İHD olarak; Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması olmadığını, adil yargılanma hakkı önünde çok ciddi engeller olduğunu, özel yetkili ve görevli mahkemeler aracılığıyla düşman ceza yargılaması tehdidi bulunduğunu, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile terör tanımı oldukça geniş tutularak başta ifade özgürlüğü olmak üzere örgütlenme, toplantı ve gösteri haklarının tamamen sınırlandırıldığını, şiddete başvuran ile başvurmayan arasında bir ayrım yapılmadığını, siyasi iktidarın TMK’yı kullanarak özel yetkili ve görevli savcılıklar ve mahkemeler vasıtasıyla toplumsal muhalefeti yargı baskısı altında tuttuğunu sürekli ifade ettik. Bu hususlarla ilgili çeşitli dönemlerde özel raporlar hazırlayıp çeşitli yayınlar çıkardık.
Ne var ki TBMM’de grubu bulunan Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Grup Başkan Vekili ile milletvekillerinin 24 Eylül 2018 günü Türkiye’de adalet sisteminde yaşanan bu sorunları görmezden gelerek TBMM Başkanlığı’na verdiği “Bazı suçlarla ilgili ceza sürelerinden şartlı indirim ile tutuklu ve hükümlülerin salıverilmesine dair kanun teklifi” ile Türkiye’de af tartışmaları yeniden gündeme gelmiştir. Kanun teklifi sadece infaz rejimini düzenlemekte olup herhangi bir özel veya genel af içermemektedir. Dolayısıyla bu teklifin “af” olarak tartışılması doğru değildir. Öte yandan Türkiye’deki ceza mevzuatındaki problemli alanlara çözüm üretmemektedir. Bu teklif ile ilgili görüşlerimizi açıklamadan önce Türkiye’deki ceza mevzuatındaki temel sorunlu alanları bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Türkiye’de ceza mevzuatı söz konusu olduğunda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) (765 sayılı eski TCK), 3713 sayılı TMK, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un birlikte ele alınması gerekmektedir. Ayrıca bu kanunlar ile aşağıda değineceğimiz çeşitli özel kanunlardaki adaletsizliklerin giderilmesi yönünde atılacak adımların da tartışılması elzemdir. Söz konusu adaletsizlik sayısız mağduriyetler doğurmaktadır.
Türkiye cezaevlerinde hâlâ resmi olarak açıklanmamakla birlikte 250 binin üzerinde tutuklu ve hükümlü olmak üzere mahpus bulunmaktadır. Bu sayı ceza ve infaz kurumlarının mevcut kapasitelerinin oldukça üzerindedir. Bunun dışında denetimli serbestlik adı altında cezalarının son 2 yılı kalanlardan tahliye edilip infazları henüz tamamlanmamış 10 binlerce kişi olduğu bilinmektedir. Bu sayının birkaç yüz bin olduğu da ifade edilmektedir.
Türkiye’de yaşanan bu adalet krizinin çözümü ancak ve ancak ceza mevzuatında yapılacak köklü değişikliklerle mümkündür. Bu değişikliklerin de Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve içtihadı, evrensel insan hakları değerleri ile uyumlu olacak bir biçimde yapılması zorunludur. Bu bakımdan Türkiye’nin ceza mevzuatında sorunlu olarak tespit ettiğimiz noktaları bir kere daha vurgulamayı ve çözüm önerilerimizi sunmayı bir insan hakları örgütü olarak görev addediyoruz.
MHP’nin şartlı indirimi içeren infaz ile ilgili teklifi oldukça problemlidir. Yukarıda belirttiğimiz Türkiye’deki ceza mevzuatındaki problemli alanlara çözüm üretmemektedir. Basit bir örnek verecek olursak; MHP’nin teklifinde TCK 220. madde kapsam içindedir. Ancak TCK 314. madde kapsam dışındadır. Oysa uygulamada TCK 220/6-7 maddeler dolaysıyla TCK 314. maddeden sıklıkla ceza verilmektedir. Bu durumda adaletsizlik nasıl giderilecektir?
MHP’nin teklifi anlaşıldığı kadarıyla çeşitli suç örgütü yönetici ve üyelerine infaz indirimi getirerek salıverilmelerini amaçlayan bir tekliftir. Bilindiği gibi suç örgütleri de cebir ve şiddet kullanmaktadır. TMK kapsamında terör örgütü olarak kabul edilen örgütlerden tek farkı hükümet tarafından terör örgütü olarak kabul edilememeleridir. Hukuk tekniği bakımından suç örgütleri arasında ayrım yapmak anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Teklif bu yönüyle de oldukça problemlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla belirttiği gibi “devlete karşı işlenen suçlar affedilebilir” cümlesi önemlidir. Bu durumda siyasi iktidarın işbu raporumuzda belirttiğimiz sorunlu alanları dikkatlice incelemesi ve aşağıdaki önerilerimizi hayata geçirmesini beklemekteyiz:
- TCK’daki terör tanımı Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmeli, BM Güvenlik Konseyi’nin 1566 sayılı kararında belirtilen hususları ihtiva edecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Bu nedenle mevcut TMK bütünüyle kaldırılmalıdır.
- TCK 220 ve 314. maddeler Venedik Komisyonu’nun görüşü ve AİHM kararları uyarınca yeniden düzenlenmelidir. Şiddete başvuran ile başvurmayan arasındaki ayrım kesin olarak belirtilmeli. Şiddete başvurmayanlar cezalandırılmamalıdır.
- Mevzuattaki ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile siyaset yapma, toplantı ve gösteri özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır.
- Özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri ve savcılıkları kapatılmalıdır. Sulh Ceza Hakimlikleri ile ilgili Venedik Komisyonu raporu doğrultusunda yeniden düzenlemeler yapılmalıdır.
- CMK 100/3. maddedeki katalog suçlar ile suçlanma halinde kolay tutuklamayı sağlayan hüküm kaldırılmalı, delillerin toplanması başta olmak üzere adil yargılanma hakkı önündeki engelleyici usul düzenlemeleri kaldırılmalıdır. OHAL KHK’ları ile yapılan düzenlemeler geri alınmalıdır.
- İnfaz kanunundaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalı, tüm mahpusların infaz süreleri eşitlenmelidir.
- Denetimli serbestlikten yararlanmanın önündeki ayrımcılıklar kaldırılmalıdır.
- Hapishanelerdeki hasta mahpusların salıverilmelerinin önündeki yasal ve idari engeller kaldırılmalıdır.
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ölünceye kadar infazından vazgeçilmeli, bu konudaki AİHM kararlarına uygun mahpusun yaşını gözetecek şekilde şartla salıverme süresi mutlaka belirlenmelidir.
İHD Genel Merkezi
Hukuk Komisyonu
Raporun tamamı için:
Ceza Mevzuatındaki Adaletsizlikleri Gidermeye Dönük İHD Önerileri Raporu