra ciddi örgütlendiği ve gerekli tedbirleri aldığı için benzer olayların yaşanmayacağı kanısındayım. Olay gecesi 32 tane Polis memuru görevli olarak çalışmakta. Kişisel ve adli sorunlar etnik çatışmaya dönüştürülmüştür. Minibüs şoförü olan kişinin babası Muş’ta   Korucubaşı olarak çalışmış, İnegöl’de de tefecilik yaptığı, AKP’li olduğu ve devlet erkânı ile “iyi” ilişkiler içinde olduğu herkesçe bilinmektedir.

Sağlık Emekçileri Sendikası temsilcisi : “Yunus Emre Lisesi’nde okuyan gençler ile ilgili, kızlara laf atma hadisesinde taraflardan biri Kürt çocukları olduğunda halk arasında ‘Kürtler kızlarımızı elimizden alıyor’ gibi söylentiler geliştiriliyor. Kürtlerin yaşadığı Huzur Mahallesi kamu personelinin ‘sürgün’ olarak gönderildiği bir yer olarak bilinir. Uzun süre boyunca alt ve üstyapı hizmetlerinden faydalandırılmamışlardır. Aslında bu mevki ‘Karadere’ veya ‘Çakır’ olarak anılırdı. Devletin buranın adını ‘Huzur Mahallesi’ olarak değiştirmesi düşündürücüdür. Kürtlerin yoğunlukta olduğu bu mahallede tüm etnik unsurlar sorunsuz bir şekilde beraber yaşamaktadırlar. Bu mahalle insanları ‘güvenilir, emin’ insanlar olarak da bilinirler.
Kürtlere karşı toplumdaki genel yaklaşım ise ötekileştirmedir. Tüm kötü olaylar, Kürtlere yakıştırılır ve onlara mal edilir. Oysa olayın yaşandığı Orhaniye Mahallesi’nde gerçekleşen adli vakalar hiçbir mahallede yaşanmamaktadır. Geçmişte, bu ötekileştirme Gürcülere karşı yapılırdı. Şimdi ise bu Kürtlere dönük bir yaklaşıma dönüşmüştür. Bir ağaç kesilse, bir bisküvi çalınsa,  ‘Karadereliler (Kürtler) yapmıştır’ denir. Olaylarda toplam 3’ü bıçak yarası olmak üzere 33 kişi yaralanmıştır. Bunlardan 21’i polis memurudur. Halen hastanede tedavisi süren 3 kişi vardır. Polis memurlarından bir tanesinin tek gözünü kaybetme riski olduğu ve Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiğini biliyoruz. Diğerleri ayakta tedavi edilmişlerdir. Yaralıların bir kısmının kinli oldukları ve öç almayı düşündükleri söylenmektedir. Genç kesimde kinci bir yaklaşım söz konusudur. STK’ların olayları önlemede bir rol alma durumları yoktur.”

EMEP  Temsilcisi Ferit : Yaralılardan bir tanesi başına sopa darbesi ve beline bıçak darbesi almış fakat hastaneye gitmemiş. Yaralıların bir kısmında intikam alma duygusu hâkimdir. Minibüs şoförünün ailesi para satan bir aile (tefecilik yapan) ve ilçede güç gösterisinde bulundu.”

