ERZURUM H TİPİ CEZAEVİNDE YAŞANAN HAK İHLALLERİ RAPORU
6 Ocak 2009
A-OLAY
Erzurum H tipi cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin hak ihlallerine uğradıkları iddiasıyla gerek İnsan Hakları Derneği genel merkezine gerekse, avukatlara mektup ile yoğun başvurular yapılmıştır. Bu başvurularda daha çok 45/1 nolu genelgenin uygulanmadığı, Kürtçe basın yayın organlarının verilmediği, yemeklerin kötü olduğu, spor alanlarının olmadığı, keyfi disiplin cezaları uygulandığı ve hasta tutsakların hastane sevklerinde ciddi sıkıntılar yaşandığı dile getirilmiştir.
B- HEYET OLUŞUMU
Yapılan başvurulara ilişkin görüşmeler yapmak, yerinde gözlem ve tespitler yapmak amacıyla bir heyet oluşturulmuştur. Bu heyette İHD MYK üyesi Av. Filiz KALAYCI, iHD Van şube Başkanı MYK Üyesi Av. Cüneyt CANİŞ ve MAZLUMDER Ağrı Şube Başkanı Av. M. Ali GÜLTEKİN’in yer alması kararlaştırılmıştır. Ancak MAZLUMDER şube başkanı daha sonra çıkan bazı sorunlardan dolayı heyete katılamamış, kendisi ile sürekli olarak görüşmelere ilişkin diyalog sağlanmıştır.
C-HEYETİN BAŞVURU VE RANDEVU TALEPLERİ
İHD genel merkezi tarafından Erzurum H tipi cezaevinde gözlem ve tespitlerde bulunmak amacıyla 19.12.2008 tarihinde Adalet Bakanlığı’na başvuru yapılmış izin istenmiştir. Ayrıca Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan da görüşme için randevu talep edilmiştir. Heyetimiz yola çıkmadan bir gün önce yani 24.12.2008 tarihinde Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı ile yeniden temas kurulmuş ve randevu konusunda bilgi istenmiştir. Savcılık özel kalemi randevu talebinin cezaevi müdürlüğüne yönlendirildiğini, görüşmeyi cezaevi müdürlüğü ile yapılmasının uygun görüldüğü belirtilmiştir. Bu açıklama üzerine Cezaevi müdürü ile İHD genel merkezi tarafından görüşme yapılmış ancak müdür Adalet Bakanlığı’nın yazılı bir talimatı olmadığından görüşme talebini kabul etmediklerini beyan etmişlerdir. Randevu ve inceleme konusundaki tüm olumsuzluklara rağmen MYK üyesi Av. Filiz KALAYCI ve Van Şube Başkanı MYK üyesi Av. Cüneyt CANİŞ 25.12.2008 tarihinde Erzurum iline gitmiştir.
D-HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞMELER
1-Hükümlü Lokman LÂÇİN ile yapılan görüşme;
Hükümlü ile yapılan görüşmede “cezaevinde uzun süredir kangrenleşen sorunlar yaşamaktayız. Bu sorunlar özellikle son dönemde katlanılmaz boyutlara gelmiştir, bunun en başta sorumlusu olarak cezaevi vekil müdürü olan Haydar Ali AK’tır. Ayrıca 5–6 kişiden bir infaz koruma memuru grubu özel bir uygulama yapmakta, özel olarak eğitildiklerini düşünüyorum, bunlar hükümlü ve tutukluları kaba dayaktan geçiriyor, bizlere küfür ediyor, aşağılayıcı şekilde konuşuyor, tehdit ediyorlar. Bu görevliler bizi “devlet otoritesini göreceksiniz, size bunu göstereceğiz” diyerek tehdit ediyorlar. Can güvenliğimiz konusunda ciddi endişelerimiz var. Özellikle son gelen infaz koruma memurları kendilerini “biz Metristen geliyoruz” şeklinde tanıttılar, bunun anlamı da Engin CEBER olayını hatırlatmaktır, bizce bu oldukça manidardır.
Ortak alanlara çıkarılmıyoruz, sosyal faaliyet yapamıyoruz, kütüphanede birbirimizle konuştuğumuzda ise Serkan adlı bir memurdan sert muamele gördüm. Kapalı spor salonu olmadığından kış aylarında spor yapamıyoruz, dışarıda spor yapmamız isteniyor buraya çıkanlara eşofman giymeleri şartı getiriliyor bu yapıldığında dışarı çıkarılıyoruz. Havanın -40 C lerde olduğu Erzurumda eşofmanla çıkmak mümkün değil, bu nedenlerle hava alacak mekânlardan bile yoksun bırakılıyoruz..
Hücre cezası için düzenlenen hücreler standartlara uygun değil, hücrede piriz bile takılı değil bu nedenle kalan kişi kendisine çay bile yapamıyor. Hücredeki pencere oldukça küçük, buna karşın son dönem bu pencereye sık dokumalı teller konuldu hücreye konulanlar hava almada bile güçlük çekiyor.
Diyetli olan hastalara uygun yemek çıkarılmıyor, bu hastaların durumunun oldukça kötü, sağlıkları çok bozuk. Kantinde satılan malzemeler piyasa fiyatından yüksek fiyatlarla bize satılıyor örneğin; Bioksin adlı şampuanın üstünde fiyat 24 YTL olarak yazılmasına karşın 27 YTL olarak satılıyor, bazen %50’ye varan farklar oluyor. Yemek miktarının çok az ve doyamıyoruz, takviye için sürekli kantinden alışveriş yapmak zorunda kalıyoruz.
Yaşadığımız sorunlara karşı yaptığımız şikâyetler, suç duyuruları sürekli sonuçsuz kalıyor. Cezaevi müdürünün odasına görüşmeye çıktığımızda ayakta ve hazır ol vaziyetinde bekletiliyoruz.
6 aydır anadilimiz olan Kürtçe ile iletişim kurmamıza izin verilmiyor ve bundan dolayı ailelerimizle görüşemiyoruz. 10 Aralık 2009 da Diyarbakır’dan bayram nedeniyle açık görüşe gelen ailelerimiz hava muhalefeti nedeniyle yolda kaldılar ve bir gün sonra Erzurum’a geldiler. Onca zorluklara rağmen buraya gelen ailelere görüş izni verilmedi.
