Fransa’da Ermeni Kuruluşlarının Şemsiye Örgütü CCAF’nin “Cesaret Madalyası” İHD’ye Verildi

Fransa Ermeni Kuruluşları Koordinasyon Konseyi (CCAF) geleneksel yıllık yemeğini 28 Ocak 2016 Perşembe günü gerçekleştirdi. Fransa Cumhurbaşkanı François Holland’ın, İçişleri Bakanının, Ermenistan’ın Fransa Büyükelçisi’nin, üst düzey merkez ve yerel yöneticilerin, siyasi parti ve sivil toplum temsilcilerinin katıldığı yemekte, İnsan Hakları Derneği’ne “Cesaret Madalyası” verildi.

CCAF madalya verme gerekçesini şöyle açıkladı: “CCAF olarak, Türkiye’de bir sivil toplum kuruluşu kimliğiyle bugüne kadar barış, diyalog için çalışmaları, soykırımın tanınması, zararların tazmini talebini dile getirmesi, özellikle ailesinin Levon Ekmekçiyan’ın cenazesine kavuşması ve yasını tutmasını sağlamak için verdiği mücadele nedeniyle bu yıl Cesaret Madalyamızı İnsan Hakları Derneği’ne vermeyi kararlaştırmış bulunuyoruz.”

Ayrıca CCAF yöneticileri İHD’nin Perinçek-AİHM davasına üçüncü taraf olarak katılmasının da önemini yemekte dile getirdiler.

Törene Türkiye’deki yoğunluğu nedeniyle katılamayan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın yerine, derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyesi Meral Çıldır temsil etti.

Meral Çıldır’ın törende yaptığı konuşmayı aşağıda paylaşıyor, İHD olarak CCAF’yi ve Fransa’daki insan hakları mücadelesine değer veren dostlarımızı bir kez daha selamlıyor, teşekkür ediyoruz.

Sayın Fransa Cumhurbaşkanı,

Sayın Ermenistan Büyükelçisi;

Saygıdeğer Davetliler,

Sizlere Türkiye’den İnsan Hakları Derneği yöneticileri ve tüm üyelerinin, saygılarını, selamlarını, teşekkürlerini ve en iyi dileklerini getirdim.

CCAF’in bu yıl “Cesaret Madalyası”na derneğimizi layık görmesi bizim için büyük bir onur. Burada Fransa’nın ve Ermeni toplumunun en üst düzey temsilcilerinin bulunduğu bir toplantıda bulunmak şahsen benim için de büyük bir onur. Bunun için en içten teşekkürlerimizi sunuyorum.

Bu ödül, Ermeni soykırımının Türkiye devleti ve toplumu tarafından tanınması ve soykırım inkârcılığına son verilmesi konusunda yaptığımız çalışmalar için verildi.

Ama bizler bu çalışmaları “cesaretli” olduğumuz için yapmadık. Bunları insan hakları savunucularının en temel görevi, bir insanlık görevi olarak yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Madalyanız bize gurur verdi, ama biz yaptıklarımızdan gurur duymuyoruz. Övünmüyoruz. Tersine ne kadar az şey yaptığımızı biliyoruz ve bu yüzden başımız öne eğik. Türkiyeliler olarak soykırım ve inkârının utancı içindeyiz. Geldiğim ve yurttaşı olduğum Türkiye 100 yıldır işlenen suçun ağır sorumluluğu altında. Eğer Türkiye soykırım suçunu kabul etseydi, pişmanlık belirtip, kayıpları telafi yoluna gitseydi, ondan sonraki suçlar, bugünkü suçlar işlenemezdi. Türkiye soykırımı tanıyıncaya kadar, soykırımın kayıplarını telafi edinceye kadar üzerindeki bu büyük lanetten kurtulamayacak, demokrasiye, insan haklarına ve barışa kavuşamayacak.

Bugün, Ermeni soykırımından 100 yıl sonra Kürtlere karşı bir soykırım girişimi var. Kürtlerin yaşadığı yerlerde ilçeler, mahalleler, evler tanklarla, toplarla bombalanıyor. Yaralılar kan kaybından ölüme terk ediliyor, insanlar ölülerini gömemiyorlar. Türk ordusu kendi yurttaşına karşı savaşıyor. Bir zamanlar Ermenilerle Kürtlerin tarihsel ortak yurdu olan topraklar bir kez daha kan ağlıyor.

Bugün yaşananların Ermeni soykırımı ile bağlantısını bizzat devlet görevlileri ifade ediyor. Zırhlı polis araçlarının Cizre sokaklarında “Hepiniz Ermenisiniz” anonslarıyla dolaştığı, kendi çektikleri videolarla kayda geçti. “Ermeni” sözcüğünün suçlama ve hakaret amaçlı olarak kullanılması, inkârın nasıl nefret ürettiğinin somut kanıtı. Aynı zamanda soykırımcı devlet aklının hâlâ yürürlükte olduğunun da göstergesi.

Verdiğiniz bu Madalya, mücadeleye devam için bize büyük güç verecek, bu madalyayı gururla taşıyacak, Türkiye’de adalet talebinin sesi olmaya devam edeceğiz.

Tekrar teşekkür ediyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Bir cevap yazın