Evrensel Bildirgenin 60. Yılında Hak ihlaleri Devam Ediyor

Bugün, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 60. yıldönümü. 60 yıl önce insanlık, yaklaşık 66 milyon insanın yaşamını yitirdiği, atom bombalarıyla dünya habitatına korkunç zarar verildiği, nesilden nesile geçecek olan hastalıkların ortaya çıktığı bir yıkımın yaralarını sarmaya çalışıyordu. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, bu yönüyle, dünya halkları bir daha savaşlara ve yıkıma yol açacak acılar yaşamasın diye, halkların eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğunu vurgulayan bir içerikle 10 Aralık 1948’de Paris’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Sovyetler Birliğinin baskısıyla kabul edildi.

Bildirge’nin, insanların temel hak ve özgürlüklerini koruma altına almasına rağmen, insanlığın hala özgürleşemediğine, emperyalist devletlerin, kendi yurttaşlarının veya farklı coğrafyalardaki halkların temel haklarını ve özgürlüklerini ihlal ettiğine; bu hakları ve özgürlükleri tanımadığına tanıklık etmekteyiz.
Dünyanın büyük bir kısmı, hala militarist, anti-demokratik, baskıcı ve oligarşik sistemlerle yönetilmektedir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde koruma altına alınan haklara ve özgürlüklere rağmen, ekonomik ve sosyal haklar açısından, tüm dünyada tam bir eşitsiz gelişmenin yaşandığını, dünyada üretilen toplam mal ve hizmetlerin yoksul halklar ve ülkeler aleyhine bir durumu yansıttığını ve bunun derinleştiğini bilmekteyiz. Dünya’da ve Türkiye’de yoksulluk ve açlık hızla artmaya devam etmektedir. Dünya’da yaşayan 6 milyardan fazla insanın büyük çoğunluğu, eğitim ve sağlık olanaklarından yoksun, insan onuruna aykırı koşullarda yaşamaktadır. Büyük tekellerin doymak bilmeyen kar hırsı yüzünden dünyada ve Türkiye’de yaşanan kriz sonucunda on binlerce emekçi işinden oldu ve işsizler ordusuna katıldı.

11 Eylül’den sonraki süreçte, insan hakları ve özgürlükleri anlayışında ciddi aşınmaların yaşandığını, güvenlik gerekçesiyle özgürlüklerin engellendiğini gözlemlemekteyiz. Özgürlük ve haklar kavramının yerini “salt güvenlikçi” ve yurttaşlara saygı gösterilmeyen bakış açısı almıştır. Yanı başımızdaki Irak’ da, Felluce’ de, Filistin’ de, Sudan’ da, Afganistan’ da, Kızıltepe’ de, Şemdinli’ de yaşananlar gerçek bir trajedidir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 60. yılında ülkemizde yaşanan hak ihlallerinin temelini incelediğimizde ihlallerin büyük bir çoğunluğunun Kürt Sorunu sonucunda yaşandığını görmekteyiz.  Türkiye geneline baktığımızda son 10 yılın en ağır hak ihlallerinin bu yıl yaşandığına tanıklık etmekteyiz. Başta işkence ve gözaltı olmak üzere, en yoğun hak ihlallerinin yaşandığı   yıl olmasının temel nedenleri çatışmalı ortamın yanı sıra Başbakan ve Devlet Erkânının sivilleri ve kolluk güçlerini suça teşvik edici beyanları etkili olmuştur.

Kollarına kelepçe takılan, newroz mitinginde kolaları kırılan, panzer altlarında ezilen ve halen cezaevinde olan çocukların olduğu bir yıl oldu. Ancak Kürt Sorunu’nun görmezden gelinmesi, demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözme iradesinden uzaklaşılması nedeniyle, son aylarda tekrar insanlarımızın yaşamını yitirdiği bir çatışma ortamına tanıklık etmekteyiz. Bu durum sona ermediği sürece de, başta yaşam hakkı olmak üzere birçok hak kategorisi ciddi risk altındadır. Sorunun kesin çözümü için Anayasal yurttaşlık yasal güvenceye kavuşmalı, Türkiye toplumunun çoğulcu etnik, dilsel, dinsel ve kültürel özelliğine uygun bir yapılanmaya gitmeli, bütün yurttaşlar, bütün özellikleriyle kucaklanmalı, ayrımsız politik genel af ilan edilmeli, köylere geri dönüşler sağlanarak zararlar tazmin edilmelidir. Ülkemizdeki Kürt Sorunu’nun kültürel boyutu yanında, ekonomik, sosyal, hukuksal ve siyasal boyutu da bulunmaktadır. O nedenle, sorunlar karşısında “yokmuş gibi” davranmak yerine sorunların varlığını kabul ederek, bütün toplum kesimleriyle birlikte sorunun demokratik, barışçıl çözümüne yönelmek gerekmektedir.

Evrensel Bildiri’nin 60. yılında, ülkemizde farklı alanlarda ciddi insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. AB’ ye uyum yasaları çerçevesinde birçok olumlu değişiklik yapılmasına rağmen, sistem, anayasal ve yasal çerçeve olarak militer/otoriter olma özelliğini korumaktadır. Her koşulda ve her zaman kutsal ve dokunulmaz olan yaşam hakkının halen ihlal edildiği ülkemizde, diğer hak kategorilerinin de güvence altına alınmasından bahsetmek olası değildir. AKP hükümeti tarafından çıkarılan ve polise geniş yetki veren Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası’ndan polise vur emri verilmesinden sonra 34 kişi polis kurşunuyla can verdi, birçok insan da yaralandı.

Ülkemizde, ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır. Türkiye’de halen düşüncelerini açıkladığı için insanlar yargılanıyor ve cezaevlerine konuluyor. İnançlar alanı, devletlerin değil, bireylerin özgürlük alanıdır. Bu bağlamda zorunlu din dersleri, başörtüsü yasağı gibi uygulamalara son verilmelidir.

Ülkemiz, sokaklarında ve gözaltı merkezlerinde insanlara kamu görevlilerinin işkence yaptığı bir ülke olmaktan kurtarılmalıdır. İşkencenin önlenmesi için yüksek politik kararlılık gösterilmeli, insan hakları savunucularının önerileri doğrultusunda önlemler alınmalıdır. İşkence yapmakla suçlanan kamu görevlilerinin yargılanamaz, cezalandırılamaz, adresleri bulunamaz ve bir türlü davaları sonuçlandırılamaz olmaktan çıkılmalıdır.

Ülkemiz, cezaevlerinde insanların ölmediği, öldürülmediği, kendilerini açlık grevi ve ölüm orucu eylemine başvurma zorunda hissetmediği, insanların tek kişilik hücrelere ya da cezaevlerine kapatılarak tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmadığı bir ülke olmalıdır.

Çığlığımız, BARIŞ’ ın sesidir. Barış, halkların barış kültürünü temel alarak inşa edilebilir.
Barışın sesi, bombaların sesinden güçlüdür. Barışın sesi, evleri yıkan tanklardan, çocuklarımızın canlarını alan kurşunlardan, misket bombalarından ve mayınlardan güçlüdür.
 
Barışın sesi, insan sesidir. Bu vesileyle insan hakları savunucuları olarak bir kez daha, tüm gücümüzle ülkemizde ve dünyamızda BARIŞ çağrısında bulunmaktayız.

İhlalsiz, savaşsız, şiddetsiz bir gelecek umuduyla diyor ve Vogh’un bir sözüyle bitiriyoruz.
“Karanlığı Resmetmek güzeldir, Çünkü her şeye rağmen içinde ışığı barındırır

İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi

Bir cevap yazın