İnsan hakları savunucusu, İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin’in, Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışmak amacı ile Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı 2014-2015 tarihleri arasındaki dönem nedeni ile hakkında 143 dava açıldı. Bugüne kadar bu davalarda 355.920,00 TL adli para cezası verildi. Bu cezalardan 105.920,00 TL’si kesinleşti, devam eden davalarda birkaç yüz bin TL daha adli para cezası verilme ihtimali bulunmaktadır.
Bu paralar ödenmez ise Eren Keskin hapse atılacaktır. Devam eden birçok davada ise hapis cezaları verilmeye başlanmıştır.
Son olarak 29 Mart 2018 tarihinde İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 7,5 yıl hapis cezası verilmiştir. Bu ceza miktarı gazetenin Yazı İşleri Müdürü Reyhan Çapan’a da verilmiştir. Özgür Gündem Gazetesi’nin diğer genel yayın yönetmeni Hüseyin Aykol hakkında da 60 dava açılmış ve cezalar verilmeye başlamıştır. Gazete ile dayanışmak için bir günlük nöbetçi genel yayın yönetmeni olan 50 civarında aydın ve yazara davalar açılmış, hapis cezaları verilmiş ve gazeteci Murat Çelikkan’ın cezası infaz edilmiştir.
Eren Keskin bir insan hakları savunucusu olarak yaşamının hiçbir döneminde şiddet propagandası yapmamış ve şiddet eylemlerine hep karşı çıkmıştır. Bu, insan hakları mücadelesinin doğasının gereğidir. Eren Keskin her zaman ve her koşulda temel hak ve özgürlüklerin korunması ve insan haklarına saygının büyütülmesi için fedakârca uğraş vermiştir.
Şimdi soruyoruz: Eren Keskin’e bu kadar çok adli para cezası ve hapis cezası niçin veriliyor?
Elbette sadece Eren Keskin’e ceza verilmiyor. Muhalif basına, gazetecilere, akademisyenlere, gazetecilerle dayanışan aydın ve yazarlara, insan hakları savunucularına, milletvekillerine ve seçilmiş diğer siyasetçilere, toplumsal muhalefet görevi yürüten grupların temsilcilerine ve bireylere; esasen siyasal iktidar gibi düşünmeyen herkese ceza veriliyor. Çünkü Türkiye’de ifade özgürlüğü (düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü) baskı altındadır.
Oysa demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü toplumsal varoluşun temelidir. Çünkü ifade özgürlüğü kişinin kanaatini diğerlerine bildirme, düşüncesini dışa vurma, kendisi dışındakilerle iletişime girebilme potansiyelinin gerçekleştirilmesidir. Özgür bir biçimde düşüncenin oluşumuna, yaşanmasına, açıklanmasına izin verilmeyen bir toplumda ise yurttaşlardan değil, ancak tek tip ve iktidarların istediği gibi programlanmış biat eden bireylerden söz edilebilecektir. Bu da hem demokrasinin hem de toplum olma halinin yok edilmesinden başka bir şey değildir.
Bugün Türkiye’de anayasal ve siyasal ciddi yapısal sorunlar bulunmaktadır. Türkiye’de terör tanımı alabildiğine geniş tutulmuştur. Hukukun üstünlüğü ilkesi uygulanmamakta ve bunun sonucunda AİHM içtihatları yok sayılmaktadır. OHAL nedeniyle yargı, tamamen siyasal iktidarın baskısı altındadır; bağımsız ve tarafsızlığını koruyamamaktadır. Siyasal iktidar otoriterleşerek demokrasiden tümüyle uzaklaşmış ve böylece ifade özgürlüğünü baskı altına almış, adeta yok etmiştir.
Bir kez daha yineliyoruz:
İfade özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasiden bahsedilemez! Bu nedenle Türkiye için acilen ifade özgürlüğü (düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü) istiyoruz. İnsan hakları savunucuları üzerindeki baskılara son verilmesini ve Eren Keskin için özgürlük istiyoruz.
İnsan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğü ilkesi üzerinde yükselen bir demokrasi için herkesi bir kez daha duyarlı olmaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz!