GAZETECİLERE AÇIK MEKTUP

İHD MYK üyesi ve SES üyesi Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu ( iki dönem Adana Tabip Odası Başkanlığı yapmış ve halen Çukurova Öğretim Elemanları Derneği Başkanı’dır) ve İHD ve SES üyesi Dr. Ömer Eşki (Adana Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesidir) 27 Haziran 2011 günü saat 10.20’de Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim önüne çıkacaklar. Arkadaşlarımız Terörle Mücadele Kanunun propaganda suçunu düzenleyen 7/2. Maddesinden yargılanacaklar. Peki, arkadaşlarımızın yargılanmasına sebep olan suçlama konusu olay nedir?

15 Nisan 2011 günü Osman Küçükosmanoğlu ve Ömer Eşki birer hekim olarak halkın sağlık hakkını savunmak, halkı sağlık konusunda bilgilendirmek; birer meslek örgütü yöneticisi ve sendikacı olarak da AKP’nin sağlık da dönüşüm politikalarını eleştirmek amacıyla TTB, SES ve diğer sağlık örgütlerinin 19-20 Nisan 2011 günü birlikte yapacakları ‘sağlık grevini’ anlatmak amacıyla Adana’da kurulan Demokratik Çözüm Çadırını ziyaret etmişlerdir. Bilindiği gibi demokratik çözüm çadırları Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümü için BDP ve DTK’nın aldığı karar doğrultusunda açılmış çadırlardır. Arkadaşlarımız bu ziyaretlerinden yaklaşık iki hafta sonra Adana Özel Yetkili Savcılık emriyle çalıştıkları iş yerlerinden ellerine plastik kelepçe vurularak gözaltına alınmış, kendilerine onur kırıcı muamele yapılmış, aynı gün mahkeme tarafından serbest bırakılmışlardır. Daha sonra, arkadaşlarımız hakkında yasadışı silahlı örgüt propagandası yapmaktan dava açılmıştır.

Bu ülkede siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen düşünceleri ifade etmek, AKP’yi eleştirmek artık suç olarak görülmektedir. Özel Yetkili Savcılıklar ve Mahkemeler siyasal iktidarı koruyan ve bu iktidarı eleştirenlere karşı engizisyon görevi gören kurumlar haline gelmişlerdir.

Hukuk fakültesi öğrencileri bile bilir ki yasadışı örgütün amacının propagandasını yapmak diye bir suç tanımı olamaz. Ancak yasadışı örgütün amacına ulaşmak için ‘terör’ (şiddet) yöntemlerine başvurmak amacıyla hareket etmek suç olabilir. Görüldüğü gibi Özel Yetkili Savcılıklar ve Mahkemeler bir kişinin şiddet yöntemine başvurup başvurmadığını araştırmaksızın, sadece ne konuştuğuna bakmakta, eğer konuşulan konular yasadışı örgütler tarafından da dile getirilmişse suç sayılmaktadır. İşte Türkiye’nin en büyük hukuk problemi budur. Şiddete başvuranla, şiddete başvurmayan arasında hiçbir ayrım yapılmamakta, herkes yasadışı silahlı örgüt üyesi olarak suçlanabilmekte ve dolayısıyla bu örgütlerin propagandasını yapmaktan yargılanabilmektedir. Türkiye’nin artık bu garabetten kurtulması gerekir. Nitekim Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin hukuka aykırı olarak düşürülmesi ve tutuklu milletvekilleri üzerinden yürütülen tartışmalar da göstermektedir ki, Türkiye’nin Ceza mevzuatını tamamen yenileyerek, bu tip anti-demokratik hükümleri ayıklaması gerekmektedir.

Arkadaşlarımız hakkında açılan bu haksız kamu davasını teşhir etmek ve arkadaşlarımızla dayanışmak amacıyla konu hakkında yazılar yazmanız ya da bu konuya değinmeniz amacıyla bu mektubu yazdığımızı belirtmek isteriz.

Saygılarımızla

Öztürk Türkdoğan

Çetin Erdolu

İHD Genel Başkanı

SES Genel Başkanı

Bir cevap yazın