Şiddet Mağduru Kadınların Yaşamları Güvence Altına Alınmalıdır!

İHD, düşünce ifade özgürlüğünün şiddet içermeyen her türlü araçlarla kullanılmasından yanadır. Bu anlamda görsel ve yazılı medya araçları kullanılarak bireylerin kişi hak ve özgürlükleri sınırları içinde tartışmalar yürütmesi ve düşüncelerini ifade etmeleri önemlidir.

Bir süreden beridir farklı ulusal TV kanallarında kadına yönelik yapılan programların içeriği ve yarattığı sonuçlar itibariyle, gerçekte kadının yaşadığı sorunlar, maruz kaldığı aile içi şiddet ve yaşadığı hak ihlallerini açığa çıkartmaktan çok, reyting artırma kaygılarının ön planda tutulduğunu açığa çıkartmıştır.

Kadının kendisini ifade ettiği, karşılaştığı her türlü sorunları ve yaşadığı gayrı insani muameleleri anlatabildiği olanaklar ve zeminler yaratılmasını son derece gerekli ve önemli buluyoruz. Bununla birlikte, şiddet mağduru ya da hangi gerekçe ile olursa olsun yaşamı risk altında olan kadın, ancak kendisi istediği müddetçe konuşmalıdır. Kadına ilişkin program yapan yayın sorumluları, kadının karşı karşıya olduğu tehdidi ve riskleri sürekli olarak gözönünde bulundurmak ve bunları en azından arttırmamakla yükümlüdür. Ancak, TV ekranlarında tanıklık ettiğimiz görüntüler, kadının yaşadığı sorunları çözme ve ortak bir mücadeleyle kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmayı amaçlamaktan çok, kadını afişe eden içerikte olup, reyting kaygılarına göre yönlendirilmektedir.

Geçtiğimiz ay, “Kadının Sesi” adlı program esnasında tarafların birbirleriyle tartışması boyutlanarak, programdan sonra biri polis, üç kişinin öldürülmesiyle sonuçlandı. Benzer şekilde aynı programa çıkarak eşi tarafından maruz kaldığı şiddeti anlatan B.I. isimli kadın, memleketi olan Elazığ’a gider gitmez, erkek kardeşinin kendisine verdiği silahla oğlu tarafından vuruldu. B.I., şimdi hastanede yaşam savaşı vermekte.

Kadının korunması ve en temel hak olan yaşamının güvence altına alınması hususunda başta güvenlik birimleri olmak üzere, resmi devlet kurumlarının da büyük bir ihmal ve kayıtsızlık içerisinde olduğunun altını çizmek isteriz. Eşi tarafından sürekli şiddete maruz kaldığı için Polis Karakoluna sığınan B.I., kadınların yaşam haklarının güvence altına alındığı olanaklar sağlanmadığı için, bir sığınma evine gönderilerek yaşam hakkının güvence altına alınması yerine, adı geçen TV programına çıkartılmıştır. İnsan hakları savunucuları olarak, bir kez daha dikkat çekmek istediğimiz husus şudur: Kadınların, istedikleri sürece maruz kaldıkları şiddeti ve yaşadığı sorunları değişik platformlarda, salon etkinliklerinde, mitinglerde, TV ekranlarında, vb anlatmalarının, kendilerini ifade etmelerinin yolu açılmalıdır. Ancak bu yapılırken, yaşam hakkının korunmasından sorumlu devlet kurumları ile program sorumlularının, başta yaşam hakkı olmak üzere kadının insan haklarını her türlü kaygının üzerinde tutması ve buna uygun davranması gerekir. Kadının sorunlarını çözme istencinden uzak, kadını özne olarak görmeyen, sadece mağdur kimliğini ele alan, kadının mücadele edebilecek gücünü gözardı ederek sadece edilgen gibi gösteren, program esnasındaki tartışmaları ekran başındakilerin sayısını artırmak için kullanan ve yaratacağı sonuçları dikkate almayan, sonuç olarak konuşan kadının yaşam hakkı ihlali riski altında olduğunu unutan bu tür programları kadına yönelik şiddet sorununu çözme iradesinden uzaktır. Yaşanan bu son vakalar, kadının yaşam hakkının güvence altına alındığı, herhangi bir saldırıya maruz kalma korkusu yaşamadan, maruz kaldıkları her türlü şiddeti ve sorunları anlatabilecekleri ortamın sağlanması gerektiğini bir kez daha açığa çıkartmıştır.

İnsan hakları savunucuları olarak, ülkemizde son derece yetersiz olan kadın sığınma evlerinin sayısının hızla artırılarak, kadın katliamlarının önlenmesi için yetkilileri ivedilikle adım atmaya ve gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz.

Av. Reyhan YALÇINDAĞ
İHD Genel Başkan Yardımcısı

Bir cevap yazın