DTP Yöneticilerine Yönelik Baskılar

İfade özgürlüğü esas itibariyle, bir toplumda devlet politikalarından ya da toplumun genelinden farklı ve aykırı düşüncelere sahip kişilerin konuşma özgürlüğünü güvence altına alır. Çünkü devlet organları ya da toplumun çoğunluğu ile aynı düşünen ve konuşan kişilerin ifade özgürlükleri zaten tehlike altında olmaz. Önemli olan farklı seslerin ve özellikle muhalif kesimlerin düşüncelerini baskılanmadan, kendilerini tehdit altında hissetmeden özgürce açıklayabilmeleridir. Eğer bir ülkede farklı düşüncelere tahammül yoksa orada ifade özgürlüğünde söz edilemez.

Siyasi partiler ve yöneticileri söz konusu olduğunda, ifade özgürlüğünün sınırlanması ve baskı altına alınması; siyaset yapma, farklı siyasi programlara sahip olma özgürlüklerini de ortadan kaldırır. Ülke sorunları hakkında bütün siyasi partilerin aynı düşünceleri savunmaları varlık nedenlerini gereksiz kılar. Yanlış hatta zararlı olduğu düşünülen siyasi açıklamaların yaptırımı, diğer siyasi parti ve kuruluşların karşı açıklamalarıdır. Siyasetin yaptırımının yargı müdahalesi ya da cezalandırma olduğu ülkelerin demokratik olarak nitelenmesi zorlaşır.

Bu çerçevede DTP Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a verilen hapis cezaları ile DTP Van ve Diyarbakır İl Başkanlarının tutuklanmaları, ülkemizdeki düşünce açıklama ve ifade özgürlüğü ve siyaset yapma özgürlüğü açısından son derece kaygı verici gelişmelerdir.

Seçim tartışmalarının yapıldığı bir dönemde bir siyasi partinin genel başkan düzeyindeki yöneticilerinin siyasi içerikli açıklamalar nedeniyle yargı eliyle cezalandırılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 1 Nolu Protokolün “serbest ve açık seçimleri” güvence altına alan 3. maddesinin de ihlali anlamana geleceği unutulmamalıdır. Asıl işlevi toplumsal sorunlara çözüm üretmek olan ve demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak kabul edilen siyasi partilere yönelik böylesi baskılar ifade özgürlüğünün yanında demokratik kültüre de zarar vermektedir.

Kürt sorununda demokratik, barışçıl diyalog kanallarının yaratılmaya çalışıldığı bu süreçte, DTP yöneticilerine yönelik hukuka ve insan haklarına aykırı baskılar toplumsal barışa da zarar vermektedir.

Farklı siyasi görüş ve faaliyetleri baskı altına alma anlayışı ile, siyaseti “suç sayma” noktasına getirmede kamu yararı bulunmadığı açıktır. Siyasetin özgürleştirilmesi, TBMM’nden, Hükümet’e; Yargı’dan, sivil topluma kadar herkesin görevidir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

Bir cevap yazın