Dışarıdan gelen giysilerde yeni alındığını kanıtlayacak şekilde etiket olmayanlar verilmiyor. Bana yurtdışından gelen bir koli içerisinde olan gömlek yeni olmasına karşın etiketi olmadığı gerekçesiyle bana verilmedi.
Birçok gazete, dergi ve alternatif yayınlar verilmiyor bize. İngilizce dergi ve yayınlarda bile tercüme parası isteniyor.
45 nolu genelge uyarınca haftada 10 kişinin 10 saat süreyle görüşme hakkı, “bazı etkinliklerden men” cezası alanlara uygulanmıyor. Genelgede böyle bir hüküm olmamasına karşın cezaevi idaresi açıkça hukuka aykırı işlem yapmayı sürdürüyor. Bu konuda yaptığımız tüm başvurular sonuçsuz kaldı.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
2-Hükümlü Cihan ALKAN ile yapılan görüşme
Hükümlü ile yapılan görüşmede “Bir gurup infaz koruma memuru kendilerinin metristen geldiğini söylüyorlar. İnfaz koruma memurlarının yenilerinin nerdeyse tümü uzman çavuşluktan gelmedir. Bu görevliler hükümlülere ve tutuklulara küfür ediyorlar, hakaret ediyorlar, kaba dayak var ve tehdit ediyorlar aynı zamanda, tamamen keyfi uygulamalar var. Bu uygulamalara karşı yaptığımız tüm başvurularımız sonuçsuz kalıyor. Bu şikâyetler sonrasında bizim aleyhimiz tutanaklar düzenleniyor ve bizlere ceza veriliyor.
93 yılından bugüne değin bu cezaevinde kalıyorum. Bu cezaevinde birçok kez işkenceye maruz kaldım. Bana vahşice işkence yapan infaz koruma memurlarının bir kısmının halen bu cezaevinde görevde. Bu görevlilerle karşılaşmaktan son derece rahatsız oluyorum, psikolojisinin bozulmuş durumda, bu görevlilerin bu cezaevinden başka bir yere gönderilmesini istiyorum.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
3-Hükümlü Ebedin ABİ ile yapılan görüşme
Hükümlü ile yapılan görüşmede “ ben kalp ve şeker hastasıyım. Yanımda bu hastalığa ilişkin raporlarım da var. Raporlarımda açık olarak belirtilmesine karşın diyet uygulanmıyor, bu nedenle rahatsızlığım hayati tehlike doğuracak boyutlara geldi. . Ayrıca raporlarımda diyet uygulanması koşulları olmadığında, bu diyetin uygulanabileceği bir cezaevine nakledilmem gerektiği yazıyor. Bu konuda yaptığı m başvuruların hepsi sonuçsuz kaldı. Ayrıca bu konuda acil olarak girişimde bulunmamızı sizlerden istiyorum.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
4-Hükümlü Hacı SİNCER ile yapılan görüşme:
Hükümlü ile yapılan görüşmede “ biz öncelikle buraya getirildiğimiz ilk andan itibaren hukuki yardım alma sıkıntısı çekiyoruz. Özellikle tutuklular bu konuda çok ciddi sıkıntı yaşıyorlar, yanlış bilgilendirme yapılması söz konusu olabiliyor. İdarenin buradaki tutuklu ve hükümlülere yönelik keyfi uygulamaları had safhadadır. Daha önce yayınlanan ve uygulanması gereken 45/1 nolu genelge burada uygulanmıyor. Özellikle disiplin cezası alanların bundan yararlandırılmayacağı hatta bu ceza bitmiş olsa dahi yararlanma haklarının olmadığı bize söyleniyor. Havalandırmalarımız oldukça küçük, pencereler aynı şekilde küçük yapılmış. Spor alanımız yok, ayrıca sohbet alanlarımız mevcut değil bundan dolayı küçücük yerlerde sohbet etmek zorunda bırakılıyoruz. Yemeklerimiz oldukça kötü, soğuk geliyor yemekler. Hasta olan ve diyet uygulanması gereken hastalar için o gün çıkan yemeğin tuzsuz ve baharatsız olanı veriliyor, bunlar için bir diyet uygulanmıyor. Cezaevine Kürtçe basın yayın organları alınmıyor.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
5-Tutuklu Ahmet Emin EREN ile yapılan görüşme:
Tutuklu ile yapılan görüşmede “ mevcut uygulamaların hukuki olmadığını düşünüyorum, idarenin bir keyfi uygulaması söz konusudur. Özellikle son dönemlerde yapılan atamaların büyük çoğunluğu uzman çavuşlardan alınıyor dolayısıyla sorunların çıkmaması düşünülemez. Sorunlarımıza ilişkin olarak cumhuriyet savcılığına ve infaz hâkimliğine yaptığımız başvurularımız sonuçsuz kalıyor. Son dönemlerde bir talep olmadığı halde zorla oda değiştirilmesi uygulanıyor. Odam zorla değiştirilmeye çalışıldı bu esnada darp edildim, suç duyurusunda bulundum ancak takipsizlik kararı verildi. Başgardiyan bana “buranın savcısı, hâkimi, her şeyi benim” bir şey yapamazsınız dedi. Bu olaydan dolayı görüş yasağı aldım. Adalet bakanlığı tarafından çıkarılan 45/1 nolu genelge uygulanmıyor ya da uygulandığında da 1,5 saat uygulanıyor. Ayrıca sohbetlere genelde aynı tutuklular çıkarılıyor. Tamamen bir askeri disiplin oturtulmaya çalışılıyor koridorda yan yana geçerken dahi birbirimize selam vermemize izin verilmiyor. Bu cezaevindekilerin %60 ı disiplin cezası almış durumdalar. Kürtçe yayınlar verilmiyor, telefonda Kürtçe konuşma yasağı arkadaşlarımıza uygulanıyor.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
6-Cezaevi Savcısı İbrahim Halil DAĞLIBEY ile makamında yapılan görüşme:
Cezaevinde yaşanan sorunları aktardığımızda; “ bu konuda yasal başvuru yapsınlar, şikâyet etsinler, kimse şikâyet etmesini engellemiyor. 45/1 nolu genelgenin disiplin cezası olsa da sohbete çıkarılması kısmını ceza infaz yasasına aykırı buluyoruz bu durumun düzeltilmesi için Adalet Bakanlığına durumu ilettik, cevap bekliyoruz. Can güvenliği endişesi söz konusu olmamalıdır. Yemeklerin az ya da yeterli olmaması konusunda bizim yapabileceğimiz bir şey yok Adalet Bakanlığından gelen ödenek kişi başı günlük 3 YTL’dir buna uygun şekilde yemek vermeye çalışıyoruz. Diyetli olanlar için üniversite ile görüşme yaptık diyet programları çıkardık bu da imkânlar dâhilinde uygulanacaktır. Mahkûmların can güvenliğini sağlamakla sorumluyuz, kendilerine karşı yapılabilecek saldırıları önlüyoruz. Karşıt görüşlü mahkûmlarla karşılaşmalarını, kendilerine yönelik saldırıları engellemek görevimizdir. Biz onların iyiliği için uğraşıyoruz. Mahkûmlar için özel bir hastanemiz yoktur. Devlet Hastanesi imkânlarından faydalanıyoruz. Ayrıca ring aracında sıralarını bekliyorlar. Cezaevinde şu an itibariyle bir spor alanımız mevcut değil ama yer inşa etmek için çalışma yapıyoruz. Sosyal etkinlikler konusunda olabildiğince zaman ve yer ayırmaya çalışıyoruz. Ancak infaz koruma memurlarının hakaret, küfür, aşağılama, kaba dayak ve tehditleri yönünde yapılan başvurular olmamıştır, bu yapılırsa gerekli hukuki işlemler yapılacaktır. Ancak infaz koruma memurlarının böyle bir durum içine girdiklerini düşünmüyorum. Uzun süreli tecrit durumu söz konusu değildir. Ayrıca uzman çavuş kadrosundan alınan infaz memurlarına alınan tavır kesinlikle tutukluların geliştirdikleri uygun olmayan bir davranıştır. Avukat müvekkil yazışmalarındaki görülmüştür ibaresi yasal bir uygulamadır, avukatın mektubu okunur resmi kurumlara yazılan mektuplar okunamaz, avukat için böyle bir yasal zorunluluk yoktur.” Şeklinde heyetimize beyanat vermiştir.
