CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun hakkında “MİT Tırları” adıyla bilinen davada 25 yıl ceza verilip tutuklanması, kişi özgürlüğü hakkı ilkesine aykırı olduğu gibi milletvekillerine tanınan Anayasal güvencelere de aykırıdır. Berberoğlu’nun tutuklanması özellikle ana muhalefet partisinde haklı olarak tepkiye sebep olmuş ve bu konuda kamuoyunda siyasal iktidarın baskı politikaları yeniden konuşulmaya başlanmıştır. Kendi milletvekilinin tutuklanması üzerine ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, 14 Haziran 2017 günü Ankara Güvenpark’tan İstanbul Maltepe Cezaevi’ne Adalet Yürüyüşü başlatacağını açıklamış ve bugün bu yürüyüşü kitlesel olarak başlatmıştır.
Türkiye’nin son iki yılını hatırlamakta fayda bulunmaktadır. 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarını kabul etmeyen Sayın Erdoğan, partisi AKP vasıtasıyla Türkiye’yi tekrar seçime götürmüştür. 2013’te başlatılan Barış ve Çözüm Süreci çökmüş ve silahlı çatışma dönemi 24 Temmuz 2015’te yeniden başlamıştır. Bu dönemde sayın Erdoğan kendisini fiili başkan ilan etmiş ve bunu uygulamıştır. Silahlı çatışma ortamında 1 Kasım 2015’te AKP yeniden iktidar partisi olmuştur. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi bastırılıp karşı darbe yapılarak OHAL ilan edilmiş ve OHAL rejimi kurulmuştur. Bu rejim altında 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referanduma kadar Türkiye, MHP desteği ile birlikte fiili başkanlık modeli altında yönetilmiştir. 16 Nisan 2017’de referanduma sunulan Türk Tipi Başkanlık Modeli, YSK’nın yasal olmayan kararıyla geçerli hale getirilmiş ve nihayet Türkiye tamamen otoriter bir yönetim anlayışı ile yönetilmektedir.
Bu tip baskıcı yönetimlerin temel özelliği, temel hak ve hürriyetleri tamamen kısıtlaması ve özellikle de yargı erkini kullanarak muhalifler üzerinde amansız bir yargı baskısı kurmasıdır. Bu yargı baskısı ile 4 Kasım 2016’dan beri HDP Eş Genel Başkanları Sayın Demirtaş ve Yüksekdağ ile birlikte 8 milletvekili tutuklanmış, arada geçen zaman içerisinde tutuklu milletvekili sayısı 13’ü bulmuş, 80’den fazla belediye eş başkanı tutuklanmış, 150’den fazla gazeteci tutuklanmış, kısacası düşünceyi ifade ve örgütlenme özgürlüğü hakkını kullanan toplumsal muhalefet içerisinde bulunan herkes bu baskı politikalarından nasibini almıştır.
Ana muhalefet partisinin süreç içerisindeki yetersizlikleri ile ilgili hususu bir kenara bırakırsak bugün başlatılan ‘Adalet Yürüyüşü’nün otoriter yönetime karşı ciddi bir demokratik direniş sergilemesini ummaktayız ve bu yürüyüşte ana muhalefet partisine başarılar dilemekteyiz.
16 Nisan Referandumu’na “Hayır” diyen geniş toplumsal kesimler, bugün bir arada “özgürlük, eşitlik, barış ve adalet” mücadelesini demokratik ilkeler çerçevesinde yürütebilir; yeter ki bu konuda ortaya siyasi bir irade konulabilsin.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