CEZAEVLERİNDE DÜNYADA EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR KIYIM YAŞANIYOR,

Fatma Ersoy, Nergiz Gülmez ve Tuncay Günel isimli mahpusların ölümü ile ölüm orucunda yaşamına yitirenlerin sayısı 6'ya ulaştı. Tutuklu yakınlarından Gülsüman Dönmez'de 9.4.2001'de ölüm orucunda yaşamını yitirmiştir.

Aylardan beri sürdürülen açlık grevleri ve ölüm oruçları artık her gün yeni ölümlerle sonuçlanacak bir aşamaya ulaşmıştır. Aileler kaygı ve gözyaşları içinde TBMM, Bakanlıklar, Cezaevleri ve İnsan Hakları Örgütleri arasında mekik dokuyorlar. İnsan Hakları Örgütleri yurtiçi ve yurtdışında konuyla ilgili çalmadık kapı bırakmadılar. 19 Aralık Operasyonunun Hayata Dönüş Operasyonunu olmadığını artık herkes biliyor. 19 Aralık tarihinin yaşam, kişi güvenliği, işkence ve kötü muameleye uğramama haklarına yönelik ihlallerin doruğa ulaştığı bir tarih olduğunu bilmeyen kalmadı.

Hükümet 19 Aralık'tan bu yana mutlak tecrit uygulamasını öngören insan onuruna, sağlığına, insan haklarına apaçık aykırı olan kişinin fizik ve ruhsal yıkımı sonucunu doğuracağı tüm TIP otoritelerince kabul edilen ve Birleşmiş Milletler ve Avrupa Cezaevi Standartları ile bağdaşmayan cezaevi politikasını ısrarla sürdürüyor. Mahpus ailelerinin kaygı ve gözyaşlarına kayıtsız kalmaya devam ediyor. Uluslararası ve ulusal insan hakları örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının kendisini "akıl yoluna" davet eden önerilerini görmezden geliyor.

İçinde bulunduğumuz vahim tabloya karşın medyanın konuya yaklaşımı da kaygı verici boyuttadır. Ölüm orucundan kaynaklanan ölümler nerede ise sıradan, doğal bir ölüm gibi yansıtılmaktadır. Medya, 19 Aralık Operasyonu sırasında manipülasyon ve dezenformasyona dayalı yanlış politikasını bugün cezaevlerinde insan haklarının sistematik olarak ihlal edilmesinin sonucunda meydana gelen trajik ölümlere kayıtsız kalarak sürdürmektedir. Bu durumda sorunun çözümüne katkı sunabilecek kamuoyu baskısını ortadan kaldırarak hükümeti yanlış politikasını sürdürmesinde cesaretlendirmektedir.

F Tipi Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler "fiili tecrit sisteminde" tutulmaktadır. Terörle Mücadele Kanununun 16. Maddesi kaldırılmadan/değiştirilmeden de, uygulamada tecrit kaldırılabilir.

Tecritin kalkması, diğer sorunların tartışılabilmesi ve çözülebilmesinde çok önemli bir aşama olacaktır.

16. Maddenin uygulanması, hükümet içinde bakanlar arasındaki bir tartışmanın konusu yapılamaz.

Cezaevlerindeki iç düzenlemeler, ne zamandan beri Adalet Bakanlığı'nın dışındaki Bakanlıkların yetki alanındadır?

Sayın Adalet Bakanını yetkilerine sahip çıkmaya ve insanları izolasyon koşullarında yaşamaya mahküm eden uygulama yorumlarına itibar etmemeye davet ediyoruz.

Hüsnü Öndül
Genel Başkan

Bir cevap yazın