İnegöl Kaymakamı Durmuş Gençer, İlçe Emniyet Müdürü ve Garnizon Komutanı  : “ Bu olay adli bir olaydır. Siyasi veya etnik bir olay değildir. Olayın başlaması şöyledir, Minibüs şoförü durak olmayan yerlerde birden fazla kere yolcu alınca arkada beklemek zorunda kalan hususi otomobil korna çalıyor. Şoför elinde sopa ile aşağı iniyor ve tartışıyorlar. Yaklaşık bir saat sonra tekrar minibüs aynı güzergahı takiple aynı yere geldiğinde daha önce tartıştığı şahıslar minibüsün camına vurarak ‘aşağı in’ demişler ve kavga başlıyor. Kahvenin içine girip saldırma, yaralama gibi bir durum söz konusu değildir. Tüm toplu taşıma araçlarının içinde kamera vardır. Bu olaydaki aracın da içinde kamera olup aracın içindeki görüntüler emniyete intikal etmiştir. Bu saldırı stanpone gelişmiş bir olaydır. Etnik bir olaymış gibi söylenti yayılmıştır. Huzur Mahallesi’ndeki sakinlere ait olan toplu taşıma araçlarının çalışmadığını fark ettik ve mahalleye giderek araçlarını çalıştırmalarını sağladık. ‘İki kişi öldü’ diye bir spekülasyon haber yayıldı. Vatandaşların heyecana gelmesi sonucu meydana gelmiştir. Bu olayda öfke mantık dışına çıkmıştır.  Bugün (30.07.2010) geçmişte yaşanan bir adli vakada ve bu olayla hiçbir ilgisi olmayan bir yaralanmada, yaralanan şahıs yaşamını yitirmiştir. Aldığımız duyumlara göre 25.07.2010 tarihinde gerçekleşen olaylarda yaralanan şahıslardan biri olduğu dedikodusu yayılmaya çalışılmış. Dolayısıyla bizler bunun doğru olmadığı konusunda önlemler aldık. Olayın gerçekleştiği yere kısa sürede Polisler intikal etmiş. 5 yaralı hastaneye ve şüpheli 3 kişi de gözaltına alınmıştır. Olaylarda 22 polis yaralanmıştır. Polislerden bir tanesinin tek gözünü kaybetme durumu var. Tedavisi devam ediyor. 12 polis aracı, 3 Belediye aracı, 3 tane ambulans aracı zarar gördü. Belediye ve Emniyet binaları zarar gördü. Toplam 53 kişi gözaltına alınmış, 13 tanesi sorgu Hâkimliği’ne tutuklanmak üzere sevk edilmiş, 11 tanesi tutuklanmıştır. Gözaltına alınanlar 17-25 yaş ortalamasına sahiptirler. Tüm iddialar yargılama makamlarınca araştırılmaktadır. Nüfusu sanayinin gelişmesi ile paralel olarak hızla gelişen bir ilçedir. Yeni bir olay yaşanmaması için gerekli önlemler alınmıştır.  Bu olayda, grupların yönlendirmesi ve katılanların da grup psikolojisi etkisinde kalarak olaya dahil olduklarını düşünüyoruz. Olayların yatışmasında tüm siyasi partilerin katkısı oldu. Olayda bir menfaat çatışması yoktur. Çünkü toplu taşıma araçları havuz sistemi ile çalışıyor ve herkes kazançtan eşit pay alıyor. Olay yerinde sadece şoför ve ailesinden başka bir taksi ile gelen 3 kişi var. Farklı soyadı taşıyan hiç kimse olaya dâhil olmamıştır.”

Şaban DEMİR (Yaralanan kişi) : “Arabamızla Mesudiye Mahallesi’nde gelirken, önümüzdeki minibüs birkaç kez denememize rağmen bize yol vermedi. Yolun genişlediği bir virajda durdu. Biz yanından geçerken, ‘niye bunu yapıyorsun, her zaman bunu yapıyorsunuz’ dedim. Minibüs şoförü ve yanındaki bir kişi elinde sopa ile indiler. Aramızda sözlü tartışma geçti ve herhangi bir olay yaşanmadan dağıldık. Ben dağıldıktan sonra Şoförler Cemiyeti Başkanı Bahattin KORKMAZ’ı aradım ve kendisine, durumu anlattım. Bir süre sonra Bahattin beni arayarak ‘şoförle konuştuğunu, kendisini uyardıklarını ve para cezası vereceklerini’ söyledi.
Daha sonra minibüs şoförü 3 araçla geldiler. Biz kahvenin önünde oturuyorduk. Bize sopalarla saldırmaya başladılar. Polis olay yerine geldi ve 3 kişiyi gözaltına aldı. Bu sırada orda bulunan bir kadın polislere yer göstererek, ‘Bıçakları şuraya attılar’ diyor. Polisler bu uyarıyı dikkate almıyorlar. 3 kişiyi alarak diğer saldırganlara ‘siz buradan kaçın’ diyorlar. Bizim polise kızgınlığımız, bu kadının görgüsü ve polisi uyarmasına rağmen saldırganları koruma yaklaşımı nedeniyledir. Biz yaralı olan 5  arkadaşız ve mahalleden birbirimizi tanıyoruz. Öncesinde minibüsçü ve diğer saldırganlar ile herhangi bir tanışıklığımız ve sürtüşmemiz olmamıştır. Aramızda bir parasal ilişki de yoktur. Olayın farklı boyutlara taşınması tamamen bizim irademiz dışındadır. Benim bir komşum Diyarbakırlı bir Kürt ve çok iyi komşuluk ilişkimiz vardır. Bu olayın Türk-Kürt çatışmasına dönüştürülmesine kesinlikle karşıyım. Bu yöne çekildiği için de çok üzgünüm.

