Bugün Dersim Soykırımının 87. yıl dönümü. Soykırımda yaşamını yitirenleri anıyoruz.
1925 yılında çıkarılan Şark Islahat Planı, 1936 yılında çıkarılan Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun, Şark Islahat Planına dayanılarak kurulan ve Dersim’in de içinde yer aldığı 4. Umumi Müfettişlik ‘in kurulması ile adım adım “ulus devletin” inşası önünde engel olarak görülen Dersim’in öncelikle kanaat önderlerinin yok edilmesi, karşı çıkanların soykırımdan geçirilerek yöre halkının sürgüne tabi tutulmasının hedeflendiği görülmektedir.
25.12.1935 tarih ve 2884 sayılı Tunceli Kanunu çerçevesinde 4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Dersim’e yönelik askeri operasyonlar başlatılmış ve bu operasyonlar sırasında on binlerce Kürt/Alevi katledilmiştir. Askeri operasyonlar 1938 yılı boyunca devam etmiş ve katliam ile birlikte zorunlu göç(sürgün) ile Dersim coğrafyası büyük oranda insansızlaştırılmıştır.
15 Kasım 1937 yılında Dersim’in Kürt Alevi kanaat önderi Seyit Rıza (74 yaşında), oğlu Resik Hüseyin (16 yaşında) ve toplam 7 kişi (bazı rivayetlere göre 11 kişi) yürürlükteki hiçbir hukuk kuralına uyulmadan, yargılama yapılmadan, usulüne uygun mahkeme kurulmadan Elâzığ Buğday Meydanında idam edilmişlerdir.
Dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında anlattığı bilgilerde iddia edildiği gibi Dersim’de bir isyanın olmadığını doğrulamaktadır.
İnsan hakları savunucuları olarak Dersim’de 1937-38’de yapılan bu katliamları TCK 76. Maddesinde tanımlandığı gibi soykırım olarak nitelendirmekteyiz. Dersim halkı ise yaşananları “tertele” olarak nitelendirmeye devam etmektedir. Ayrıca Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında kabul ettiği Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi çerçevesinde de Dersim’de yaşananların Soykırım Suçunu oluşturduğu doğrulanmaktadır.
1937-38’de yaşanan Dersim Soykırımı’nda kadın, çocuk dahil 13.160 Dersimlinin öldürüldüğü; 11.818’inin sürüldüğü resmi kayıtlarda yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur. Dersim’in Kayıp Kızları olarak bilinen bir kuşağın ise ailelerinden koparılarak tanımadıkları, bilmedikleri ailelere evlatlık olarak, eş olarak verildiği gerçeği de soykırımın bir başka boyutunu oluşturmaktadır.
İHD, Dersim’de 1937-1938’de yapılanları soykırım olarak nitelendirmekle birlikte bu tarihsel trajedinin insan hakları hukuku bakımından geçmişle yüzleşme konusu olduğunu ve ancak bu çerçevede ele alınabileceğini savunmaktadır. Geçmişle yüzleşmenin yaşanabilmesi ve tüm hakikatin ortaya çıkarılabilmesi için güçlü bir siyasi iradenin varlığı gerekmektedir.
2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan AKP’nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda Dersim Tertelesi hakkında konuşmuş; Jandarma Genel Komutanlığı’nın hazırladığı Dersim Raporunu göstermiş ve yukarıda ifade edilen bilgileri doğrulayarak dönemin CHP sini suçlamıştır. “Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum. Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır” demiş ancak özrün yerini bulması için bugüne kadar hiçbir somut adım atılmamıştır.
Devletin Dersim’le yüzleşmesi için öncelikle TBMM bünyesinde “Dersim İçin Hakikat Komisyonu” kurulmasını, komisyon çalışmaları tamamlandıktan sonra komisyonun önerileri doğrultusunda gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak soykırımın tanınması, özür dilenmesi ve onarıcı adalet çözümleri üzerinde durulması gerekmektedir.
İnsan Hakları Derneği olarak ivedilikle;
Dersim halkından resmi olarak özür dilenmesini, Dersim isminin iade edilmesini,
Dersim Soykırımı ve diğer toplu katliam ve sürgünlere ilişkin devlet arşivlerinin kamuoyuna ve üniversitelere açılmasını,
Dersim Soykırımında idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının itibarlarının iade edilmesini, mezar yerlerinin açıklanmasını, diğer toplu mezarların usulüne uygun olarak açılması için çalışma yürütülmesini,
Yapılan askeri operasyonlar sonucu katledilmeyip asker ailelerine evlatlık ya da ev işlerine yardımcı olarak verilen ve kamuoyunda “Dersimin Kayıp Kızları” olarak bilinen kız çocuklarının akıbetinin açıklanarak aileleri ile buluşturulmasının sağlanmasını,
Dersim’in insansızlaştırılması politikasından vazgeçilerek halen yapımı süren HES ve diğer barajların iptal edilerek doğal ve kültürel tahribata son verilmesini,
Dersim’deki doğal ve kültürel inanç merkezlerinin muhafaza altına alınarak Dersim halkının yerel temsilcilerine (Dersim Belediyesi gibi yerlere) devrinin sağlanmasını,
yetkililerden talep ediyor ve bunların gerçekleşmesi için sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.
İnsan Hakları Derneği