Dünya Çevre Günü

Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü. Dünya Çevre Gününün Birleşmiş Milletler tarafından kabul ve ilan edilişinin 32. yıl dönümü.

Doğa yıkımına tanıklık ediyor, suç ortaklığını sürdürüyoruz.

Ormanlar hızla yok ediliyor. Yönetenler, uzmanların, insan hakları savunucularının, doğa yandaşlarının uyarılarına kulak tıkamaya devam ediyor. Ormanların yok edilişi, biyolojik çeşitliliğin erozyonu, radyoaktif kirlilik, sera etkili gaz salınımları ve diğer global trajediler ile üzerinde yaşadığımız gezegenin varlığını sürdürmesini tehlikeye attığımızı görmezlikten geliyoruz. Toprak zehirlenerek ölüyor. Gezegenimizde yaşayan tüm canlılar, yani hayvanlar ve bitkiler her gün daha korunmasız hale geliyor. İnsan türünün geleceği tehlikeye girmiştir.

Hazırlanan ve onaylanan çok sayıda bildirge ve sözleşme ile diğer uluslararası belgelere karşın, uygulamaya konulan ve olumsuz gidişi engellemeye yönelik ciddi bir gelişme görülmemektedir. Bu konuda yapılan tüm uluslararası toplantılar başarısızlıkla sonuçlandı. Amerika Birleşik Devletleri, Küresel ısınmayla mücadeleye ilişkin Kyoto protokolüne karşı inadını ısrarla sürdürüyor. Canlı çeşitlerinin yok olma ritmi bugün doğal ritminin 10.000 katına ulaşmıştır. Küreselleşmenin yıkıcı etkisiyle son otuz yılda canlı kaynaklarının yüzde otuzu yitirilmiş durumdadır.

Sadece bir avuç çıkar grubuna hizmet eden savaş çevrenin en büyük tahrip etmenidir. Çevreyi ölçüsüz yöntem ve araçlarla tahrip eden uluslararası ekonomik ve mali sermaye, kendisine bağımlı politik irade ile birlikte bu gelişmenin temel sorumlusudur. Aşırı kar hırsının bir sonucu olan tedbirsiz sanayileşme, dünyamızı '' ekolojik bir kriz'e sokmuştur.

Ülkemiz çevre ile ilgili olumsuz gelişmelerden en çok etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Bitki ve hayvan türleri hızla azalmakta, ülkemizin doğal güzellikleri, en verimli toprakları, ormanları, yanlış enerji ve çevre politikaları ile yok edilmekte ve çok uluslu şirketlerin kazanç hırslarına feda edilmektedir. Tam da bugünlerde, ormanlar, doğal sit alanları ile ilgili tartışmalar yaşanıyor. Doğal, tarihsel ve kültürel değerlerin korunması yasama, yürütme ve yargı organların görevidir.

Büyük ekolojik problemler yerel veya bölgesel değil küreseldir. Çözüm için uluslararası işbirliğine ihtiyaç vardır. Ekonomik gelişme ile çevre yıkımının at başı gittiği büyüme ve tüketim modeli yerine doğal ve enerji kaynaklarının en verimli ve akılcı biçimde kullanıldığı yeni yol ve yöntemler yürürlüğe konulmalıdır. Ulusal ve uluslararası hukuku çevre gerçeğiyle uyumlu hale getirmeliyiz. Yaşanılır çevrenin, dünyanın, tüm insanlığın, bugünün ve gelecek kuşakların ortak malı olduğunu, hiçbir canlının gelecek kuşaklarını yaşamlarını tehlikeye atma hakkının bulunmadığını unutmamalıyız. Ancak, Albert Einstein dediği gibi '' Bu gün teknolojinin insanlığı aştığı kesin. Bir gün insanlık da teknolojiyi aşmayı bilecektir.''

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın