Ölüm cezasının kaldırılması ve kültürel haklarda ilerleme sağlanmasıyla sınırlı bir açıklama

"Ölüm cezasına karşı bir imza ver" dediler. Kimi tartaklandı, gözaltına alındı, tutuklandı. Kampanyalar açıldı, konferanslar, paneller düzenlendi. Dernekler, siyasi partiler ölüm cezasına karşı çıkışları nedeniyle soruşturmaya uğradılar.

Şiirleriyle, oyunlarıyla, öykü ve romanlarıyla, yazılarıyla, kitaplarıyla kaç kuşaktan aydın, uyardı ölüm cezasına karşı toplumu ve yönetenleri.

Ölüm cezasına karşı çıkışın bedellerini ödedi, onbinlerce insan.

Başbakanlar, bakanlar, gencecik insanlar darağaçlarında yaşamlarını yitirdiler.

Aileleri, avukatları, yakınları, yoldaşları bedel ödediler.

Bir büyük mücadele verildi Türkiye'de, ölüm cezasına karşı. Ölüm cezası karşıtlığı, bir günde oluşmadı; bir sihirli el dokunup da politikacılara, öyle kaldırılmadı ölüm cezası. Saik AB sürecinin kritik anı olabilir. Ama bu, ölüm cezasına karşı Türkiye demokratik kamuoyunun yıllardır verdiği tutarlı mücadelesinin ve yarattığı birikimlerin yok sayılması sonucunu doğuramaz. Sarfedilen emeğin değeri bizim için tartışılamaz ve unutulamaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, saik ne olursa olsun, ölüm cezasını "terör suçları" için de yürürlükten kaldırması büyük bir adımdır. Böyle bir kararı alanları ve katkıda bulunan herkesi kutlamak gerekir.

Türkiye toplumu çoğulcu etnik, dilsel, dinsel ve kültürel dokuya sahiptir. Toplumumuzun bu özelliği ile, Anayasal ve yasal yapının farklılığı kabul etmeyen monist özelliği çelişmektedir. Kültürel çoğulculuk, demokrasinin temel özelliğidir. Bu da farklı olanın, bu farklı olma özelliğini ifade etme, yaşatma, koruma ve geliştirme olanağına sahip olmasını gerektirir. Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından bazılarının anadilleri Türkçe'den farklı dillerdir. Bu bir realitedir. Bu realite, çeşitliliğe ve renkliliğe işaret etmektedir. Çeşitlilik ve renklilik ise, ülkemiz ve toplumumuz için zenginlik kaynağıdır. Türkçe'den farklı dillerin radyo ve televizyon yayınlarında kullanılmasının önündeki yasal engellerin kaldırılmış olması ve o farklı dillerin özel kurslarda öğrenilmesi olanağının tanınmış olması ileri demokratik adımlardır.

Türkiye toplumu her alanda yüksek standartlı bir demokrasiyi talep etmektedir. Ölüm cezası ve kültürel çoğulculuk alanındaki marazi korkular, eşik anlarına da işaret ediyordu. Bu eşiğin, iki gün süren tartışmalar sonunda, 3 Ağustos 2002 Cumartesi sabah saat 6.25'te başarıyla aşıldığı düşüncesindeyiz.

Hüsnü Öndül
Genel Başkan

Bir cevap yazın