E- BAŞVURU NİTELİĞİNDE OLAN TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERDEN GELEN MEKTUPLAR:
12.05.2008 tarihli, Lokman LAÇİN’e Ait Olan Mektup:
“Yabancı dille yazılmış hiçbir yayın tutuklu-hükümlülere verilmemektedir. Tarafıma posta yoluyla gelen Tukish Daily News gazetesinin bana verilmesi için tercüme ücreti istendi. Cezaevinin bu kararına karşı İnfaz hâkimliği’ne başvuru yaptım ancak bu başvurum reddedildi. Bu karara karşı Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz ettim, buradan da sonuç alamadım. İç hukuk yollarının tükenmesi nedeniyle AİHM’e başvuruda bulundum, başvurum halen sonuçlanmadı. 14.01. 2008–29.01.2008 tarihleri arasında katıldığım açlık grevi nedeniyle cezaevi disiplin kurulu hakkımda iki ay “bazı etkinliklerden men” cezası verdi. Bu ceza ile birlikte sohbet hakkım da engellendi. Verilen bu ceza Adalet Bakanlığı’nın 22.01.2007 tarih ve 45/1 nolu Genelgesine aykırı olduğu için İnfaz hâkimliği’ne ve C. Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum. İnfaz hâkimliği yaptığım şikâyeti cezaya karşı yapılmış sayarak reddetti. Cumhuriyet Savcılığı ise 5275 Sayılı İnfaz kanunun 40/2-g maddesine dayandırarak reddetti. Genelge çok açık olmasına karşın savcılık bu konuda yasal bir süreç başlatmamıştır.” Şeklinde beyanlar yer almıştır.
12.05.2008 tarihli, Ramazan KIRAN’ a Ait Olan Mektup:
“Cezaevinde yaşanan bariz ve açık olan hak ihlallerine, hukuka aykırı keyfi uygulamalara karşı yaptığımız tüm şikâyetler sonuçsuz kaldı. İşkence ve kötü muamele iddialarımıza karşın dahi hiçbir soruşturma yapılmadı. Adalet Bakanlığı’nın 22.01.2007 tarihli 10 saatlik sohbet hakları disiplin cezalarıyla engelleniyor. Bu konuda yaptığımız tüm hukuksal başvurular sonuçsuz kaldı. Adalet Bakanlığı’na konu ile ilgili yaptığımız başvurulara da hiçbir yanıt alamadık. Tüzük ve genelgelerde hücrenin fiziki yapısı açık ve net olarak tarif edilmiş olmasına karşın Erzurum H Tipi Cezaevinde bulunan hücrenin boyutları ve koşulları gayri insanidir.Hücrelerin havalandırması yok, pencereleri standardın dörtte biri kadar küçük, çay pişirmek için piriz yeri bile yok. Buna karşı İnfaz Hâkimliği ve savcılığa yaptığımız başvurular sonuçsuz kaldı. Cezaevinde sürekli bulunan bir hekim yok. Haftada iki gün sağlık ocağından gelen bir hekimle hastalara bakıyor. Bir tutuklu ya da hükümlünün ciddi bir sağlık problemi olması durumunda ani müdahaleyi yapacak hekim yok. Sağlık sorunları olan birçok tutuklu-hükümlünün tedavisi yapılamıyor. Doktorların sürekli değişiyor bundan dolayı her seferinde farklı tedavi yöntemleri uygulanıyor. Bundan kaynaklı birçok hastalık kronik hale gelmiş durumdadır. Hastaneye sevklerimiz sırasında kelepçeli olarak ring aracında saatlerce bekletiliyoruz. Ben birçok kez 4–5 saat hastane önünde bekletildim. Bazı hükümlüler 7–8 saat bile bekletilmiş. Ring aracı beklerken klima da çalıştırılmıyor. Havasızlıktan dolayı hasta olanlar daha da fenalaşıp dönüyorlar. Hastanenin mahkûm revirinde adli tutuklu ve hükümlülerin kaldığı gerekçesiyle ring aracından indirilmiyoruz. Cezaevine gelen tutuklulara psikolojik baskı yapılıyor. Buna yönelik yapılan suç duyuruları da hiçbir sonuç vermiyor.” Şeklinde beyanlar yer almıştır.
