Çocuğun insan haklarının ihlali olan çocuğa yönelik cinsel şiddet son günlerde basına yansıyan olaylarla bir kere daha gündeme oturdu. Bir kere daha olayların faillerine yönelik nefret, kınama ve üzüntü dile getirilirken çocukların yaşadıkları bu insanlık dışı muamelenin ortadan kaldırılması için faillerin hadım edilmesi ve hatta ölüm cezası verilmesine kadar daha ağır cezalandırılmaları gerektiği, futbolcusundan sanatçısına, başbakanından muhalefet partisi liderine ve cumhurbaşkanına kadar herkes tarafından ifade edildi. TBMM konuya ilişkin bir kere daha araştırma komisyonu kurulması kararını aldı.
Çocukların yaşamında derin, ağır ve onarılması güç izler bırakan cinsel şiddet konusunun toplumun tüm kesimleri tarafından gündeme alınması çocuğun insan hakları açısından oldukça önemli ve çocuklar açısından olumlu bir durumdur. Ancak konunun dile getiriliş şekli ve içeriğindeki öneriler ne yazık ki çocuğun insan hakları açısından bazı eksiklikler içermektedir.
Zaman zaman, olayın – vakıf olabildiğimiz kadarıyla – vahamet derecesine bağlı olarak gündeme gelen ve gündemde kalan çocuğa yönelik cinsel şiddet konusu sadece faillerin cezalandırılması ile çözülebilecek bir konu değildir. Ya da sadece çocukların “özel bölgelerine” dokunma izni vermemesine yönelik yapılan eğitim çalışmaları ile sorumluluğu çocuklara bırakan bir yaklaşımla önlenebilecek bir ihlal türü değildir.
Çocuğa yönelik cinsel istismar bir şiddet türüdür. Yani yetişkinlerin ellerinde bulundukları gücü çocuklar üzerinde kötüye kullanmalarıyla, kurdukları tahakkümle ilgilidir. Bu kötüye kullanımın en önemli ve temel sebebi çocukların toplum ve devlet tarafından nasıl algılandıkları ile ilgilidir. Türkiye’de çocuk anne ve babanın sahip olduğu onların bir parçası, bir uzantısı ve hatta malı olarak görülmekte ve sadece korunmaya muhtaç güçsüz varlıklar olarak düşünülmektedir. Varlıkları sadece gelecekte değerli olduğu düşünülen çocuklar, yetişkinlerle kurdukları her ilişkide üzerinde tahakküm kurulabilecek bir konuma getirilmektedir. Bu durum da çocukları her türlü şiddete açık hale getirmektedir.
Çocuklar hak sahibi ve özgürlükleri olan bireyler olarak algılanmadıkça, yaşamın eşit ortakları, sadece gelecekte değil bugün de potansiyeli olan bireyler olarak görülmedikçe failler istenildiği kadar cezalandırılsın çocuklar cinsel şiddete maruz kalmaya devam edecektir.
Bu yüzden; ayrıntılarını basından izlediğimiz çocuğa yönelik cinsel şiddet olaylarının daha önceki dönemlerde olduğu gibi sadece faillerin cezalandırılmaları yaklaşımı ile ele alındığını; bu yaklaşımın, toplumun tüm kesimlerinden bir farkındalık oluşturmasına karşın, çocukların yaşamında olumlu dönüşümler sağlamadığını, konunun bir sonraki olaya kadar unutulmasına yol açtığını hatırlatmak isteriz.
Konunun bu kadar yoğun şekilde gündeme gelmesinin çocuğun insan hakları açısından etkili bir olanağa dönüşmesi için tespitlerimizi ve önerilerimizi bir kez daha basınla ve kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz:
- Çocuk istismarı bir şiddet türüdür. Çocuk cinsel istismarı/çocuğa yönelik cinsel şiddet, çocuğun üzerinde kurulan iktidar ve gücün kötüye kullanımı ve tahakkümün bir sonucudur.
- Çocuğa yönelik her türlü cinsel şiddeti önleme yükümlülüğü Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre devlete aittir. Ancak devlet, bu önleme yükümlülüğünü yalnızca toplumda neredeyse infial yaratacak olaylarda tepkisel ve sadece cezalandırıcı bir yaklaşımla ela almakta ve etkili politikalar oluşturmamaktadır.
