Front Line insan hakları savunucusu avukat Filiz Kalaycı‘nın tutuklanmasıyla ilgili haberden kaygı duymaktadır. Filiz Kalaycı cezaevlerindeki insan hakları ihlalleri ve cezaevi koşullarının iyileştirilmesi için çalışıyordu. Av. Kalaycı İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) merkez yönetim kurulu üyesidir.
Filiz Kalaycı ilk olarak 12 Mayıs 2009 tarihinde diğer üç avukatla birlikte evlerinin ve bürolarının Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Terörle Mücadele ekiplerince aranması sonrasında gözaltına alındı. Türk Ceza Kanunu’nun 220/7 Maddesi uyarınca yasa dışı örgüte, Kürdistan İşçi Partisi (PKK), yardım etme ile itham edildi.
Ancak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 14 Mayıs 2009 tarihinde tutuklanma istemini reddetti ve kendisini serbest bıraktı. Cumhuriyet Savcısı mahkemenin kararına itiraz ederek, Filiz Kalaycı hakkında 25 Mayıs 2009 tarihinde yeni bir yakalama emri çıkardı. Filiz Kalaycı müvekkillerinin dosyalarıyla ilgilenmek için 27 Mayıs 2009 tarihinde Ankara Adliyesine gittiğinde polis tarafından yakalandı. Duruşmada hakim Kalaycı’nın tutuklanması kararını onadı ve kendisini cezaevine gönderdi.
İHD Filiz Kalaycı’ya yöneltilen suçlamaların kendisinin insan hakları alanındaki özellikle de Türkiye’de cezaevleri koşullarına ilişkin çalışmalarına karşı yapıldığını düşünüyor. Front Line tutuklu bulunduğu sürece Filiz Kalaycı’nın fiziksel ve psikolojik sağlığından endişe etmektedir.
Front Line Türkiye’deki yetkililere aşağıdaki konularda çağrıda bulunuyor:
-
Front Line Filiz Kalaycı’nın tutuklanmasının yalnızca insan haklarının savunulması alanında yürüttüğü meşru ve barışçıl faaliyetlerinin bir sonucu olduğunu düşündüğünden kendisinin derhal ve koşulsuz serbest bırakılması;
-
Cezaevinde tutulduğu sürece Filiz Kalaycı’ya uygulanacak muamelenin 9 Aralık 1988 tarihinde BM Genel Kurulunda kabul edilen 43/173 sayılı “Herhangi Bir Biçimde Tutulan Veya Hapsedilen Kiilerin Korunmas için Prensipler Bütünü’ne bağlı kalınmasının sağlanması;
-
Filiz Kalaycı’nın fiziksel ve psikolojik sağlığının güvence altına alınması için her türlü önlemin alınması;
-
Türkiye’deki insan hakları savunucularının her koşulda meşru insan hakları aktivitelerini kendilerine karşı yapılacak misilleme korkusu olmadan ve yargısal baskı da dahil hiçbir türlü kısıtlama olmaksızın yürütebilmelerinin güvence altına alınması.
Front Line BM Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1998 tarihinde oy birliği ile kabul ettiği Evrensel Kabul Görmüş İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Koruma ve yaygınlaştırmak İçin Çalışan Toplumun Bireyleri, Grupları ve Organlarının Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’nin insan hakları savunucularının aktivitelerini meşru olarak gördüğünü ve bu kişilerin aktivitelerini kendilerine karşı yapılacak misilleme korkusu olmaksızın yürütme haklarını tanıdığını hatırlatır. Dikkatinizi bu Sözleşme’nin özellikle “Herkesin, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, yasaya uygun olarak iş ve mesleğini yapma hakkı vardır” ifadesinin bulunduğu 11. ve “ Devlet, bu Bildirgede amaçlanan hakların meşru kullanımı çerçevesinde şiddet, tehdit, misilleme eylemi, fiili veya hukuksal ayrımcılık, baskı veya diğer keyfi hareketlere karşı, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte hareket eden tüm kişilerin yetkili otoritelerce korunması için gerekli tüm önlemlerin alınmasını dikkatle izler.” ifadesinin bulunduğu 12. (2) Maddelerine dikkatinizi çekmek isteriz.
Saygılarımla,
Mary Lawlor
Direktör