Kemal… (İlçe Esnafı) : “Ben, HEP ve DEP süreçlerinde İlçe Başkanlığı yaptım. Daha önce siyasal kimliğim nedeniyle 2 defa işyerim yakıldı. 7-8 ay önce benzer şekilde bir olay daha yaşandı. Kürt ve siyasal kimliğim nedeniyle hala çarşıya güvenlik gerekçesi ile gidemiyorum. MHP yöneticilerinden biri ile yaptığım konuşmada, MHP’nin bu olaya dahil olmadığını, hatta aralarında bir tane üyelerinin olduğunu ve kendisini saldırganların arasından aldıklarını söyledi. Kürt asıllı şoförün ailesinden birçok gencin MHP üyesi olduklarını bana söyledi. Olay bu şekilde kapanmaz. Devam edeceği kanısındayım. Olayın birkaç gün öncesinden tertiplendiği kanaatindeyim. Olay sonrası, Kürtlere dönük bireysel de olsa birden fazla kere sataşma olduğu duyumlarını aldık. Olay günü, MHP’li amigo, Emel SAYIN konserinden çıkanlara ‘Allah’ını seven gelsin PKK’lılar Emniyeti basmış’ deyip organize ediyor. Kürt esnaftan alışveriş yapmama durumu söz konusudur. Pazarda karpuz satan Kürt esnaf, günlük satışlarında % 90 üzerinde düşüş olduğunu ve kızgınlığı nedeniyle satamadığı karpuzları dereye döktüğünü bana söyledi.

İsmini vermek istemeyen  bir esnaf : “İşyerimiz iki katlıdır. Olaylar saat 21.00 civarı başladı. Biz işyerimizin kapılarını kilitleyip içerde beklemeye başladık. Saldırganlar, bıçak, sopa, taş, şişe ve silahlarla sokağa çıkmışlardı. Sürekli silah sesleri geliyordu. Kimlerin silah kullandığını aslında emniyetçe bilinmektedir. Alt katın camlarını gece 03.00 civarında kırdılar. Yan taraftaki esnafın da camları kırıldı. Ama zararlarımız hiçbir şekilde devletçe karşılanmadı. Sadece Polisler gelip zarar tespiti için tutanak tuttu. Bizim Kürt olduğumuz biliniyor. Bu nedenle olay gününden beri sabah saat 08.00’den gece 24.00’e kadar açık olan işyerimize hiç müşteri gelmiyor. Geçmişte oturacak yer bile bulunamıyordu.  2-3 yıl önce de bizimle bir ilgisi olmayan adli bir vakadan sonra işyerimizin balkonuna molotofkokteyli atılarak işyerimiz yakılmak istenmişti. Hiçbir devlet erkanı geçmiş olsun ziyaretinde bulunmadı. Bu ilçede sürekli şekilde Kürt olmaktan kaynaklı bir dışlanma ve ayrımcı bir yaklaşım görüyoruz. Herkeste bir tedirginlik var. Kürtlere dönük ne zaman nerde bir saldırı olacağı belli değildir. Olayın yaşandığı Orhaniye Mahallesi’nde iş çıkışında 2 Kürt genci mahalleliler tarafından dövülmüş.”

Osman DÜZEN (Şeypa Market Müdürü): “Bir zararımız olmadı, sadece atılan taşlarla ön camlarda çatlaklar oluştu. Olaydan sonra müşterimizde herhangi bir azalma yok. Market sahibimiz Siirtli olmakla beraber Kürt değildir, Arap kökenlidir.”

