11 Aralık 2009 günü Anayasa mahkemesince DTP kapatılmış, eş başkanlarından Ahmet TÜRK’e ve milletvekilli Aysel TUĞLUK’a 5 yıl siyaset yapmama cezası verilmiştir.
Bizler bu yasağı evrensel hukuka uymayan anti-demokratik bir karar olarak değerlendiriyoruz.
12 Eylül diktatörlüğünün askeri vesayetçi anayasasıyla verilmiş siyasi bir karardır.
Bu konuyla ilgili bir gazetenin köşe yazarlarından birinin söylediklerine kulak verelim “bir hükümle bir ülkeyi paramparça ettiler ve bunu yapmak için öylesine aceleciler ki gerekçesi yazılmadan karar açıklanmaz diyen anayasayı da çiğnediler… Anayasası bir darbe anayasası olan bir ülkede Anayasa Mahkemesinden ne beklenir ki zaten? Barış umutlarını ezip geçtiler. Siyasetten, adaletten umudunu kesen Kürt gençleri ne yapacak şimdi? Onlar akın akın dağa giderse bundan kim sorumlu olacak?” diye sorguluyor.
AKP tarafından dillendirilen “Demokratik Açılımda” DTP önemli bir misyon üstlenebilir, Cumhuriyetle yaşıt Kürt Sorununun çözümünde kilidi açan anahtar rolünü oynayabilirdi. DTP eş başkanı Sayın Ahmet TÜRK bir konuşmasında “Bu sorun barışla çözülürse Allah canımı alsa da mutlu öleceğim” demişti. Böyle bir anlayışa sahip birinin şiddet yanlısı olması mümkün mü?
Sorunun çözümünde hükümet dik durmadığı gibi muhalefet de felaket tellallığı yapıyor, Kürtlere açılacak en ufak demokratik pencere de“ülke bölünecek” diye çığırtkanlık yapıyorlardı.
Hükümetin ikircikli tavrı, DTP’yi devre dışı bırakarak Kürtlerin çoğunluklu yaşadığı illerinde oy devşirme sevdası, muhalefetin ülke bölünecek, dağa çıkarız, milletin sabrı taşıyor gibi söylemleri birçok batı illerinde Kürt-Türk çatışmasında tetikleyici bir rol oynadı ve ülke kaynamaya başladı. DTP binalarına saldırılar oldu. Kürtlerin yaşadığı mahallelere girilerek linç girişimleri yaşandı.
Hükümet siyasi partiler yasasını demokratik bir biçimde değiştirme yerine kendisiyle igili kapatma kararı verilirken feryat ederek karşı çıkarken DPT’nin kapatılması karşısında sessiz kalmış Cemil Çiçek gibi bazı AKP milletvekilleri de kapatmayı onaylar şekilde tutum ve söylem içerisine girmişlerdir.
Demokrasi herkes için geçerli olmalıdır. Yanlız kendisi için demokrat olan davranış biçimi güven verici olamaz.
Anayasa mahkemesinin Leyla ZANA gibi DTP’nin üyesi bile olmayan bir şahsiyeti de siyaset yapmama yasağı içine almasını anlamak mümkün değildir.
DTP kapatıldı da ne oldu? Kürt sorunu çözülmüş mü oldu? Hayır! Bu güne kadarki toplum mühendisliğine soyunan, hiçbir kültürel, etnik, inançsal, düşünsel farklılığa hoşgörüyle yaklaşmayan “ Tek Tip İnsan Yetiştirme” zihniyetinde olan egemen iktidar demokratik bir açılımla çözülecek olan Kürt Sorununu kör düğüm haline getirmişti. Anayasa Mahkemesinin kapatma davasıyla bir düğüm daha atılmış oldu.
En uysal bir kediyi bile sıkıştırırsanız ona açık bir yol bırakmazsanız dönüp tırmalar.
Kürtlere legal, demokratik yollardan siyaset yapma yollarını tıkarsanız, legal olmayan yollara onları taşırmış olursunuz.
Endişemiz odur ki; Ülkede kaos ve çatışmalı bir ortama zemin hazırlanmış durumdadır. Acı çekecek olan Türk ve Kürt halkı olacaktır.
Siyasi iktidara sesleniyoruz; En kısa zamanda siyaset üzerinde Demoklesin kılıcı gibi sallanan anti-demokratik yasaları kaldırın.
Demokratik bir Anayasanın hayata geçirilmesi için çabalarınızı yoğunlaştırın.
Bu karar Türkiye’nin barışını hançerlemiştir.
Nasıl ki Hrant Dink katledildiğinde hepimiz Hrant’ız , Hepimiz Ermeniyiz dedik Bu günde biz aşağıda imzası bulunan demokrasi bileşenleri; Hepimiz Kürdüz, Hepimiz DTP’liyiz diyoruz.
Türkiye yeterince, insanlarını ve enerjisini Kürt sorunuyla harcayarak kaybetti. Artık yeter. Edi Bese diyoruz.
Yaşasın barış, adalet , eşitlik, demokrasi….
Yaşasın Halkların Kardeşliği….
Bıji Bıratiya gelan…
Mahmut UZUN
Barış Meclisi Sözcüsü ve İHD Yönetim Kurulu Üyesi
KATILIMCI KURUMLAR
Türkiye Barış Meclisi Malatya Sekreteryası
İHD Malatya Şubesi
MAZLUMDER Malatya Şubesi
Pirsultan Abdal Kültür Derneği Malatya Şubesi
SES
EMEP
ÖDP
ESP/G
SHP
YDGM
MESOP