Hükümet af konusunda kendi arasında anlaştı ve işkenceci kamu görevlilerini, devlet içinde kamu görevlilerinin çete olarak örgütlenmelerini ve suç işlemiş olmalarını, kamu görevlilerinin görevlerini ihmal etmelerini affetti. Örneğin, son deprem felaketi ile ilgili olarak, yerel yönetimlerde görevini ihmal suretiyle yapı ruhsat işlemlerinde bulunan, denetim görevlerini yapmayan pek çok imar müdürlüğü görevlisi ve pek çok belediye meclis üyesi hakkında, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş suçlar açısından soruşturma açılamayacaktır. Çünkü TCK’nun 230 ve 240. Maddeleri af kapsamı içersindedir. Keza, imar mevzuatına aykırı eylem ve işlemlerle ilgili idari yargı organlarının iptal ve yürütmenin durdurulması kararlarını uygulamayan kamu görevlileri de 230 ve 240. maddeleri ihlal etmişlerdir ve onlar da affedilmişlerdir.
Gelelim ifade özgürlüğü konusuna… İHD Genel Başkanı Akın Birdal, düşüncelerini açıkladığı için TCK’nun 312. maddesi gereği cezalandırılmıştır. 3 Haziran 1999 tarihinden bu yana cezaevindedir. Tüm dünyada Akın Birdal’ın cezaevinde düşünceleri nedeniyle bulunuşu tepki ile karşılanır ve her platformda konu dile getirilirken, Türkiye’de bazı yazılı ve görsel basının İHD’ne olan ambargosunun devam etmesi nedeniyle, Akın Birdal’ın adından bile bahsedilmemektedir.
Türkiye, en büyük ve öncü insan hakları örgütü (İHD) başkanını, düşünceleri nedeniyle cezaevinde tutan dünyadaki tek ülkedir. Bu durum Türkiye’deki insan hakları ve demokratik standartların ne olduğunu açık olarak ortaya koymaktadır.
TCK’nun 312. maddesini basın yoluyla ihlal edenler daha ağır ceza yaptırımına tabi tutulurlar. Daha ağır cezanın erteleme kapsamına alınması, buna karşılık bir toplantıda görüşlerini açıklayan konuşmacının (Akın Birdal, Recep Tayyip Erdoğan örneği) kapsam dışı tutulması, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Hükümet, af konusuna toplumsal barış perspektifi ile yaklaşmamıştır. Politik bir tercihte bulunmuştur. Suç işleyen kendi kamu görevlileri ile bu kamu görevlileri ile birlikte hareket edenleri ve çete örgütlenmesini affetmiştir.
Kimi adli tutuklu ve hükümlülerin özgürlüklerine kavuşmuş olmalari iyi bir gelişmedir. Ancak, suçu üreten ekonomik ve sosyal koşullar düzeltilmediginde benzer suçlar işlenecektir. Ayrica yargi ve infaz sisteminde reformlar yapilmadiginda da, adil olmayan yargilamalarla pek çok insan tekrar cezaevlerine konulacaktir.
Af, kamu vicdanını tatmin etmemiş, aksine yaralamıştır.
İHD, adli siyasi ayrımı yapmadan Genel Af’fı savunmaktadır. Toplumsal barışı tesis edecek, Türkiye’nin Anayasal ve yasal yapısının demokratikleşmesinde bir adım ve başlangıç olmasını istediği, Genel Af’fı istemektedir.
İHD, düşünce suçunu kabul etmemektedir. O nedenle, düşüncelerini açıkladığı için cezaevlerinde bulunanlardan devlet özür dilemeli ve onları koşulsuz özgürlüklerine kavuşturmalıdır. Erteleme ve benzeri düzenlemeler kabul edilemez nitelikteki uygulamalardır. İnsanları düşünceleri nedeniyle cezalandırma yetkisi devletlere tanınamaz. Nasıl düşüneceklerine kişiler kendileri karar verirler. Devletlerin, yurttaşların nasıl düşüneceğine karar verme yetkileri ve görevleri bulunmamaktadır.
Düşüncelerini açikladiklari için cezaevine konulan insanlar, TCK’nun 312. maddesi söz konusu oldugunda da, politik yasaklarla da engellenmektedirler. Örnegin, ömür boyu dernek kurucusu ya da yöneticisi olamiyorlar, ya da belirli süre politik faaliyetten yasaklaniyorlar. Bir insanin ülkesinin yönetimine katilma ve katkida bulunma hakki da elinden alinmiş olmaktadir. Düşünce açiklamasini bu denli agir yaptirim altina alan bir ülkeye, demokratik bir ülke denilemez.
Hüsnü Öndül
Genel Başkan