13.05.2008 tarihli, İhsan DOST’a Ait Olan Mektup:
“Erzurum ilinin hava iklimi nedeniyle yılın büyük bir kısmı kış koşulları olarak yaşanıyor bu nedenle dışarıda spor yapma koşullarımız oldukça sınırlıdır. Kapalı spor salonu ödenek yokluğu gerekçesiyle yapılmadı. Cezaevinin eski havalandırması spor alanı olarak ayarlanmış bu alanı da hafta da 1,5 saat kadar kullanabiliyoruz. Burayı da yılda 4–5 ay kadar kullanabiliyoruz. Cezaevinde çamaşırhane yok. Verilen sıcak su sadece banyo yapmamıza yetiyor. Çamaşır yıkamamız için fazla sıcak su tutacak bidon verilmiyor. Odabaşına bir bidon ve leğen verildiğinden bu da kimsenin ihtiyacını görecek durumda değil. Berber hane olmadığı için koridorda saç kesimi yapılıyor. Tutuklu ve hükümlülerin kaldıkları odalar uzun zamandır boyanmamış durumda. Bu konuda yaptığımız tüm başvurular “ödenek yok” denilerek geri çevrildi. Ancak idarenin odaları ve koridorlar boyanmış durumda. Hükümlü ve tutuklunun birinci derecede yakının vefat ettiğinde, telefon ve fax kullanma hakkı cezaevinde “ölümün belgelenmesi” halinde veriliyor.” Şeklinde beyanlar yer almıştır.
14.05.2008 tarihli, Cihan ALKAN’ a Ait Olan Mektup:
“2007 yılı 29 Ekim vesilesiyle tanınan açık görüş hakkından faydalanmak için odamdan çıkarıldım ve görevliler o güne kadar hiç yapılamayan bir uygulama yaparak ayakkabımı çıkartmamı söylediler. Bu talebin keyfi bir uygulama olduğunu düşünerek idarecilerden biriyle görüşme talep ettim. Bu talebim üzerine görevliler bana sert davranarak ayakkabımı çıkartmamda ısrar ettiler. Bunun üzerine daha fazla ısrar etmeyerek ayakkabımı çıkartarak görüşme yaptım. Görüşme sonrasında idareye çağrıldım. İdare odasında “görevlilere hakaret” ettiğim iddiasıyla bir tutanak tutulduğunu gördüm. Üç görevlinin imzaladığı tutanak tamamen yalan ve iftiralarla doldurulmuştu. Bunun üzerine disiplin kuruluna sevk edildim ve 5 gün hücre cezası aldım. Kendisini savunmak ve doğruları anlatmak için çabaladım ancak bir sonuç alamadım. İnfaz hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi de verilen itirazlarımı reddettiler ve ben hücreye konuldum. Kaldığım cezaevinin hücre koşulları insani koşulları taşımadığından 5 gün boyunca oldukça zor günler geçirdim, her gece kâbus gördüm. Hücreden çıktıktan sonra bir süre psikolojik sorunlar yaşadım. Bu nedenle ilaç tedavisi gördüm. Yasal prosedüre aykırı hücre yapısı nedeniyle Erzurum C.Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Ancak bu başvurudan da bir sonuç almadım. Aynı odayı paylaştığım hükümlü Ramazan NAZLIER adlı arkadaşımın yaşadığı bir sorunu aktarmak istiyorum. Ramazan, Siirt kırsalında kaybettiği bir yakının ailesine başsağlığı dilemek amaçlı bir fax çekmişti. Cezaevi mektup komisyonu 16.04.2008 tarihinde Ceza infaz Kanunun 68/3 maddesini gerekçe göstererek faxsı göndermeme kararı almıştı. Madde metninde çok farklı gerekçeler olmasına karşın cezaevi idaresi genişletici ve kanunu aleyhte yorumladığını düşünüyorum. Bu konuda yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Yine cezaevinde İHD ve benzer DKÖ’lere gönderilen, yaşanan sorunları ve hak ihlallerini içeren mektupların büyük kısmı gönderilmeyerek imha edilmesi kararları alınıyor.” Şeklinde beyanatlar yer almıştır.
12.05.2008 tarihli, Erhan KAYA’YA Ait Olan Mektup:
“Bulunduğum cezaevinde 13 yıldır kalıyorum. Cezaevi eski halde Özel Tip Cezaevi olup sonrasında oda tipine dönüştürüldü. Bu nedenle yaşam koşulları oldukça zorlaştı. Ceza İnfaz Kanunun 88/2-p maddesinde “telefon görüşmeleri Türkçe yapılır” hükmü gerekçesiyle ailelerimizle Kürtçe konuşmamıza izin verilmiyor. Bu nedenle birçok hükümlü ve tutuklu ailesiyle konuşamaz duruma geldi. Kürtçe yayınlarda da aynı sorunu yaşıyoruz. Bir yıldan fazladır Özgür Halk, Yurtsever Gençlik, Şopa Roje, Tiroj, Welat gibi Kürtçe yayın yapan gazete ve dergiler bizlere verilmiyor. Haftalık 10 saat sohbet amaçlı bir araya gelme hakkımız var ama bu uygulanmıyor, bu hakkımız sürekli olarak kısıtlanıyor, ayrıca sohbet mekânın da koşulları hiç iyi değil. Spor yapabileceğimiz bir alan yok. Eski bir havalandırmayı bu amaçla kullanıyoruz. Kışın bu nedenle oldukça zorlanıyoruz. Resim vb. çalışmaları yapabileceğimiz atölye mevcut değil. Yukarıda sıraladığım sorunlar için başta İl İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı olmak üzere birçok yere başvuru yaptım ancak hiçbir sonuç alamadım. Yaşadığımız keyfi ve hukuksuz uygulamaya yaşadığım bir örneği vermek istiyorum. 12 Eylül 2006 yılında Diyarbakır’da patlayan bir bomba sonrasında yaşamlarını yitiren çocukların anısına duygu ve düşüncelerimi içeren bir yazı yazdım. Cezaevi idaresi bu yazıya el koydu. Cezaevi Disiplin Kurulu gerekçesinde “12 Eylül dönemini yeren” ibareler yer aldığı gerekçesiyle yazıya el koyduğunu yazmıştı. Bu karara karşı önce İnfaz hâkimliği’ne sonra da Ağır Ceza mahkemesi’ne başvurdum ancak bir sonuç alamadım. İç hukuk yollarının tükenmesi nedeniyle AİHM’e başvuru yaptım. (Bunlara ilişkin belgeleri de ekte yolluyorum)” biçiminde beyanlar yer almıştır.
21.05.2008 tarihli, Mustafa GEYLANİ’ YE Ait Olan Mektup:
“26.05.2007 tarihinde cezaevinde yapılan genel aramaya katılan Jandarma Timi ve Cezaevi Personelince arama adı altında eşyalarımız tahrip edildi, darmadağın edildi. Bu duruma tepki göstererek müdür ve cezaevi savcısının durumu tespit etmesini talep ettim. Dilekçeler verdim, başvurular yaptım ancak bir sonuç alamadım, muhatap bulamadım. Savcılığa yaptığım başvuru da sonuçsuz kaldı. (C.Savcısının kararını mektup ekinde gönderiyorum)Özgür Halk Dergisinin abonelik ücretini ödememe rağmen bu dergi cezaevine alınmadı. Toplatma kararı olmadığı halde birçok kitap, dergi ve gazeteyi alamıyoruz. Kürtçe yazılan hiçbir yayın bizlere verilmiyor.” Şeklinde beyanlar yer almıştır.
26.05.2008 tarihli M. Enes TUNÇ’A Ait Olan Mektup:
“2004 yılından bugüne değin günlük tutuyordum, bunu muhafaza edilmesi için yaklaşık 2 ay önce aileme göndermek üzere postaya verdim ancak posta aileme gönderilmesi cezaevi idaresince el konuldu. Buna ilişkin yaptığım itirazlar sonuçsuz kaldı ve buna ilişkin verilen yargı kararları da kesinleşti. Günlüğüme el konulması ise şöyledir; “M. Enes TUNÇ’un ailesine göndermek istediği ve kitap haline getirdiği güncelerde örgütsel yapının terminolojisine başvurduğu, örgütün propagandasının yapılmasının amaç olarak öngörüldüğü, görevlilerin hedef gösterildiği, kurum kuruluşlar aleyhinde yapılan yalan yanlış bilgiler olduğu, ve asılsız vurgulamalara yer verildiği, ayrıca gizlilik derecesindeki bir takım bilgilerin deşifre edilmesini amaçladığı, bu sebeple eğitim kurulu tarafından yapılan uygulamada Yasaya aykırı bir durum yada değerlendirmenin bulunmadığı anlaşılmış olmakla..” denilmiştir.
Ayrıca yazdığım mektupta İnfaz Hâkimliğinden; a)Eğitim Seçici kurulunun sakıncalı yerleri mevzuata uygun hale getirmesi b)Günlüklerimin bana iade edilerek ve redakte ettikten sonra ailememe gönderilmesini c)bunlar olmadığı takdirde günlüklerin dışarıya gönderilmemek kaydıyla tarafıma iade edilmesi d)Bu da olmadığı takdirde kopyasının tarafıma verilmesini talep ettim. Ancak manevi değeri oldukça büyük ve yılların emeği olan günlüğüm iade edilmedi. İç hukuk yollarından bir sonuç alamadığım için AHİM’e başvuru yapmayı düşünüyorum.” Şeklinde beyan yer almıştır.
F- HEYETİN YAŞADIĞI SORUNLAR:
1. Cezaevine ilk giden Av. Filiz KALAYCI saat 11.00’de cezaevi önünde olmasına karşın dış nizamiyede görevlinin geç gelmesi nedeniyle yaklaşık 10 dakika bekletilmiştir. Israrları sonucunda görevli gelmiş ve kaydı yapılmıştır. Yine içeri girdiğinde hükümlünün getirilmesi özellikle geciktirilmiş ve yaklaşık 10–15 dk bekletilmiştir. Bu durum görüşme süresini azaltmıştır.
2. Heyetimiz öğleden sonra yine cezaevine gittiğinde avukat görüşme odasında yaklaşık 20 dakika hükümlülerin getirilmesi için içeride beklemiştir. Bu bekletilmenin özellikle yapıldığı kanaati oluşmuştur.
3. Resmi görüşmelerde olumlu bir yanıt alınamamıştır, Cumhuriyet başsavcılığından görüşme talep edilmiş olmasına rağmen başsavcılık talebimizi cezaevi müdürlüğüne fakslamıştır ancak cezaevi müdürü de Adalet Bakanlığından izin olmadığı sürece görüşme yapmayacağını beyan etmiştir. Bundan dolayı Erzurum adalet sarayında sözlü olarak cezaevi savcısından görüşme talep edilmiş ve kendisiyle görüşme yapılmıştır.
G-TESPİT VE KANAATLERİMİZ:
Heyetimizin yaptığı görüşmeler ve İHD genel merkezine ulaşan mektupların değerlendirilmesi sonucunda heyetimiz şu tespit ve kanaatlere varmıştır;
Cumhuriyet başsavcısının ve cezaevi müdürünün randevu taleplerimizi kabul etmemeleri, cezaevi savcısının ise yapılan tüm uygulamaların yasaya uygun olduğunu dile getirmesi tarafımıza ulaşan şikâyetlerin ve anlatıların doğru olduğu kanaatini oluşturmuştur.
1-Erzurum Cezaevinin mimari yapısı F Tipi Cezaevlerinin mimari yapısından farklıdır. Eski tip cezaevi olan cezaevi, daha sonradan mimari yapısı değiştirilerek H TİPİ yüksek güvenlikli cezaevine dönüştürülmüştür. Bu değişiklik cezaevinin mimari yapısını bozmuş bu nedenle yaşam burada kalanlar için çekilmez hale gelmiştir. Sportif faaliyetlerin neredeyse yapılamaz halde olduğu, sosyal etkinlik alanları için mekânların olmayışı bunların başta gelenidir. Bu durum mahpusların ıslahı için asgari standart kurallarından 27,1 ve 27,2 kurallarının ihlali anlamına gelmektedir.
Kural 27,1“ her mahpusa, hava şartları elverdiği müddetçe günde en az bir saat açık havada spor yapma imkânı sağlanmalıdır.” Ancak Erzurum’un iklim şartları değerlendirildiğinde bunun olmayacağı açıktır.
Kural 27,2 “ hava şartlarının elverişli olmadığı hallerde mahpusların spor yapabilmelerinin sağlanması için gerekli alternatif düzenlemeler yapılmalıdır.” Ancak bu kurallara rağmen alternatif yaratılmadığı tespit edilmiştir.
2-En önemli ve yaşamsal sorunlardan biri cezaevindeki hücrelerin yasal standartların dışında olmasıdır. Aynı zamanda pencerelerin mahpus anlatımları göz önüne alındığında yeterli ışığı sağlamıyor olduğudur. Bu durum hücre cezasının çektirildiği bu alanda tutuklu ve hükümlülerin fizyolojik ve psikolojik sağlık sorunları yaşamasına neden olmaktadır. Bu nedenle bir an önce bu hücrelerin standarda uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Bu haliyle mevcut durum mahpusların ıslahı için asgari standart kurallardan kural 11’in ve Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında yasanın 63/4 maddesiyle çelişmektedir.
