Çatışmalar, operasyonlar sivil insanları, sivillerin yerleşim yerlerini, insanlığın ortak mirası olan ormanları ve her şeyden öte yaşam hakkını ciddi bir şekilde tehdit ediyor, sivillerin ölümüne neden oluyor. Murat TEKDAL geçen hafta bu saatlerde hala yaşıyordu.
Geçen hafta evinden elinde kürek, su bidonu ile herkese bahçeye gidiyorum diyerek evinden çıkan Tekdal köyünden uzak bir yerde tek atışla ölü olarak bulundu. Daha sonra da “gece çatışma yaşandığı ve çatışmada bir örgüt mensubunun ölü olarak ele geçirildiği” ifade edildi. Tekdal, evinin duvarlarını yapan, sürekli bahçesiyle uğraşan, siyah kumaş pantolon, siyah kumaş mont ve siyah ince lastik giyen, çantasında jöle, banka hesap defteri olan bekar ve kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışan birisiydi. Sözde yaşanan çatışmada maktulün hiç ateş etmeyip tüfeğinde 2 adet dolu fişeğin olması nasıl izah edilebilir. Komşuları ve köylülerin Tekdal’ın 7 yıldır köye geri döndüğünü, her gün köyde olduğunu, sakin, çalışkan, kendi halinde ve hiç gözaltına alınmadığını, siyasi hiçbir konu ile ilgilenmediğini ifade etmesini ise onu örgüt üyesi yapan yetkililerin nasıl cevaplayacağını doğrusu merak ediyoruz.
Murat TEKDAL katledildi. Bu olay ile sivillerin de can güvenliğinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu infaz köylerine geri dönmeye çalışanlarda büyük bir kaygıya ve endişeye yol açmış, güvenlik güçlerinin rast gele ateş ederek sivil insanları öldürebileceğine dair büyük bir kaygı oluşmuştur. Bu olay ile köylerine geçici olarak dönenlerin can güvenliğinin olmadığı, köylülerin kendi köylerini, arazilerini, bahçelerini terk etmeleri yönünde baskı oluşturulduğu ortaya çıkmıştır.
Son dönemlerde kırsal bölgelerde sık sık güvenlik güçlerinin operasyonlarda yerleşim alanlarını taradığını, ormanlık alanları yaktığı, bombaladığı ve sivil insanların öldürüldüğüne dair yaşanan olaylara dair güvenlik güçleri hiçbir açıklama yapmayıp susmayı tercih etmektedirler. Güvenlik güçlerinin olayı çarpıtmasından sivil bir insanın bilerek veya bilmeyerek öldürülmesini farklı bir boyuta çekmesinden şüphe duymaktayız. Olayın kapatılmamasını ve araştırılmasını talep etmekteyiz. TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonunun olayı derhal incelemesini talep etmekteyiz. Lice Cumhuriyet Savcılığının o akşam o bölgede görevli olan tüm güvenlik güçlerinin tespiti ile ifadelerine başvurulmasını ve sorumlular hakkında yargısal işlem başlatmasını talep etmekteyiz.
Yaşam hakkı devletin güvencesinde olan insanlar artık en çok devletten ve güvenlik güçlerinden çekinmektedirler. Köylerin, yerleşim alanlarının korucu, asker ve özel tim tarafından silahlarla rast gele taranması, yerleşim alanlarının top ve havan atışlarına maruz kalması, sivil insanların yaşamlarını yitirmesi gibi son birkaç aydır bölgede yaşanan hukuksuzluğu yaratanların yargı önüne çıkmaması, soruşturmaya tabi tutulmaması ve faillerin bulunmaması yurttaşın devlete olan güvenini ve inancını zedelemektedir. Bu infaz olayının takipçisi olacağımızın bilinmesini, faillerinin yargı önüne çıkarılıncaya kadar öldürüldüğü gün olan cuma günleri akşam saat 20.00 ile 20.15 arası Koşu yolunda bulunan Yaşam Hakkı anıtı önünde 15 dakikalık mumlu oturma eylemi yapacağımızı ve iç hukuk yollarının sonuna kadar takip edeceğimizi, faillerinin tespit edilmemesi halinde ise uluslar arası mekanizmaları kullanacağımızı ve AİHM’ne gideceğimizin bilinmesini istiyoruz.
1. Gülten KIŞANAK – DTP Diyarbakır Milletvekili
2. Şeyhmus BAYHAN- Lice Belediye Başkanı
3. Av. Muharrem ERBEY- İHD Şube Başkanı
4. Nejdet ATALAY- DTP İl Başkanı
5. Av. Serhat EREN- Baro Genel Sekreteri
6. Dr. Kemal KARADAŞ- Tabip Odası YKÜ
7. Menaf KAPLAN- Göç-Der YKÜ
8. Emin TEKDAL- Maktulün amcası