Bayram…. (Şoförün babası) : “Bu olaydan bir gün önce de, bir Kürt minibüsçü şoförün önünü kesen birileri kendisine ağır küfürler ederek, ‘siz burada çalışamazsınız’ demişler.  Bizim bir minibüsümüz var. Akşam saat 20.00 civarında Mesudiye Mahallesi’nde seyrederken, yolun dar olması nedeniyle ve yolcu indirme-bindirme işlemleri devam ederken, arkada bulunan bir hususi otomobilde bulunan şahıslar şoför olan oğluma küfür ediyorlar. O an minibüsten inen yolcu bir bayan da o küfürler için taksidekilere kızıp kınamış onları. Oğlum şoför olan Şenol, taksidekilere ‘biz yolcu aracıyız, işimiz bu, babam yaşındasın ettiğin küfürleri sana iade ediyorum’ demiş. Küfür eden ise oğlum Şenol’a, ‘Sen servisten dönersin, ben sana göstereceğimi bilirim’ şeklinde tehdit etmiş. Taksidekiler Şoförler Cemiyeti Başkanı Bahattin KORKMAZ’ı aramışlar. Olay olmaması için kendisi de beni aradı. Ben kendisine olay çıkmaması için özen göstereceğiz dedim. Oğlum beni aradı. Bende kendisine, ‘onlar sana sataşsa da onlara cevap verme ve yoluna devam et’ dedim. O arada tehdit olması nedeniyle endişelendim ve hususi otomobilimle olay yaşanabilecek yöne doğru yola çıktım. Gittiğimde kavga başlamıştı. Kısa sürede polislerimiz geldi. Oğlum ile yeğenimi gözaltına aldılar. Gözaltı işlemleri için yapılan adli muayene için onları hastaneye götürdüler. Bizim akrabalarımız yaklaşık 25-30 kişi onları bekledik.  O arada bir grup bize saldırmak için toplandı.  Polisler, ‘siz sakin olun biz hallederiz’ dediler. Sloganlar atarak, küfürler ederek,  bize taş ve şişelerle saldırdılar. Sayıları gittikçe hızla çoğalıyordu. O sırada polislere ve etrafa saldırmaya başladılar. Ben tedirgin oldum ve Yüzbaşımı aradım ve kendisinden yardım istedim. İlçe Belediye Başkanı, Kaymakam ve diğer devlet erkanı geldi. Fakat göstericiler onları da protesto edip dinlemediler ve saldırıya devam ettiler. Biz bu arada emniyetin içine zorla sığındık. Bizlerin ve gözaltındaki akrabalarımın kendilerine teslim edilmesini istiyorlardı. Bursa’dan takviye Çevik Kuvvet polisleri geldiğinde olay biraz yatıştı. Bizim Huzur Mahallesi sakinleri kendi güvenliklerinden endişe ederek, Bursa-Eskişehir karayolunu trafiğe kapatıyorlar. Fakat hiçbir taşkınlık gerçekleşmiyor, hatta bekletilen araçlardaki kişilere su ve çay ikram ediliyor. Bu provakasyonu kim yaptı bilmiyoruz. Bizim karşı tarafla hiçbir husumetimiz veya tanışıklığımız yoktur. Olayın kapanmasını istiyoruz. Bizim kimseye karşı bir kinimiz veya ayrımcı yaklaşımımız yoktur.
Son yerel yönetimler seçim propaganda sürecinde, şu an AKP’li Belediye Başkanı Mahallemizde yaptığı seçim çalışması konuşmasında bizlere hitaben, ‘Benim annem de Elazığlı ve Kürt, sizler benim dayılarım sayılırsınız’ dedi. Bu söz nedeniyle, Belediyeye saldırdıklarını ve zarar verdiklerini düşünüyoruz. Olay gününden beri çarşıya gidemiyoruz. Tedirginiz, endişeliyiz. Tüm Karadereliler (Huzur Mahallesi sakinleri) iş ve güçlerini bırakmış durumdadırlar. Güvenlik nedeniyle mahalleden kimse çıkmıyor. Kendi minibüsümüzde de yabancı bir şoför çalışıyor.”