- Çocuğa yönelik cinsel şiddet olaylarının gündeme gelmesinde medyanın önemi büyüktür. Ancak medyanın olayları nasıl ele aldığı tüm toplumun konuya yaklaşımını da belirlemektedir.
- Çocuğa yönelik cinsel şiddet olaylarında, bir kez daha olay gerçekleştikten sonra yapılanlara odaklanılmakta ve önleyici çalışmalar ile politikalar üzerinde ne yazık ki durulmamaktadır.
- Çocuğun insan hakları alanında yaşanan ihlallere ilişkin etkili bir çözüm üretmenin yolu bu çözümü çocuklarla birlikte üretmektir. BM Çocuk Hakları Komitesi’nin de dediği gibi çocuk hakları konusunda uzman olan çocukların çocuğa yönelik cinsel şiddetin önlenmesi konusunda görüşleri politikalara yansıtılmalıdır.
Çocuk hakları alanında çalışan ve OHAL Kapsamında kapatılan Gündem Çocuk Derneği’nin daha öncede de belirttiği gibi çocuğa karşı cinsel şiddettin ortadan kaldırılması için acil olarak yapılması gerekenleri bir kere daha tekrar ediyoruz:
- Çocuklar için etkili, kolay ulaşılabilir, güvenilir ve hak temelli başvuru mekanizmaları oluşturulmalı, çocuklar bu şekilde güçlendirilmelidir.
- Ebeveynlerin ve çocuklarla çalışan uzmanların konuyla ilgili bilgi ve farkındalık düzeyleri artırılmalı, bu konuda hak temelli yaklaşım ve tutum geliştirecek güçlendirici çalışmalar planlanmalıdır.
- Çocuğa karşı her türlü şiddetin suç olduğu yasalarda yer almalı, bu konuda bildirim yükümlülüğü bulunduğunun tüm toplum tarafından benimsenmesi sağlanmalıdır.
- Çocuğa karşı cinsel şiddet vakalarının hiçbir gerekçe ile cezasız kalmaması ve yargı mensuplarının çocuk istismarı konusunda hak temelli bir algıya sahip olmaları sağlanmalıdır.
- Önleyici ve koruyucu yaklaşıma sahip, etkili, hak temelli bir çocuk koruma sistemi kurulmalı ve sistemin etkisini izleyecek hak temelli bir izleme mekanizması kurulmalıdır.
Daha genel olarak çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesi için;
- TBMM’de Çocuk Hakları İhtisas Komisyonu kurulmalı bu komisyonda çocuklar ve çocuk alanında çalışan STK’lara kontenjan ayrılmalı,
- Çocuk Hakları Temel Yasası hızla gündeme alınmalı ve bütünlüklü bir yasa olarak çıkarılmalı,
- Çocuk bilgi veri tabanı oluşturmalı çocuklarla ilgili her türlü karar süreçlerine çocuklar ve çocuk hakları ile ilgili STK’ların katılımı sağlanmalı,
- Kamu kurumlarında bütünlüklü bir çocuk hakları duyarlılığı yaratmak ve çocuklara karşı islenen her türlü şiddeti önlemek için bir ulusal eylem planı STK’ların katılımıyla hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalı,
- Toplumsal alanda yaşanan çocuk hakkı ihlallerine gösterilen duyarlılık kamusal sorumluluk ve kontrol altında bulunan çocuk hakkı ihlalleri için de gösterilmeli,
- Yaşamın her alanında şiddet ve cinsel istismara zemin olabilecek her türlü risk faktörleri bilimsel çalışmalarla tespit edilerek önleyici politikalar demokratik katılımla oluşturulmalıdır.
Ne yazık ki tüm bu önlemler acil olarak geliştirilmedikçe; biliyoruz ki konu kısa bir süre sonra benzer vahametteki bir olaya kadar gündemden düşecek…
İşte bu yüzden devlete; çocuk alanında hak temelli çalışmalar yürüten ancak kapatılmış sivil toplum örgütlerini yeniden açarak bu konuda çalışma yapan tüm örgütlerle, uzmanlarla ve çocuklarla birlikte etkili, hak temelli politikalar geliştirme çağrısında bulunuyoruz.