Dicle Haber Ajansı’na baskın düzenleniyor. Bir gün sonra, yeni Basın Yasası kabul ediliyor. Özgürlükler genişletiliyor.
Aynı gün bilim insanı Fikret Başkaya, yazdığı bir kitap nedeniyle yargı huzuruna çıkarılıyor ve cezalandırılması isteniyor.
DGM’nin anayasal dayanakları ortadan kaldırılıyor, Basın Kanunu değiştiriliyor ama, aynı anda gazeteci Fikret Bila, yazdığı kitap nedeniyle ağır hapis istemiyle DGM’de yargılanıyor.
DEP milletvekillerinin 10 yıl süren haksız tutuklulukları Yargıtay kararı ile kaldırılıyor. Yargıtay özgürlük ilkesine uygun karar veriyor.
Aynı gün bir tabu yıkılıyor. Kürtçe televizyon yayını TRT’den yapılıyor. Kültürel haklar alanında önemli bir adım daha atılıyor.
Ölüm cezasının infaz edilmemesi “barış” anlamına geliyordu.
Barışın derinleştirilmesi hukuki reformlarla ve demokratikleşme ile mümkündü. Bu alanda da çok mesafe alındı.
Son günlerdeki adımlar da barış tohumlarıdır.
Tutmalı.
Tutacak.
İyimser olmak için pek çok neden var. Toplumun kendisine olan güveni her geçen gün artıyor ve karar vericileri etkiliyor. Son beş yıldır, kendi toplumu ile tabu sayılan konularda AB üzerinden diyalog kuran Türkiye’yi yönetenler, şimdi daha açık bir biçimde toplumla doğrudan diyaloga geçiyorlar. Diyalog iç içe geçmiş formatlarla sürüyor.
Türkiye’nin makro açıdan ne yöne evrildiğini görmek gerek.
Yaşadığı tehlikelere, risklere rağmen, barış ortamının ürünleridir bunlar. Barışı korumak ve derinleştirmek lazım.
Silahların patlamaması, silahların susması lazım. İç çatışma yaşanmamalıdır. Silah diyalog yolu değildir. Silah barışın dili değildir. Silah aradan çekilmeli.
Silahlar değil, toplum konuşmalı artık.
Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı