F Tipi Cezaevleri ve Ölüm Oruçları

Değerli Basın Mensupları,
Tutuklu ve hükümlüler 19 Aralık 2000 tarihli operasyonların ardından, sevkedildikleri Edirne, İzmit ve Sincan F Tipi cezaevlerinde ve hastanelerde, aileleri ve avukatlarıyla görüşmüşlerdir.

A. Şikayet konuları

1. Avukatlar ve aileler tarafından açıklanan gözlemler aşağıda sıralanmıştır:
  • Çok sayıda tutuklu ve hükümlüde, kafa, ayak-bacak, el,parmak, burun ve kol kırıkları ateşli silah yaralanmaları, yanıkların bulunduğu gözlenmiştir.
  • Tutuklular sayım alma gerekçesiyle günde en az iki kez kaba dayağa, diz üstünde durmaya zorlanmaya, çırılçıplak soyunmaya ve bu yolla sayım alınmaya zorlandıklarını bildirmekteler.
  • Kocaeli cezaevinde, tutuklulara copla tecavüz edildiği gibi korkunç bir iddia bulunmaktadır.
  • Hastaneye sevk sırasında çırılçıplak soyma ve dayak uygulamasına maruz kalma,kıyafet yatırılmasına rağmen yarı çıplak tutma şikayetleri bulunmaktadır.
  • Sigara, sabun, su, havlu gibi ihtiyaçların karşılanmaması,ısınma ve banyo sorununun çözülmemiş olması yaygın şikayet konusudur.
  • Özellikle Sincan cezaevinin şehir şebeke suyuna bağlanmamış olması şikayet konusudur.
  • Hücrelerin havalandırma kapılarının açılmaması, keyfi olarak havalandırmadan yoksun bırakma uygulamaları gözlenmektedir.
  • Açlık grevindekilere B1 vitamini, şeker, su, tuz verilmemesi ya da bu konularda zorluk çıkarılması açıklanmaktadır.
  • Operasyonlarda kullanılan gözyaşartıcı bomba ve biber gazı olduğu tahmin edilen gazın etkilerinin bazı tutuklular üzerinde hala etkilerinin gözlendiği belirtilmektedir.
  • Ölüm orucunda olan tutuklu ve hükümlülerin tek kişilik hücrelerde tutulduğu ve bu durumun yarattığı kaygılar açıklanmaktadır.
  • Tutuklu yakınlarının onur kırıcı bir şekilde aranmaları ve saatlerce bekletildikten sonra görüşebilmeleri yaygın şikayet konusudur.

2. Ölüm orucu eyleminde bulunan ve 74. günde bulunanların durumunun çok ağır bir tablo oluşturması ise büyük bir endişe kaynağıdır.

B. Ölüm Oruçları

Yukarıdaki şikayet konularının öncelikle araştırılması gerekmektedir. TBMM ve sivil bağımsız izleme-araştırma kurulları araştırma yapabilmelidir. Ayrıca söz konusu suç teşkil eden eylemleri gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında da Cumhuriyet Savcıları kendiliğinden harekete geçmelidir.

Ancak şimdiden ilkesel düzeyde kabul edilemeyecek uygulamalara da dikkat çekmek gerekmektedir. Bunlar, ilkin işkence ve onur kırıcı muameleye tabi tutma, gıda,su ve havalandırma hakkından yoksun bırakma, aile ve avukatıyla görüştürmeme, hekimin tıbbi yardımından yoksun bırakmadır.

İkinci konu, 20 cezaevinden hastanelere ve cezaevlerine sevk edilen ve operasyonlardan etkilenenlerin ad-soyad ve sağlık durumları ile, nerede bulunduklarının bilgisinin ailelerine ve avukatlarına bildirilmesidir.

Üçüncü konu, 38 kişinin ölüm orucunun 74. gününde olması gerçeğidir. Öte yandan ikinci grup ölüm orucu eylemcileri de ölüm sınırındadır. Bu konu bağlamında yeni bir olgu olarak 19 Aralıktan sonra başlayan süresiz açlık grevcilerinin varlığıdır. Birbirine bağlı bu konuların çözümü, esas olarak operasyonun yapılması ve Bakanlığın da daha önce açıkladığı gibi F Tipi için hukuksal alt yapı olmadan nakillerin yapılması ve uygulamaya başlanması sorunu ile içiçe geçmiştir. Kanımızca;

a) Terörle Mücadele Yasasının 16. Maddesinin kaldırılması,
b) İnfaz Yargıçlığı oluşturulması,
c) İzleme kurulları oluşturulması,
d) Cezaevi personelinin eğitilmesi,
e) Tutuklu ve hükümlülerin hakları ve yükümlülüklerinin hukuksal bir belgeye bağlanması,
f) Uzmanlık kuruluşlarının katılımı ve katkıları ile, demokrasinin açıklık ve katılımcılık ilkeleri gereği, F tipi cezaevleri üzerinde revizyona gidilmesi şeklinde kamuoyunca da benimsenmiş iradenin yeni durum karşısında da vurgulanması, yararlı olacaktır.

Dördüncü olarak, 19 Aralık tarihli operasyonun sonucu, F tipi cezaevlerinin ” zorunlu” olarak uygulamaya konduğu açıklanmıştır. Şartla salıverme yasası uyarınca en az 30.000 kişi tahliye olmuştur. Belirtilen durumda zorunluk ortadan kalktığına göre, F tipi cezaevlerinde bulunanların en kısa sürede çeşitli cezaevlerine nakillerinin yapılacağının açıklanması da yararlı olacaktır. Esasen son iki konu devlet ciddiyeti ve devlet adına verilen sözlere güvenin doğal gereğidir. Son iki konu ile ilgili yaklaşımın ölüm orucu ve açlık grevlerinin sona ermesi için en etkili ve üzerinde yürünebilecek yol olduğu kanısını taşımaktayız.

F tipi cezaevlerinde tecrit koşullarında tutulan, birbirlerinden ve olan bitenin bilgisinden yoksun olan tutuklu ve hükümlülerin, ne düşündüğünün merak edilmesi ise ilk yapılacak olandır. Ölümler hergün gerçekleşmektedir. Ölümü durdurmanın yolu, koşulları sorgulamaktan,eleştirmekten, değiştirmekten, soru sormaktan ve anlamaya çalışmaktan geçmektedir. Konuşmalıyız, tartışmalıyız. Cezaevlerinin kapıları konuşmaya ve tartışmaya hemen açılmalıdır.

Hüsnü Öndül
İHD Genel Başkanı

Bir cevap yazın