Düşünceye Özgürlük Kampanyası – Ekim 2001

Düşünceye Özgürlük Kampanyası – Ekim 2001

Düşünce Özgürlüğü Nedir?

Düşünce özgürlüğünden söz edebilmek için, düşüncenin hiçbir korku ve kaygıya kapılmaksızın üretilebilmesi, toplatma, yasaklama, ceza tehdidi ve fiili engeller olmadan, hiçbir izne bağlı olmadan bireysel olarak ya da topluca ifade edilebilmesi, üretilen düşüncenin paylaşılması ve zenginleştirilmesine olanak sağlayacak özgür bir tartışma ortamı ve nihayet düşüncenin doğruluğu ve yanlışlığının saptanabilmesi için yaşama geçirilmesi fırsatının tanınması gerekir.

İnsan haklarının ve demokratikleşmenin önündeki yasal ve fiili engellerin kaldırılması, insan haklarına saygının yaşama geçirilmesi, her şeyden önce güç kullanma tehditlerinden arınmış, demokratik bir tartışma ortamının ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün yaratılması ile olanaklıdır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü, diğer özgürlüklerin “olmazsa olmaz” koşuludur. Düşünce özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü, basın ve iletişim özgürlüğü, siyasal parti, sendika, vakıf ve dernek kurma hakkı, ülke yönetimine katılma, seçme ve seçilme hakkı vb. hak ve özgürlüklerle iç içe olan temel özgürlüktür.

Bu hakların ve özgürlüklerin kullanılabilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün varlığına ve korunup geliştirilmesine bağlıdır. İnsan haklarına dayalı, demokratik ve özgürlükçü, çoğulcu bir toplum oluşturma hedefinin ilk adımı, düşünceyi açıklama özgürlüğünün gerçekleştirilmesidir.

Türkiye’de Düşünce Özgürlüğü Var mı?

Türkiye’de düşünce özgürlüğünün önündeki en büyük engel, sınırları 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle çizilen 1982 Anayasası ve ilişkili yasal çerçevedir. Ancak uygulamada bu kısıtlamaların da ötesine geçilerek genişletici yorumların yapıldığı, yasa hükümlerinin hiçe sayıldığı, keyfi engellemelere gidildiği ve hatta yargısız infazlar yoluyla kimi insanların yaşamlarına son verildiği görülmüştür.

Türk Ceza Yasası, Sıkıyönetim Yasası, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kuruluş Yasası, Terörle Mücadele Yasası, Siyasi Partiler Yasası, Basın Yasası, Dernekler Yasası, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, YÖK Yasası başta olmak üzere bir çok yasa düşünceyi açıklama özgürlüğünü yasaklayan veya sınırlayan yüzlerce madde içermektedir. Türk Ceza Yasası’nın “halkı askerlikten soğutma” suçunu düzenleyen 155’nci, Cumhurbaşkanı’na hakareti düzenleyen 158 nci, “Türklüğe, Cumhuriyete, TBMM’ye, hükümetin manevi kişiliğine, bakanlıklara, devletin askeri, polisiye kuvvetlerine, adliyenin manevi kişiliği”ne hakareti düzenleyen 159’ncu, “halkı sınıf, ırk, din ve bölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik suçunu düzenleyen 312/2’nci maddeleri ile Terörle Mücadele Yasasının 8. maddesi düşünce açıklamalarını cezalandırmada en sık kullanılan maddelerdir.

Uygulamada suç tanımlaması o kadar keyfi ve o kadar değişken ki, bir dönem TMY 8. madde kapsamında görülen bir düşünce açıklaması, başka bir dönem TCK 312. maddeye, hatta terör örgütüne yardım yataklık sayılarak TCK 169. maddeye göre cezalandırılabilmektedir. Son dönemlerde yazılı veya sözlü olarak ifade edilen düşüncelerin Türk Ceza Kanunu’nun 168/2 maddesi kapsamında değerlendirildiğine de tanık olunmaktadır.

Düşünce özgürlüğü alanında gelişme kaydedildi mi?

Hükümetler, programlarında özgürlükleri geliştirme yönünde verdikleri sözleri yerine getirmemişlerdir. Bu bir acizlikten kaynaklanmıyor. İstendiğinde çok çabuk toplanan ve yasa çıkarabilen Meclis, sıra özgürlüklerle ilgili düzenlemelere geldiğinde bir türlü çalışmıyor. Bu durum, demokrasi ve insan haklarına inançsızlığın göstergesini oluşturmaktadır.

Özgürlükleri geliştirme adına yapılan, düzenlemeler, çoğu kez TCK’nun 141 ve 142. maddelerinin yerine Terörle Mücadele Kanunun 7 ve 8. maddelerinin getirilmesinde olduğu gibi, düşünceyi suç sayan yeni yasaların çıkarılması şeklinde olmuştur.

