Çocuk Haklarına Dair Sözleşme dünya genelinde en çok ülke tarafından kabul edilen insan hakları belgesi olma özelliğini taşımaya ve sözleşmenin 31. yılında dünya genelinde yoğun bir şekilde çocuk hak ihlalleri yaşanmaya devam ediyor.
Bütün dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci, çocukların da yaşam rutinlerini olumsuz yönde etkiledi. Çocuklar, doğalarına aykırı bir biçimde uzun süre evlerde kapalı kaldılar ve kalmaya devam ediyorlar. Kapalı ortamlarda şiddetin arttığı gerçeği, pandemi döneminde kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin %27,8 oranında artmasıyla kendisini bir kez daha gösterdi.
Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre çocukların Covid-19’dan hayatını kaybetme oranı oldukça düşük olsa da süreçten en çok etkilenenler yine çocuklar oldu.
Önlemler dahilinde okulların kapatılmasından dolayı uygulanan uzaktan eğitim, eğitim sisteminin sorunlarının daha fazla görünür olmasına yol açtı. Çocukların büyük çoğunluğu; internet erişimi, bilgisayar, tablet, cep telefonu ya da uygun zaman ve mekân olmayışı gibi nedenlerle, eğitim hakkından mahrum bırakıldı. EBA üzerinden yürütülen canlı derslere katılım, bütün bu imkânsızlıklardan dolayı %15-20 dolaylarında kaldı. Anayasal bir hak olan eğitim hakkı kullanılamaz hale geldi.
İstanbul’da 8 yaşındaki Çınar Mert, EBA’ya girebilmek için internet hattı çekmek üzere babasıyla birlikte çatıya çıktı, ayağının kayması sonucunda 4’üncü kattan düşerek hayatını kaybetti.
Pandemi döneminde mevsimlik tarım işçisi çocuklar çalışmaya devam etti. Çocukların eğitim hakkından yararlanmalarını sağlamakla yükümlü olan Milli Eğitim Bakanı tarlada çalışan işçi çocuklarla fotoğraf çektirip sosyal medya hesabında paylaşmakla yetinirken, Urfa’da 15 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi Ayşe Daş, işçileri taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu hayatını kaybetti.
Covid-19 salgını önlemleri dahilinde çıkarılan İnfaz Yasası, hapishanelerdeki çocukları doğrudan kapsamadı. Ceza indirimleriyle bırakılan çocuklara dair de aydınlatıcı bir açıklama yapılmadı. Çocuk hapishanelerinden çocuklar ile ilgili yeterli bilgi alınamadı. Halen hapishanelerde kaç çocuğun tutulduğu bilgisi kamuoyuyla paylaşılmıyor.
Mayıs ayında pandemi önlemleri dahilinde uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında, Nusaybin’de sitenin bahçesinde oynayan çocukları polis havaya ateş açarak kovaladı. Olayın çekilen bir video ile kamuoyuna yansımasıyla oluşan baskı üzerine, polis açığa alındı.
Temmuz ayında Şırnak’ta bir uzman çavuş, 13 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel saldırı girişiminde bulundu. Cinsel saldırı faili uzman çavuş, çocuğun çığlık atması üzerine mahalle halkı tarafından yakalandı.
Evlilik yoluyla çocuk istismarına cezasızlık getiren yasa tasarısı, çocuk hakları ve kadın örgütlerinin baskısı üzerine rafa kaldırıldı.
30 Ekim’de İzmir’de meydana gelen depremde 27 çocuk hayatını kaybetti, çok sayıda çocuk yaralandı ya da ebeveyn kaybı yaşadı. Enkaz altından çıkarılan çocukların hakları hiçe sayılarak görüntüleri, kimlik bilgileri yayınlandı. Çocuklar travmatize oldukları bir süreçte korunmak yerine ihmal ve istismar edildi.
Bütün bu yaşanan çocuk hakları ihlallerinin sorumlusu pandemi değil, bütüncül bir çocuk koruma politikası olmayan, imzacı olduğu uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen Türkiye Devleti’dir.
Türkiye Devleti’ni, imzacı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair Sözleşme’deki yükümlülüklerini yerine getirmek üzere:
* Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 28 ve 29. maddeleri gereğince eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için gerekli her türlü alt yapının her bir çocuk için oluşturulmasını,
* Şiddete maruz bırakılan çocukların kolay erişebilecekleri destek ağlarının yaygınlaştırılmasını,
* Hapishanelerde kaç çocuk olduğunun açıklanmasını ve hapishanelerde bulunan çocukların derhal serbest bırakılmasını,
* Çalışan çocukların eğitim ve sağlığa ücretsiz erişimlerinin sağlanmasını,
* Çocuk istismarına evlilik yoluyla cezasızlık getiren yasa tasarısının yeniden gündeme alınmayacak biçimde iptal edildiğinin açıklanmasını,
* Medeni Kanun’da aile rızasıyla 17, mahkeme kararıyla 16 olan evlilik yaşının, koşulsuz şartsız olarak 18 yaş üzerine çekilmesini,
* Çocuklara karşı işlenen suçlarda çocukların yüksek yararının gözetilerek cezasızlık kültürünün ortadan kaldırılmasını,
* Sözleşmenin 17, 29 ve 30. maddelerindeki çekinceleri kaldırarak çocuklara ana dilinde eğitim hakkının tanınmasını,
* Çocuk hakları örgütleri ile iş birliği yaparak, uygulanabilir bütüncül bir çocuk koruma politikası oluşturulmasını
acilen talep ediyoruz.
Türkiye’nin de imzacı olduğu, onayladığı, yürürlüğe koyduğu ama yükümlülüklerini yerine getirmediği Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin gerekliliklerini ısrarla ve inatla hatırlatmaya, talep etmeye devam ediyoruz.
Çünkü çocuk hakları hiçbir bahaneyle ertelenemez, esnetilemez!
İnsan Hakları Derneği Çocuk Hakları Komisyonu