KURAL 11 “ Pencereler, mahpusun gün ışığında okuyabilmesine veya çalışabilmesine imkan verecek yeterli büyüklükte ve havalandırma tertibatı yapılmış olsa da, temiz havanın girebileceği bir biçimde yapılır. Mahpusun okuma veya çalışması için, görme yeteneğine zarar vermeyecek ölçüde yeterli aydınlatma sağlanır.”
CGTİK MADDE 63/4: “ Oda ve kısımlarda iklim koşulları göz önüne alınarak yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen sağlanır.” Erzurum h tipi cezaevindeki uygulamaların burada anılanların aksi yönde olduğu anlatımlarla dile getirilmiştir.
Avrupa Cezaevi Kuralları, Kural 18,1’le açık çelişki içinde olduğunu ortaya koymaktadır; “Mahpusların barındıkları yerler ve özellikle yatakhaneler insan onuruna saygılı ve mümkün olduğu ölçüde mahremiyetin sağlandığı yerler olmalı ve sağlık ve hijyen gereklilikleri, iklimsel değişimlerin ve özellikle kişi başına düşen alan, içerideki m³ hava, ışıklandırma, ısıtma ve havalandırmaya gereken önem verilerek yerine getirilmelidir.”der.
3-Çoğunluğu Kürt kökenli olan tutuklu ve hükümlülerin ana dilinde iletişim ve haberleşme hakları bütünüyle engellenmiş durumdadır. Dışarıyla olan ilişkileri çerçevesinde de ciddi kısıtlamalar yaşanmaktadır. Özellikle bu cezaevinde baş gösteren ancak diğer cezaevlerinde de genel bir uygulama haline dönüşen anadilde iletişim kurma yasağı mevcuttur. Dışarıdan gelen kitap ve dergilerin alınmasında yasakçı zihniyet kendisini “kurum güvenliği” arkasına saklayarak yasal olmayan tutum içine girmiştir. Mevcut durum hem mahpusların ıslahı için asgari standart kurallardan KURAL 37 ile hem de işkenceyi önleme komitesinin 2 numaralı genel raporunun 51. paragrafı ile çelişmektedir. İç hukukta başta CGTİK, tüzük ve yönetmeliklerde yer alan ve uluslararası sözleşmelere aykırı kısımlar değiştirilmelidir. Kürtçe basın yayın organlarının verilmemesi, telefonda Kürtçe konuşma yasağı hak ihlalidir.
TUHAK Kural.37 ve Avrupa Cezaevleri Kuralları, Kural. 24.1; tutulanların aileleri yakın arkadaşları ve kurumlardan kişiler ve bu kurumların temsilcileri ile iletişim kurma hakkını tanımış bulunmaktadır. Avrupa Cezaevi Kurallarının “etnik ya da dilsel azınlıklar” başlıklı 38,1 No’lu Kuralında da Devletlere, konuyla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılması yükümlülüğü getirilmiştir.
Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi m.27 uyarınca; Etnik, dinsel veya dilsel azınlıkların bulunduğu bir Devlette, böyle bir azınlığa mensup bulunan kişiler grubun diğer üyeleri ile birlikte toplu olarak kendi kültürel haklarını kullanma, kendi dinlerinin gereği ibadeti etme ve uygulama veya kendi dillerini kullanma hakları engellenmez.
Özellikle Temmuz 1992 Helsinki Kararları uyarınca çalışmalar yürüten Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği tarafından yayınlanan ve ulusal azınlıklar yanında diğer tüm azınlıklara da uygulanabilir olan Ulusal Azınlıkların Dil haklarına İlişkin Oslo Tavsiyeleri“özgürlükten mahrumiyet” başlıklı 21.maddesi;
“…yetkililer, hukukun öngördüğü sınırlamalar dâhilinde, mümkün olan her yerde, tutulanların hem sözlü olarak hem de kişisel yazışmalarında kendi dillerinde iletişim kurmalarını sağlayacak tedbirler alacaklardır.” Hükmünü içermektedir.
AİÖK 2 NOLU GENELGE 51.PARAGRAF : “Mahkûmların dış dünya ile temaslarının makul düzeyde devam ettirmesi de oldukça önemlidir. Her şeyden önce mahkûmlara aileleri ile veya yakın arkadaşlarıyla ilişkilerini devam ettirebilme imkânı verilmelidir. Buradaki temel ilke, dış dünya ile iletişimin desteklenmesi olmalıdır; bu tür iletişimin sınırlanması sadece kayda değer güvenlik endişeleri veya yeterli kaynak bulunmayışı gerekçesine dayandırabilir.” Ancak Erzurum h tipi cezaevindeki mahpusların aileleri ile yaptıkları ya da yapacakları telefon görüşmelerinin kayda değer güvenlik endişelerinden kaynaklı olarak kısıtlanmadığı tamamen keyfi bir uygulama olduğu kanaati oluşmuştur.
4-Disiplin cezaları oldukça yaygın ve süreklileşmiş durumdadır, yazmış oldukları dilekçeler bile disiplin cezası ile sonuçlanmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın haftada 45/1 numaralı genelgesinde uygulanmamaktadır. Sosyal faaliyetler ve eğitim faaliyetleri yeterli düzeyde verilmemektedir. Cezaevi tutuklu ve hükümlülerin haklarını da gözeten biçimde değil esasta sorumlulukları ve cezalandırılmaları anlayışı ile idare edilmektedir. Mevcut durum hem mahpusların ıslahı için asgari standart kurallarından KURAL 78, KURAL 40 ile hem de Avrupa cezaevi kurallarından 27.5,27.6,27.7 ile çelişmektedir.
