Ölüm orucu eylemcisi ile görüşme
Demokrasi, Birleşmiş Milletler Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana Belgesi'ne göre (1993), "halkın ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel sistemini belirlemek için iradesinin özgürce ifade edildiği ve yaşamının tüm yönlerine tam katıldığı" rejimin adıdır.
Bu katılım ilkesi, yalnızca belirli dönemlerde, gizli oy açık sayım ilkesine göre yargı gözetiminde yapılan ve genel ve eşit oy ilkesinin geçerli olduğu genel ve yerel seçimler yoluyla sağlanmaz. Ya da yurttaşlara yalnızca dilekçe hakkının tanınmış olması da yeterli değildir. Bunlar katılımın örnekleridir. Başka örnekler de verilebilir. Örneğin çevre hakkı bağlamında, doğal, tarihsel ve kültürel varlığın korunması için Çevresel Etki Değerlendirmesi için (ÇED) nasıl halk ile toplantılar düzenlenmesi yasayla zorunlu kılınmış ise başka alanlarda da halk katılımın sağlanması olanaklıdır ve bu doğaldır.
Demokrasilerde yurttaşlar, ya birey olarak ya da oluşturdukları örgütlenmeler aracılığı ile- bu örgütlenmeler formel ya da enformel olabilir- devlet organlarına şikayet ve taleplerini iletebilirler. Bu şikayet ve talepler yalnızca yazılı değil, çeşitli biçimlerde ve yüzyüze de olabilir.
Türkiye'de açlık grevleri ve ölüm oruçlarının istisnasız tümü, tutuklu ve hükümlülerle görüşerek çözülmüştür. Bir protesto ve hak arama yöntemi olarak başvurulan açlık grevleri ve ölüm oruçlarına karşı "anlama çabası" ile yaklaşmak, devlet organları için bir zaaf değil, demokratik bir tutum olarak algılanmalıdır. Sorunun çözümü için, öncelikle tutuklu ve hükümlünün halen yaşadığı yaşam koşullarının doğru ve gerçekçi analizi gerekir. Bu yaşam koşullarının iyileştirilmeye ihtiyaç duyulan yönlerinin neler olduğu saptanmalı ve olanaklı olanların gereği yapılmalıdır. Böylelikle, bir hak arama yöntemi olarak seçilen ölüm orucuna girişme ve sürdürme "hissiyatının" maddi koşullarının ortadan kaldırılmasına çalışılmış olunur.
Hükümet tasarrufu olarak TBMM'ne sevkedilen İnfaz Yargıçlığı tasarısı, nasıl cezaevlerinde yargı denetimini sağlamaya yönelik ise ve bir düşünce olarak olumlu karşıladığımız ve fakat oluşturulma biçimine ve bileşimine itiraz ettiğimiz İzleme kurulları da sivil denetim sistemini getirmektedir. Yasayla oluşturulan kurullar, tutuklu ve hükümlülerle görüşeceklerdir. Belirtilen durumda, ölüm orucu eylemcileri ile görüşülmesini, bu görüşmede onların şikayet ve taleplerinin alınmasını, Bakanlığın ne yapmak istediğinin açıkça anlatılmasını, olası belki de haklı itiraz ve eleştirilerin yerine getirilmesini neden " pazarlık" olarak nitelemek gerekiyor?
Cezaevleri konusunda toplumun çeşitli kesimlerinin görüşlerine başvurulması, bu arada o anda cezaevlerinde bulunanların da görüşlerinin alınması olası sorunların yaşanmasına engel olur. Böyle düşünülmeyip, devlet organlarının "her konuyu en iyi bilen" olarak değerlendirilmesi yaşadığımız sorunlara neden olmaktadır. Şu anda 73 cezaevinde, oda sistemine geçiş çalışmaları yapılmaktadır. Nasıl bir mimari proje uygulanmaktadır, bu konuda hiçbir uzmanlık kuruluşunun bilgisi bulunmamaktadır. Halbuki "toplumsal mutabakat arayışına girilse", pek çok konu, sorunsuz çözülebilir.
Ölüm oruçları sorununun hemen çözülmesi gerekir.
Sorunun çözümü mümkün ve olanaklıdır.
Bir umut ışığına, bir işarete ihtiyaç var.
Bu umut ışığı, anlama çabası göstermektir.
Anlama çabası, dialog demektir.
Dialog karşılıklı konuşma demektir.
Karşılıklı konuşma, pazarlık anlamına gelmez.
Genel Başkan