BDP Bursa İl Eş Başkanları Hüseyin ARMAĞAN ve Ayla YILDIRIM : “İnegöl’ün girişinde bulunan Huzur Mahallesi Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bir mahalledir. Yaklaşık 1-1,5 yıldır bu mahallenin imarsız ve yapıların ruhsatsız olması nedeniyle boşaltılarak TOKİ’ye devredilmesi gündemdedir. İnegöl’de Kürtlere dönük bir önyargı vardır. Yaşanan her olumsuz olay Kürtlere mal edilmektedir. İnegöllülerce, İnegöl ile Huzur mahallesi arasında çalışan minibüs hat güzergahının değiştirilmesi isteniyor.
Orhaniye Mahallesi’nde bir grup kişi minibüsün önünü kesiyor ve şoförü dövüyorlar. Şoför daha sonra akrabalarını yanına alarak saldırganların bulunduğu kahveye gidip üç kişiyi bıçakla yaralıyorlar. Yaralılar hastaneye kaldırılıyor ve orada bulunan 6 kişi de gözaltına alınıyor. Gözaltında olanların yakınları yaklaşık 15-20 kişi Emniyetin önüne gidiyorlar. Bu sırada ilçede, ‘Kürtler İnegöl’ü bastı, PKK’lılar karakolda bunları alalım’ söylentileri ile toplanan 2-3 bin kişilik bir topluluk, Emniyetin önüne geliyor. Emniyetin önüne giden gözaltı yakınları bu grubun saldırısı nedeniyle karakola sığınıyorlar. Saldırgan grup karakolda bulunanların kendilerine teslim edilmelerini istiyorlar. Bu istemleri gerçekleşmediğinden karakola saldırmaya başlıyorlar. Yetersiz emniyet tedbiri söz konusudur. Genel olarak ırkçı ve milliyetçi söylemler devam ettikçe Kürtlere dönük tehdit ortadan kalkmayacaktır. Tehlikenin geçtiği söylenemez. Biz gece 24.00 sıralarında haberi aldığımız da, kişilerin siyasi kimliği bizi ilgilendirmeksizin yolun kapatıldığı bölgeye gittik. Çünkü daha öncelerde de yaşandığı gibi en küçük bir olay burada Kürtlere dönük bir linç kampanyasına dönüyor ve birçok Kürt aile saldırıya uğrayarak mağdur oluyordu. Gece evlerinde uyurken yakılmak istenen Kürt evleri oldu bu kentte. Her ne kadar olayın başı adli vaka olarak gözükse de olay aslında ırkçı bir linç girişimidir. Çünkü gerçekte adli bir olay olsa idi orda kalırdı, olay başka zeminlere çekilmezdi. Bu ırkçı saldırganlığın toplantı gösteri yürüyüşlerine muhalefetten, kamu malına zarar vermekten değil, direk insanlık suçu olan ırkçılıktan yargılanmaları için de bugün itibariyle suç duyurusunda bulunacağız, bu suçun cezasız kalması saldırıları meşrulaştırıyor ve saldırganları cesaretlendiriyor.”

KANAAT VE SONUÇ
Heyetimiz, yaptığı görüşme. İnceleme ve araştırmalar sonucunda şu kanaate varmıştır:

1)25.07.2010 tarihinde sözlü sataşma ile başlayan ve bir süre sonra 5 kişinin yaralanması ve
3 kişinin gözaltına alınması ile sonuçlanan olay adli bir olaydır.

2) Bu olayı Kürt-Türk çatışmasına dönüştürmek amacıyla; “Kürtlerin 2 kişiyi öldürdüğü, PKK’lilerin polis karakolunda oldukları, Kahrolsun PKK, Şehitler ölmez vatan bölünmez, Allah’ını seven gelsin PKK’lılar polis karakolunda” benzeri söylem ve sloganlarla kalabalık bir grubun bir araya gelmesi sağlanmıştır. Yapılan tahrik ve kışkırtmalar sonucunda, gözaltına alınanlar ve karakola sığınmak zorunda kalan onların yakınlarını linç etme girişiminde bulunmuşlardır. Linç girişimini gerçekleştiremeyen kalabalık, devam eden tahrikler sonucu kamuya ait bina ve araçlara saldırmış, Kürtlere ait olduklarını düşündükleri işyerlerine saldırmıştır. Olaylar sırasında polislerin de içinde bulunduğu 53 kişi yaralanmış, 53 kişi gözaltına alınmış şüpheli 11 kişi tutuklanmış diğerleri serbest bırakılmıştır..