45/1 sayılı Genelge, esasında Bakanlığın 1 Ocak 2006 tarihli ve 45 sayılı Genelgesinin “ortak etkinlikler” başlıklı bölüm altındaki düzenlemenin kısmen değiştirilmiş halinden ibarettir. “Ortak etkinlikler” başlığı altında; “Eğitim, spor, meslek kazandırma, çalışma ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetler” gibi etkinliklere idare ve gözlem kurulu tarafından belirlenecek olan “İyileştirme Programları” çerçevesinde katılım koşulu yeni Genelgede de aynen korunmaktadır. Genelgenin hem eski, hem de yeni halinde, iyileştirme programlarından ayrı olarak, sohbet amacı ile bir araya gelme hakkı düzenlenmiştir. Eski Genelgede (45 sayılı) hükümlü ve tutukluların “10 kişiyi aşmayacak gruplar halinde ve haftada 5 saati aşmamak üzere” sohbet amacı ile bir araya getirilebileceği düzenlenmişken, 45/1 sayılı yeni Genelge ile bu süre “10 saat” olarak belirlenmiştir. 45/1 sayılı Genelgenin “ortak etkinlikler” başlıklı bölümünün 14(son) maddesinde; “Hücreye koyma cezası alan hükümlü ve tutuklular, bu cezaları infaz edildikten sonra, diğer disiplin cezalarını alanlar ise cezalarının infaz koşulu aranmaksızın bu faaliyetlere katılır. Aynı hükümlü veya tutuklu birden çok programa katılabilir.” düzenlemesi yer almaktadır
Disiplin cezalarının bir başka boyutunda başvurulardan gördüğümüz kadarıyla mahpuslar yazdıkları dilekçeleri nedeniyle disiplin cezası almış olduklarıdır. Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi m.15, Asgari Standart Kurallar, Kural 29, AİHS m.7 de aynı doğrultuda düzenlemeler yapmaktadır.
Anayasa’nın 74. maddesinde “dilekçe hakkı” düzenlenmiştir. Maddeye göre; “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.”
Dilekçe hakkının engellendiği yolundaki başvuruların ise Anayasa ile güvence altına alınmış bu hakkın ihlali niteliğinde olduğu görülmektedir. Ayrıca TCK’nin 121. maddesi, yetkili makam tarafından bir dilekçenin hukuksal neden olmaksızın kabul edilmemesini suç olarak düzenlenmekte ve sorumlular hakkında cezai yaptırım öngörmektedir. Yine devletlerin şikâyet ve başvuruları etkin bir şekilde soruşturma yükümlülüğü bulunmaktadır. Resmi otorite için bir yükümlülüğü tanımlayan bu kavram, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 8. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13. maddesi uyarınca aynı zamanda kişilere bir hak olarak tanınmaktadır.
KURAL 78 : “Mahpusların ruhsal ve fiziksel sağlıkları için her kurumda eğlendirici ve kültürel faaliyetler düzenlenir.”
KURAL 40 : “Her kurumda, her kategoriden mahpusların kullanabileceği, kendilerini geliştirici ve eğitici yeterli sayıda kitabın bulunduğu bir kitaplık bulunur. Bu kitaplıktan tama olarak yararlanmaları için mahpuslar teşvik edilir.”
AVRUPA CEZAEVİ KURALLARI
KURAL 27,5 : “ Cezaevi yetkilileri ihtiyaç duyan mahpuslar için özel etkinlikler organize etmek amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmalıdırlar.”
KURAL 27,6 : “ Spor, oyun, kültürel etkinlikler, hobiler ve diğer boş zaman faaliyetlerini de içeren eğlence dinlence imkânları sağlanmalı ve bunların mümkün olduğunca mahkumlar tarafından organize edilmesine izin verilmelidir.”
KURAL 27,7 : “Mahpusların spor sırasında ve eğlence dinlence faaliyetlerine katılmak amacıyla birbirleri ile ilişki kurmalarına izin verilmelidir.”
5-Cezaevinde verilen yemeklerin miktarının çok az olduğu konusunda tüm tutuklu ve hükümlüler hem fikirdirler. Özellikle diyetli olan hastalar açısından oldukça ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Hiçbir şekilde diyet yemekleri verilmemekte, o gün çıkan yemeğin tuzsuz ve baharatsız olanı diyetli hükümlülere verilmektedir. Cezaevi savcısıyla yaptığımız görüşmede de bu durum açığa çıkmıştır. Cezaevi savcısı ödenek azlığı nedeniyle diyet yemek verilemediğini beyan etmiştir. Adalet bakanlığını günlük 3 YTL olan iaşe bedelini yeniden düzenlemesi zorunluluğu doğduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca kantinde satılan birçok ürünün dışarıda satılan fiyatından yüksek satıldığı beyan edilmiştir. Bu da ekonomik durumu kötü olan tutuklu ve hükümlü için şartları daha da kötüleştirmektedir.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un “hükümlünün beslenmesi” başlıklı 72. maddesine göre;
“(1) Hükümlüye Adalet ve Sağlık bakanlıklarınca birlikte belirlenecek kalori esasına göre, sağlıklı ve güçlü kalması için nitelik ve nicelik olarak besleyici, sağlık koşullarına uygun, makul çeşitlilikte, yaş, sağlık, çalıştığı işin özelliği, dinî ve kültürel gerekleri göz önünde tutularak besin verilir ve içme suyu sağlanır.
(2) Hükümlü, kendisine verilen günlük besin ve ihtiyaç maddeleri dışındaki ihtiyaçlarını kurum kantininden sağlayabilir. Kantini bulunmayan kurumlarda, bu maddeler, idarenin izin ve kontrolü altında dışarıdan sağlanabilir.
(3) Hasta hükümlüye, kurum hekiminin belirleyeceği besinler verilir.”
6-Hasta olan tutuklu ve hükümlüler için ciddi sorunlar yaşandığından şikâyet edilmektedir. Cezaevinde sürekli kalan bir hekimin olmadığını beyan edilmiştir. Özellikle hastaneye götürülenler, can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle 5–6 saat ring aracında bekletilmektedirler. Bu da hasta olan tutuklu ve hükümlülerin durumunu daha da kötüleştirmektedir. Cezaevi savcısı da bu durumu kabul etmiş ancak hükümlülerin şikâyet ettiği şekilde 5–6 saat bekletilmediklerini sadece muayene sırası gelinceye kadar güvenlik nedeniyle ring aracında tutulduklarını beyan etmiştir. Bu durum mahpusların sağlık haklarının ihlalidir.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un Hükümlünün muayene ve tedavisi MADDE 78.- (1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi, hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır. (2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne göre“Tutukluların gözetim altında bulundukları süre boyunca, tutukluluk sürelerinden bağımsız olarak her zaman bir doktora erişim haklarının bulunması gereklidir. Sağlık hizmetleri, doktora danışma talepleri gereksiz gecikme olmadan karşılanacak şekilde düzenlenmelidir.” demektedir.
