Bundan seksen yıl önce, 4 Mayıs 1937 günü, Dersim’de Kürt halkına ve Alevilere yönelik askeri operasyonlar başlatılmış ve bu operasyonlar sırasında on binlerce Kürt ve Alevi katledilmişti.
İHD bu operasyonların niteliğini soykırım olarak nitelemekte ve konunun insan hakları hukuku bakımından geçmişle yüzleşme konusu olduğunu vurgulamaktadır. Yüzleşmenin olabilmesi ve hakikatin ortaya konulabilmesi için yüksek politik irade gereklidir. Bu konuda dünyada 40’tan fazla ülkede geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma süreçleri yaşanmıştır. Son örneği de Kolombiya’dır.
2011 yılında İHD, o tarihlerde Başbakan olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP İl Başkanları Toplantısında Dersim Katliamı için devlet adına özür dilemiş olmasını ve 25 Kasım 2011 tarihli “Dersim Katliamı İçin Özür Dilemek Bir Başlangıçtır” başlıklı basın açıklamasında olumlu değerlendirmişti. Geçmişle yüzleşme süreciyle ilgili o açıklamadaki görüşlerimizi tekrarlamak durumundayız.
Şöyle demiştik:
İnsan hakları savunucuları, Türkiye’nin gerek devleti gerekse de toplumu bakımından bir bütün olarak geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu yüzleşme dönemi, İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği ve İttihat ve Terakki’nin iktidara geldiği 1908 yılından itibaren başlatılmalıdır.
Türkiye geçmişiyle yüzleşme sürecine girmek durumundadır. İnsan Hakları Derneği, aşağıda belirtilen şu ana konularda yüzleşme yaşanması için hakikat komisyonu kurulması gerektiğini kanaatindedir:
1- Kürt Sorunu’nda uygulanan asimilasyon politikası sonucunda inkâr ve imhanın neden olduğu insanlığa karşı suçlar, insancıl hukuk ihlalleri, toplum üzerinde etkili ciddi şiddet olayları ve askeri darbe dönemlerinde Kürtlere uygulanan sistematik insan hakları ihlalleri;
2- Lozan Antlaşması kapsamına giren azınlıklar ile evrensel hukuk ilkelerine göre kabul edilen azınlıklara uygulanan insanlığa karşı suçlar, zorla veya başkaca yollardan göç ettirme politikaları, ciddi şiddet olayları, sistematik insan hakları ihlalleri;
3- Cumhuriyet kurulduğundan beri rejime muhalif olan komünistler, sosyalistler, dindarlar, entelektüeller gibi rejim muhaliflerine yönelik insanlığa karşı suçlar, ciddi şiddet olayları ve sistematik insan hakları ihlalleri;
4- Askeri Darbeler Döneminde yapılan sistematik insan hakları ihlalleri ve ciddi şiddet olayları;
5- Hapishanelerde işlenen insanlığa karşı suçlar, ciddi şiddet olayları, sistematik insan hakları ihlalleri;
6- Alevilere uygulanan insanlığa karşı suçlar, ciddi şiddet olayları, sistematik insan hakları ihlalleri;
7- Devlet içindeki Kontrgerilla (JİTEM), Ergenekon gibi yasadışı faaliyetlerin açığa çıkarılarak, bunların işlediği insanlığa karşı suçlar ve ciddi şiddet olayları;
8- 1915 ile 1923 yılları arasında Ermenilere yapılan insanlığa karşı suçlar ile soykırım suçlarının açığa kavuşturulması;
9- 1930’lu yıllarda Dersim’de Kürt ve Alevilere yapılan insanlığa karşı suçlar ile soykırım suçlarının açığa kavuşturulması.
Bugün yukarıdaki görüşleri tekrarlamakla birlikte Türkiye’nin içinde bulunduğumuz dönemde olağanüstü yönetim usulüyle yönetildiğini vurgulayarak OHAL’in kaldırılmasını, olağan rejim koşullarına dönülmesini, insan hakları ve demokrasi temel sorununu çözüme kavuşturmasını, bu sorunun en önemli halkası olan Kürt sorununu barışçıl ve demokratik tarzda çözüme kavuşturmasını, bu amaçla, hukukun üstünlüğü ve demokrasi, insan hakları ve azınlık haklarına saygıyı temel alacak yönelimlere girmesini acil ve temel talep olarak dile getiriyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