3) Adli olarak başlayan bir olayın, Kürtlere yönelik bir linç girişimine dönüştürülmeye ve siyasal bir vaka haline getirilmeye çalışıldığı tüm sonuçları ile açıktır.

4) Kürtlere ait işyerlerinin tahrip edildiği, Kürtlerin İnegöl’de yaşamlarını sürdürmeleri, çalışma hayatına devam etmeleri, güvenli bir şekilde toplum içinde dolaşmalarının bu olaydan sonra kaygıdan uzak olamayacağı kanaatindeyiz.

5)   Devlet yetkililerinin, “olayın birkaç sarhoşun ve kendini bilmez grupların” kışkırtmaları sonucu gerçekleştiği, bir daha benzer bir olayın yaşanmayacağı ve gerekli önlemleri aldıklarını beyan etmeleri gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Olayın vehametinin gizlendiği veya olay sonrası özellikle Kürtler arasında yaşanan tedirginlik ve endişeden bihaber oldukları gözlemlenmektedir. Kürt esnafından alışveriş yapmama aşamasına gelen kutuplaşmanın görülmediği veya görmezden gelinerek olayın vehametini ‘tarafımızca anlaşılamayan bir saikle’ örtbas etme, eğiliminde oldukları izlenimi edinilmiştir.

6) Huzur Mahallesi, Kürt sorunu nedeniyle boşaltılan köylerden gelen Kürtlerin ilk başta köy olarak, daha sonra mahalle statüsüne kavuşan ve ilçeye 10 km uzaklıkta bir yerleşim alanıdır. Olayın taraflarından biri olan ve Muş ilinde yaşarken “Korucubaşı” olarak devletle birlikte çalışan ve halen kendi ifadelerine göre devletle arasının “iyi” olduğunu ifade eden Kürt ailesinin gençlerinin MHP üyesi olmaları, onları saldırıya maruz kalmaktan alıkoyamamıştır.
“Şoförün başka bir etnisiteye mensup olması halinde, böyle bir adli vakanın bu boyuta ulaşması mümkün müydü?”  Sorumuza tüm görüşmeciler “hayır” cevabını vermişlerdir.
Kürtlere yönelik gelişen önyargının boyutunu göstermesi açısından, tek başına bu durum birçok şeyi açıklamaya yetmektedir.
 
7) Bu bağlamda, saldırı siyasal görüş nedeniyle değil, Kürt-Türk çatışmasına dönüştürülen ırkçı bir saldırı olduğu, İnegöl’de yaşayan Kürtlerin can ve mal güvenliğinin esas olarak sağlandığını söylemek zor olmakla birlikte, risk altında oldukları söylenebilir. İlçede Kürt ve diğer ilçe sakinleri arasında bir kutuplaşmayı yaratmayı amaçlayan bir kesimin olduğu, kısmi oranda bu kutuplaşmanın yaşandığı kanaatine varılmıştır.

8) Benzer linç girişimlerinin süreklilik kazanması ve toplumsal bir kültür haline getirilmeye çalışılması kaygı verici bir durumdur. Gelinen bu kaygı verici durumdan, mevcut yasalardaki toplumsal farklılıkları yok sayan, ırkçı, tekçi ve ayrımcı anlayışın payı büyüktür. Bu ve benzer linç girişimlerinin bir daha yaşanmaması için, alınacak tedbirler yanında, bir sistem ve zihniyet değişikliğine gereksinim olduğu ve çözümün Türkiye’nin bir bütün olarak insan hak ve özgürlüklerine dayalı, demokratik bir yönetime kavuşmasıyla mümkün olacaktır.

Rıza Dalkılıç

Av. Abdulbaki Boğa

Av. Mustafa Yağcı

Av. Enver Hakan Özdemir

MYK Üyesi

Marmara Bölge Temsilcisi

İHD İstanbul Şube Başkanı

İHD Bursa Şube Başkanı

İHD Bursa Şube

YK Üyesi

Av. Ayşe Batumlu

Av. Gül Emek

Azra Aydoğan

 

İHD Bursa Şube

YK Üyesi

Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı

Bursa Barış Meclisi Üyesi

 

Bir cevap yazın