Asgari Standart Kurallar,22;
“(1) Her kurumda, psikiyatriden de anlayan en az bir nitelikli sağlık görevlisi hizmet verir. Kurumdaki sağlık hizmetleri, toplumun veya ulusun genel sağlık yönetimiyle yakın ilişki içinde düzenlenir. Kurumdaki sağlık hizmetleri, psikiyatrik vakalarda teşhisi ve gerektiğinde ruh sağlığındaki normal dışı olan halleri tedavi etmeye imkân verecek şekilde düzenlenir.
(2) Durumu özel bir tedaviyi gerektiren mahpuslar, uzman kurumlara veya sivil hastanelere sevk edilirler. Hastane hizmetlerinin kurum içinde verilmesi halinde, bu kurumların araçları, donanımları ve ilaç stoklarının hasta mahpusların tıbbi bakım ve tedavilerini karşılayabilecek uygunlukta olur ve buralarda bu işe uygun eğitim görmüş görevliler bulunur.”
7-Avukat görüşme yerleri bir odanın üç parçaya bölünmesi şeklindedir. Bölünen parçalar birbirinden bağımsız değildir. Sadece masaları birbirinden bir duvarla ayrılmıştır. Üç avukatın aynı anda görüşme yapması durumunda sağlıklı bir görüşme yapmak imkânsızdır. Ayrıca organize suç örgüt üyelerinin de bulunduğu cezaevinde aynı anda siyasiler ve adli tutuklular avukat görüşmesi yapamamaktadır. Bu durum aynı zamanda savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken avukat müvekkil görüşmesinin “ maddi imkânsızlıklar” yer yetersizliği” ileri sürülerek ihlal edilmesi anlamındadır. Ayrıca Erzurum h tipi cezaevinden mahpuslar tarafından avukatlarına yazılan mektupların, mektup okuma komisyonunca okunduğu tespit edilmiştir. Bu durum CGTİK’nun 68. maddesinin ihlali anlamındadır. Bu madde hükmünde açık bir şekilde “hükümlü tarafından resmi makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tabi değildir” demektedir. Ancak cezaevinde buna uyulmamaktadır, bu durum hak ihlalidir.
HERHANGİBİR BİÇİMDE TUTULAN VEYA HAPSEDİLEN KİŞİLERİN KORUNMASI (TUHAK)
Madde 17 [Avukat yardımından yararlanma hakkı]
1. Tutulan bir kimse bir avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkına sahiptir. Yetkili makam tutulan kimseyi bu hakka sahip olduğu konusunda bilgilendirir ve bu hakkı kullanabilmesi için kendisine makul kolaylıklar sağlar.
2. Tutulan bir kimsenin kendi seçtiği bir avukatı bulunmuyorsa, adaletin yararının gerektirdiği bütün durumlarda ve kendisinin ödeme yapabilecek gücü olmadığı takdirde ücretsiz olarak, yargısal veya başka bir makam tarafından atanmış bir avukatın yardımından yararlanma hakkına sahiptir.
Madde 18 [Avukatla irtibat hakkı]1.Tutulan veya hapsedilen bir kimse avukatı ile iletişim kurma ve avukatına danışma hakkına sahiptir.
2. Tutulan veya hapsedilen bir kimseye avukatıyla görüşebilmesi için yeterli zaman ve kolaylıklar sağlanır.
3. Kanunda veya kanuna dayanan bir düzenlemede belirtilen istisnai hallerde güvenliği ve düzeni korumak için yargısal veya başka bir makam tarafından kısıtlamanın zorunlu olduğuna karar verilmedikçe, tutulan veya hapsedilen bir kimsenin hemen avukatı tarafından ziyaret edilebilme, hiç bir sansüre tabi olmaksızın tam bir gizlilik içinde görüşebilme ve iletişim kurabilme hakkını kullanması geciktirilemez veya kısıtlanamaz.
4. Tutulan veya hapsedilen bir kimsenin avukatıyla yaptığı görüşmeler bir kanun adamı tarafından gözle izlenebilir, ancak dinlenemez.
5. İşlenmekte olan veya işlenmeye teşebbüs edilen bir suç ile bağlantılı olarak tutulan veya hapsedilen kimse aleyhinde deliller bulunması halinde, tutulan veya hapsedilen kimsenin bu prensibe göre avukatıyla kurması mümkün olan iletişimlere izin verilmez
H.SONUÇ
Genel merkezimize ve şubelerimize Erzurum H tipi Yüksek güvenlikli cezaevinden yapılan başvurulardan anlaşıldığı gibi bu cezaevinde hak ihlalleri üst boyutlara ulaşmıştır.
Özellikle sağlık sorunları, disiplin cezaları Kürtçe dili üzerindeki engellemeler konusunda başvurular almaktayız. Üzerinden iki yıl geçmesine rağmen 45/1 nolu genelge bu cezaevinde tam olarak uygulanmamıştır.
Sonuç olarak, ihlallerle ilgili olarak cezaevi yetkilileri ya da diğer ilgililerin yürüttükleri soruşturmalar etkin değildir. Gerek ileri sürülen iddialar ve gerekse etkin bir soruşturmanın olmayışı tekil olayları değil, sürekliliği olan ve hatta sistemli uygulamaları işaret etmektedir. Cezaevi idaresinin uygulamalarının yanı sıra H tipi cezaevlerine ilişkin infaz rejiminin kendisi de mahpusların işkenceye varan muamele biçimlerine maruz kalmaları sonucunu doğurmaktadır. Erzurum C.Başsavcılığı ve cezaevi görevlileri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve anayasadan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır. Yasal düzenlemelere aykırı işlemler, kişilere ve kurumlara göre değişen, keyfiyete ve hak ihlallerine varan uygulamalara neden olmaktadır. Bu durum, gerek mahpuslarda gerek ailelerinde ve gerekse mahpusların avukatlarında cezaevi sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır. Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek cezaevinin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir. Mahpusluğun bu “ağırlaştırılmış” koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır.
Heyetimiz, Cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’ne uygun şekilde, “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir. Erzurum H tipi cezaevinde yaşananlara sessiz kalan Adalet Bakanını göreve davet ediyoruz.
Avukat Cüneyt CANİŞ |
Avukat Filiz KALAYCI |
İHD Van Şube Başkanı ve MYK Üyesi |
İHD MYK üyesi |