“Düşünce suçluları” için çıkarılan “şartla salıvermeler”, cezaevlerine girecek yeni “düşünce suçluları”na yer açmaktan başka bir işe yaramamıştır. Şartla salıverme yasaları ile, bu yasalardan yararlananların, gelecekte düşünce açıklamaları ceza tehdidi altına alınmıştır.

Türkiye özellikle son on yılda yoğun bir biçimde demokrasi ve insan haklarını tartışıyor. Avrupa Birliği’ne adaylık süreci bu tartışmaları daha da alevlendirdi. Dış ve iç demokratik kamuoyu baskısına karşın Türkiye’nin insan hakları durumunda anlamlı bir gelişme gözlenemiyor. İnsan hakları ihlalleri bazı alanlarda artarak sürüyor.

Düşünce özgürlüğünün sağlanabilmesi için, yeni, demokratik bir anlayış ve yönteme ihtiyaç vardır.

Düşünce ve ifade özgürlüğünün yaşama geçirilmesine yönelik tüm çabalar bugüne dek iktidarlar tarafından çeşitli bahanelerle engellenmiştir. Komünizm, şeriatçılık, bölücülük tehlikelerinden biri veya döneme göre birkaçı insan haklarının korunup geliştirilmesi, demokratik standartların yükseltilmesinin önüne set çekilmesinin bahanesi olarak kullanılmaktadır. Ülkemizin stratejik konumunu ve buna bağlı savunma anlayışlarını, ekonomik, sosyal ve siyasal iç ve dış sorunlarını demokrasinin işletilmemesi ve özgürlüklerin kısıtlanması için gerekçe olarak öne sürmekten vazgeçilmelidir.

Anayasada yapılan düzenlemelerin özgürlükleri geliştirme gerekçesi ile yapıldığı belirtilmiş ve ilan edilmiştir. Anayasa değişiklilerinin anlam kazanması için, ilgili yasalarda özgürlükleri geliştirici düzenlemeler yapılmalıdır. Yasaları aşan haksız yorumlardan ve keyfi engellemelerden kaçınılmalıdır. Tüm özgürlüklerin güvence altına alınması için yargı bağımsızlığına kavuşturulmalıdır. Hak arama yollarının herkes tarafından erişilebilirliği sağlanmalıdır.

Düşüncenin özgürleşmesi için GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRELİM

Bizler, Türkiye’de “düşünce ve ifade özgürlüğü”nün güvence altına alınmasının sağlanması için “DÜŞÜNCEYE ÖZGÜRLÜK PLATFORMU” adı altında bir araya geldik. Düşünce ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran, kısıtlayan, suç sayan yasalarda, bu özgürlüğün anlamına uygun düzenlemeler yapılıncaya, ifade özgürlüğünü engelleyen keyfi ve fiili engellemelere son verilinceye kadar sürecek, herkes için “DÜŞÜNCEYE ÖZGÜRLÜK KAMPANYASI” başlatıyoruz.

Bunun için, insan hakları ve sivil toplum örgütlerine, sendikalara, siyasal partilere, basına, bu ülkede yaşayan herkese büyük görevler düşmektedir. Kitlesel ve sonuç alınıncaya kadar devam edecek bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu amaçla başlattığımız “Düşünceye Özgürlük” Kampanyasının başarıya ulaşması, anayasa ve yasalarımızdaki düşünce açıklamayı sınırlayan ve yasaklayan yasaların kaldırılması evrensel insan hakları normlarına uygun hale getirilmesi demokratikleşme yolunda önemli bir adım olacaktır.

Bu nedenle, düşünceyi açıklama özgürlüğünün önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılması için başlattığımız düşünce özgürlüğü kampanyası çerçevesinde geliştirilen aylık etinliklere, bilgi alışverişinin sağlanmasına tüm demokratik kamuoyunun aktif katılım ve desteğini bekliyoruz.

Kampanya çerçevesinde ilk etkinliğimiz olarak yazdığı bir makale nedeniyle bir yıl dört ay hapis cezası verilen ve 28 Haziran tarihinde Kalecik cezaevine konulan Doç.Dr. Fikret Başkaya’yı 8 Ekim 2001 tarihinde hep birlikte ziyaret edeceğiz.

Düşünceye Özgürlük Platformu
Çağdaş Gazeteciler Derneği
Çağdaş Hukukçular Derneği
Edebiyatçılar Derneği
Helsinki Yurttaşlar Dedneği
İnsan Hakları Derneği
KESK
Mazlum-Der
Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği
Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV)
Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Türkiye Ortadoğu Forumu Vakfı
Türkiye Yazarlar Sendikası

Bir cevap yazın